Geçtiğimiz hafta evimize bir çağrı kâğıdı geldi. Şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılıyorum. Altına tamamı büyük harflerle şu not düşülmüş:“GELMEDİĞİNİZ TAKDİRDE HAKKINIZDA YAKALAMA KARARI ÇIKARTILA-CAĞI HUSUSU İHTAR OLUNUR.”Gazetecilikte 18 yılı geride bıraktım.Adliyenin yolunu da mesleğe girince öğrendim.İlk ifademi,Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın adını açık yazdığımiçin basın savcısına verdim. Samast cinayeti işlediğinde 18 yaşından küçükmüş ve benadını O.S. şeklinde kodlamadığım için “suç” işlemişim.Devletimiz
Geçtiğimiz hafta evimize bir çağrı kâğıdı geldi. Şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılıyorum. Altına tamamı büyük harflerle şu not düşülmüş:
“GELMEDİĞİNİZ TAKDİRDE HAKKINIZDA YAKALAMA KARARI ÇIKARTILA-CAĞI HUSUSU İHTAR OLUNUR.”
Gazetecilikte 18 yılı geride bıraktım.
Adliyenin yolunu da mesleğe girince öğrendim.
İlk ifademi,
Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın adını açık yazdığım
için basın savcısına verdim. Samast cinayeti işlediğinde 18 yaşından küçükmüş ve ben
adını O.S. şeklinde kodlamadığım için “suç” işlemişim.
Devletimiz katil de olsa bir “çocuğun” hukukunu gözetiyordu. Maaşımın iki katına denk gelen para cezası kesti savcı. Neyse ki çalıştığım Gerçek Hayat dergisi ödemişti.
Sonrasında sayısız soruşturma ve suç duyurusunda ifade verdim. Duruşmaya katıldım. “Sayısız” diyorum, çünkü 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde
FETÖ’cüler olur olmaz davalarla birçok gazeteci gibi beni de yıldırmaya çalıştı.
Bir ara her cuma günü Çağlayan Adliyesi’ndeydim. Bank Asya’yı medya eliyle çökertmek için kurulduğu iddia edilen bir örgütün üyesi suçlamasıyla ifadeye bile çağırdılar.
Savcı açıkça tutuklanmamın söz konusu olduğunu söyledi.
Kendince pazarlığa zorladı.
Neyse ki avukatım “baskın” çıkıp ifade odasından hapishaneye gitmemi önledi.
Bu nedenle elime tutuşturulan tebligatlara, savcıya ifade vermeye ve hâkim karşısına çıkmaya alışkınım. Tebligatlar ise işimle ilgili açıldığı için her seferinde gazeteye gelir. Ancak bu sefer kâğıt eve geldi ve hakkımdaki
suç duyurusu beni biraz şaşırttı.
Soruşturma dosyasını inceleyen avukatım
“LGBT hakkında paylaşım yapmışsınız. İzmir’den bir avukat suç duyurusunda bulunmuş” dedi.
Detaylarını hakkımdaki şikâyet dilekçesinden aktarayım. Geride bıraktığımız 2022 yılının Eylül ayında İstanbul’da düzenlenen ‘Büyük Aile Yürüyüşü’nün duyurusunu ve çağrısını sosyal medya hesabımdan yapmıştım. Yürüyüşten önce, 2 Eylül günü Instagram ve Twitter hesaplarımdan yayınladığım,
diye başlayan videoda, toplumdaki LGBT dayatmasına dikkat çekmiş ve ailenin, neslin korunması için 150 sivil toplum kuruluşu öncülüğünde bir yürüyüş yapılacağını duyurmuştum.
Saraçhane Parkı’nda 18 Eylül günü yapılan yürüyüş
öncesinde sahnede bir de konuşma yapmıştım.
Ne çağrı videolarında ne konuşmamda ne de yazılarımda
herhangi bir gruba ve ya cinsel yönelime en ufak bir hakaret ifadesi geçmemesine rağmen,
İzmir’deki avukat hakkımda çeşitli suçlamalar sıralamış.
Bana, Türk Ceza Kanunu’nun 216. Maddesi’ne göre ”Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik” suçlamasını yönelten
avukatın sunduğu deliller tam bir deli saçması.
Annelerin, babaların, pusetindeki bebeklerin ve gençlerin katıldığı, hiçbir nefret söyleminde bulunulmayan ve slogan dahi atılmayan
“Büyük Aile Yürüyüşünün” kışkırtma amacı taşıdığını
iddia eden avukat, benim de bu
çağrısı yaparak kamu barışını tehlikeye soktuğumu ileri sürüyor.
Dahası da var. Avukat, videoda olmayan sözlerimi, söylemişim gibi göstererek bana iftira atıyor. Açıkça delil üretip
“suç uydurma” suçunu işlemiş
… Hızını alamayıp, düzmece suç duyurusunda
bana “şuursuz” ve “ahlaki değerlerden yoksun” diyerek hakaretler de sıralamış.
Bugün gidip, savcıya ifademi vereceğim. Bir çekincem ya da tereddüdüm yok. İfademin kayıtlara geçmesi için üzerinde çalıştım. Hem Gazetem,
Albayrak Medya’daki avukatlar
, çevremdeki
,
Dünya Çocuk ve Aile Koruma Platformu
DÜNYA ÇAKOP ve
İstanbul Aile Vakfı’ndaki uzmanlar
gerekli desteği veriyorlar.
Basit bir suçlama ya da ifade gibi gelebilir ancak ben böyle düşünmüyorum. Çünkü görülüyor ki toplumdaki LGBT dayatması adliye kapılarına da dayandırılmak isteniyor.
Eğer bu suç duyurusundan sonra bana dava açılırsa LGBT örgütleri için “zafer” olacak.
Bir kez daha ifade edeyim: Hiçbir cinsten, canlıdan, cinsel yönelimden asla nefret etmiyorum. Ailenin ve neslin devamını savunmam suç sayılamaz.
Ancak elle tutulur hiçbir yanı olmayan bir suç duyurusunun, nasıl bir baskıya dönüşebileceğini de biliyorum.
Toplumda, iş dünyasında, sosyal medyada ve çeşitli platformlardaki LGBT baskısına
dair bu köşede birçok yazı kaleme aldım. Aile kurumunu ve geleceğin anne-babaları olan çocuklarımızı bekleyen tehlikeye dikkat çekmeye çalıştım. Bu suç duyurusunu da
maruz bırakılmak istendiğimiz sürecin bir parçası olarak görüyorum.
Sizlerin de haberi olsun istedim…
#LGBT
#Büyük Aile Yürüyüşü
#Aile Kurumu
#Suç duyurusu