Çeteden lobiye: Radikal Ermeni grupların Türkiye karşıtlığı

04:002/10/2023, Pazartesi
G: 2/10/2023, Pazartesi
Turgay Yerlikaya

Perşembe günü bu köşede “Diaspora, Lobi ve Menendez” başlıklı yazıda, diaspora topluluklarının etkileri üzerine bir çerçeve çizerek diasporaların bulundukları ülkelerdeki siyasete müdahale etme biçimleri ve lobicilik faaliyetlerini analiz etmiştim. Bugünkü yazıya da bir zemin teşkil eden diasporaların, uluslararası ilişkilere etkileri müstakil bir başlık olarak tartışılmaya değer. Örneğin son yıllarda Dağlık Karabağ’ın özgürleştirilmesi ile başlayan süreçte yaşanan tartışmalarda ABD ve Fransa’daki



Perşembe günü bu köşede “Diaspora, Lobi ve Menendez” başlıklı yazıda, diaspora topluluklarının etkileri üzerine bir çerçeve çizerek diasporaların bulundukları ülkelerdeki siyasete müdahale etme biçimleri ve lobicilik faaliyetlerini analiz etmiştim. Bugünkü yazıya da bir zemin teşkil eden diasporaların, uluslararası ilişkilere etkileri müstakil bir başlık olarak tartışılmaya değer. Örneğin son yıllarda Dağlık Karabağ’ın özgürleştirilmesi ile başlayan süreçte yaşanan tartışmalarda ABD ve Fransa’daki Ermeni diasporasının önemli etkileri söz konusudur. Nitekim 2020’de 44 gün süren mücadelede, diasporadaki Ermeniler çeşitli lobiler üzerinden Türkiye ve Azerbaycan’a yönelik karşıt propaganda yapmış ve etki edebilecekleri siyasetçiler üzerinden bunu yaygınlaştırmışlardır. Karabağ’ın özgürleştirilmesi sürecinde Azerbaycan’ın yanında yer alan Türkiye’ye yönelik yabancı asker konusu başta olmak üzere birçok alanda dezenformasyonlar üretilmesi bunu açık biçimde göstermektedir. 2020 sonrasında Azerbaycan-Ermenistan ve Türkiye-Ermenistan normalleşmesine yönelik önemli bir tehdit haline gelen aşırılık yanlısı grupların Türkiye’ye yönelik tutumunda olumlu bir değişiklik söz konusu değildir.

TERÖR VE ŞİDDET DÖNEMİ

Diasporanın 1915 olayları sonrasındaki seyri bu karşıtlığın nasıl oluştuğu ve bugüne dek nasıl geldiğini göstermesi açısından açıklayıcıdır. 1915’te zorunlu sebepler sonucunda ortaya çıkan tehcir siyaseti, Ermenilerin Türkler ve Türkiye’ye yönelik politikasında doğrudan rol oynamıştır. Özellikle diasporadaki aşırılık yanlısı çetelerin bu konudaki tazyikleri, Türkiye karşıtlığının oluşmasında ana faktördür. Öyle ki söz konusu çeteler, Batı’da terör ve şiddet eylemleri ile ciddi krizlerin oluşmasına neden olmuşlardır. 1921’in Mart ayında Berlin’de Talat Paşa’nın aynı yılın Aralık ayında da Roma’da Sait Halim Paşa’nın suikast sonucunda hayatlarını kaybetmesi, diasporadaki Ermeni çetelerin terör eylemlerinde geldikleri noktayı göstermesi açısından önemli örnekliklerdir. Tehcir politikalarının sorumlusu oldukları gerekçesiyle işaret edilen bu isimlerin yanı sıra Ermeni çetelerin kendi eylemlerine destek vermeyen bazı Ermeni tüccarları da katletmesi, çete mantığının hangi aşamalara geldiğini göstermektedir.

1920’lerde başlayan bu süreç, 1975’te Türkiye’ye karşı terör aracılığıyla savaşma amacıyla kurulan ASALA terör örgütü ile farklı boyutlara ulaşmıştır. 1970’lerin başından bu yana hedef haline getirilen Türkler ve Türk diplomatlar ASALA’nın kanlı terör eylemlerine maruz kalmış ve suikast sonucunda öldürülmüşlerdir. Büyük çoğunluğunu ASALA’nın gerçekleştirdiği bu terör eylemlerinde 30’un üzerinde diplomatın hayatını kaybetmesi, bilançonun ne denli ağır olduğunu da ortaya koymaktadır.

TERÖRDEN SABOTAJA

Bugüne değin muhtelif boyutlarıyla süregelen Türkiye karşıtlığı, özellikle ABD ve Fransa’da etkin olan aşırılık yanlısı lobiler üzerinden devam etmektedir. 2020’de Dağlık Karabağ’ın özgürleştirilmesi sürecinde etkin bir lobi gücü sergileyen Ermenilerin Türkiye ve Azerbaycan’a yönelik kara propagandaları söz konusu olmuştur. Ermeni lobileri bu süreçte kendi kayıplarını tartıştırmamak ve Azerbaycan’ın haklı tezlerini gölgelemek adına gerçeklikle ilgisi olmayan içerik ve haberler üzerinden uluslararası haber akışına etki etmek istemişlerdir. Azerbaycan’ın dışarıdan paralı savaşçı getirerek savaşın seyrini değiştirdiği yalanı bunun en önemli örneğidir. Fakat hem Türkiye hem de Azerbaycan’ın gelişen medya kapasiteleri, savaşın bütün boyutlarının farklı perspektiflerle dile getirilmesine olanak sağlamış ve bilgi kirliliğini ortadan kaldırmıştır.

Günümüzde farklı formlarda devam eden Türkiye karşıtlığı, zaman zaman doğrudan zaman zaman da dolaylı etkileri ile gündeme gelmektedir. Geçtiğimiz günlerde Yunus Emre Enstitüsü tarafından Los Angeles’ta düzenlenen “Türkiye’nin Kamu Diplomasisi” konulu etkinlik Ermeni gruplar tarafından sabote edilmiş ve Türk diplomatlar fiziksel saldırıya maruz kalmıştır.
Türkiye’nin haklı ve meşru tezlerinin tartışıldığı bu tür toplantıların hedef alınması, Türkiye’nin kamu diplomasisi aracılığıyla artan etki gücünü sınırlandırmayı amaç edinmektedir.
Radikal Ermeni gruplar sadece Türkiye ve Türkleri değil bu tür toplantılara eşlik eden yabancı diplomat ve akademisyenleri de doğrunda hedef haline getirebilmektedir. Özellikle ABD ve Avrupa’da tehcir konusu ile ilgili farklı düşünen akademisyenlere yönelik olağanüstü bir kara propaganda söz konusudur. 1970’li yıllarda Ermeni soykırım yoktur diyen Stanford Jay Shaw’ın Ermeni çeteler tarafından hedef alınması ve sonrasında evine bombalı saldırı düzenlemesi, bunun en açık örneğidir.
Shaw’ın
söz konusu saldırının ardından
ABD’yi terk etmek zorunda kalarak
Türkiye’de yaşamayı tercih
etmesi, Ermeni lobisinin farklı düşünce ve tezlere yönelik ne denli baskıcı olduğunu göstermektedir.
Hatırlayacak olursak Ermeni çete ve radikal grupları 70’li ve 80’li yıllarda Türkiye’nin etkisini kırmak amacıyla diplomatların yanı sıra Türk Hava Yolları ve Avrupa’daki Türk bankacılık sektörünü de hedef alan birçok terör ve şiddet eylemine imza atmıştır. Söz konusu saldırıların farklı alanlarda kendisini göstermesi, hiç kuşkusuz Türkiye’nin gücünü sarsmayı hedeflemektedir. Bugün bir toplantının sabote edilmesi üzerinden tartıştığımız bu saldırının amacı da Türkiye’nin hem bölgesel hem de küresel denklemde artan etkisinin bir sonucu olarak değerlendirilebilir.

#Ermenistan
#Politika
#Turgay Yerlikaya