Dijital İnsani Bilimler Doçenti Marc Owen Jones’un Orta Doğu’daki dijital otoriterlik üzerine yazdığı ve henüz Türkçe’ye çevrilmeyen kitabının (Digital Authoritarianism in the Middle East) kapak yazısı şöyle başlıyor:“Var olmayan insanlar tarafından size yalan söyleniyor. Dijital aldatma, bilgi savaşının yeni yüzüdür. Botlar ve troller çoğaldıkça ve kullanıcılar sahte haberler ve dezenformasyondan oluşan bir infodemide (bilgi salgını) gezinmeye bırakıldıkça, sosyal medya hem devletler hem de ticari
Dijital İnsani Bilimler Doçenti Marc Owen Jones’un Orta Doğu’daki dijital otoriterlik üzerine yazdığı ve henüz Türkçe’ye çevrilmeyen kitabının (Digital Authoritarianism in the Middle East) kapak yazısı şöyle başlıyor:
“Var olmayan insanlar tarafından size yalan söyleniyor. Dijital aldatma, bilgi savaşının yeni yüzüdür. Botlar ve troller çoğaldıkça ve kullanıcılar sahte haberler ve dezenformasyondan oluşan bir infodemide (bilgi salgını) gezinmeye bırakıldıkça, sosyal medya hem devletler hem de ticari kuruluşlar tarafından silah haline getirildi.”
Marc Jones’un
olarak tanımladığı botları da insanlar oluşturuyor. Çağın bilinen, görünen, hissedilen ancak kimselerin ses etmediği en büyük belalarından biriyle yüz yüzeyiz. Sanal dünya her geçen gün dünyamızı başımızı yıkıyor. Deprem esnasında bile.
İngiliz araştırmacı Jones’u Türkiye kamuoyu yakından tanımasa da analizleri gündem oluyor. Son olarak Türkiye’yi vuran Kahramanmaraş depremlerinden hemen sonra,
farklı ülkelerde oluşturulmuş 4 sahte sosyal medya hesabı üzerinden dezenformasyon amaçlı
yaklaşık 30 bin Tweet’in atıldığını ortaya çıkaran raporu yayınladı.
Türkiye’ye benzer bir dezenformasyon saldırısı 2021 yılındaki orman yangınları sürecinde de yapılmıştı. Başta Manavgat olmak üzere Akdeniz ve Ege’yi kasıp kavuran yangınlar sırasında
ve
etiketleriyle yayılan sahte haberlerin arka planını da yine Marc Jones analiz etmişti.
Türkiye’yi dünya kamuoyunda aciz duruma düşürmeye yönelik paylaşımlar
yapılan “Help Turkey” etiketi de büyük oranda yapay hesaplar üzerinden yayılmıştı.
Tüm bu hatırlatmaları yaptım, çünkü
Türkiye depremle birlikte sosyal medya ve forumlar üzerinden saldırı altına alındı.
İnsanların sosyal medya üzerinden doğru bilgiye ulaşmasını engellemenin yanı sıra
toplumu korkuya, öfkeye, endişeye ve paniğe sürükleyen bir saldırı
söz konusu. Belki farkında değiliz belki farkındayız,
“yalan haberlerin” esiri olduk artık
. Sadece Türkiye’de değil sosyal medyanın gündelik yaşamın bir parçası olduğu bütün ülkelerde, toplumlarda benzer tablolar var. Fakat Türkiye yukarıda aktardığım örneklerde olduğu gibi sanal saldırıların merkezi olmuş durumda. Biraz da potansiyelle alakalı. Nüfusumuzun üçte ikisinden fazlası aktif sosyal medya kullanıcısı. YouTube abone sayısı 60 milyona, Instagram 50 milyona, Twitter ise 20 milyona dayandı.
Günlük sosyal medya tüketim süremiz kişi başına 3 saati geçti.
Bu büyük tüketici kitlesini manipüle etmek için gerekli altyapı oluşmuş durumda.
Sadece Amerika ve Çin merkezli sosyal medya platformları değil ülkemizin markası olan
Ekşi Sözlük’ü de bu siber dezenformasyon saldırısının merkezlerinden biri olarak görmek gerekiyor.
Ekşi Sözlük deprem sürecinde yayınladığı içeriklerle yine tartışılan platform oldu ve
BTK tarafından erişime kapatıldı
. Hem Ekşi Sözlük cephesinin hem de devletin geç kaldığını düşünüyorum.
Ekşi Sözlük yönetimi eğer isteseydi platform dezenformasyon yuvasına dönüşmezdi.
Daha önce bu köşede birkaç yazıda dile getirmiştim;
Ekşi Sözlük bir zamanlar kaliteli bir mecraydı
. Gündeme dair arşiv vazifesi görüyordu. Diğer yandan eğlenceliydi. Sonra Gezi kalkışması yaşandı ve
Ekşi Sözlük 28 Şubat artığı nefret tohumlarının saçıldığı korkunç bir mecra oldu.
Ötekileştirme, itibar suikastları, kutsallara hakaret derken ideolojik kamplaşmanın da merkezi oldu.
Peygamber Efendimize aleni küfürler edildi
. Bahsi geçen paylaşımlar sayısız kez haber yapılmasına rağmen silinmedi. Ekşi, bir yandan da CHP’nin kontrolüne geçti
ve parti içindeki politik hesaplaşmalara ev sahipliği yapmaya başladı. Örnek: Ekrem İmamoğlu aleyhine bir tane başlık açamazsınız.
Ekşi’nin geçmiş vukuatı saymakla bitmez. Lakin deprem sonrasında, tıpkı yurt dışından Türkiye’yi hedef alan
bot ağlarıyla işbirliği yaparcasına buradan saldırıya geçildi
. Türk halkı 11 şehri vuran büyük deprem felaketinin enkazlarını kaldırmaya çalışırken,
Ekşi Sözlük tayfası ‘fikir özgürlüğü’ kalkanının arkasına sığınarak; sayısız yalan ve iftirayı teyit etmeden çok net ifadelerle çarşaf çarşaf yayınladı
. O kadar kontrolden çıktılar ki Selçuk Bayraktar’ı darağacına göndermeye bile kalktılar.
Ekşi Sözlük şimdi bir soruşturma geçiriyor. Nereye kadar gidilecek, Ekşi bir daha açılacak mı bilmiyoruz. Şunu özellikle belirtmek istiyorum;
soruşturma deprem öncesi ve deprem süreci yayınları olarak ikiye ayrılmalı
. Çünkü yazılanlar çizilenler hiç normal değildi. Deprem sürecindeki dezenformasyon yayınlarının
yurt dışı ayağı ve ‘yabancı istihbarat örgütleri’ boyutu olabileceği de göz önünde bulundurulmalı.
Bakalım önümüzdeki günlerde neler göreceğiz?
#Deprem
#Ekşi Sözlük
#Dezenformasyon
#BTK
#Ersin Çelik