Mesele sadece Trump değil!

04:0016/07/2024, Salı
G: 16/07/2024, Salı
Abdullah Muradoğlu

Kişi başına düşen silah sayısında dünya birincisi olan ABD nüfusundan daha fazla silaha sahip. Her yıl 40 binin üzerinde Amerikalı ateşli silahlarla hayatını kaybediyor. Okullarda, kiliselerde, sinagoglarda, eğlence ve alışveriş merkezlerinde gerçekleştirilen bireysel saldırılarda ölenlerin yakınları onlarca yıldır silah edinmenin kısıtlanması için mücadele veriyorlar. Ancak ana-babaların acıları, gözyaşları, çığlıkları bu amansız silahlanmanın durdurulması için yeterli olmadı. Tam aksine bazı siyasetçiler

Kişi başına düşen silah sayısında dünya birincisi olan ABD nüfusundan daha fazla silaha sahip. Her yıl 40 binin üzerinde Amerikalı ateşli silahlarla hayatını kaybediyor. Okullarda, kiliselerde, sinagoglarda, eğlence ve alışveriş merkezlerinde gerçekleştirilen bireysel saldırılarda ölenlerin yakınları onlarca yıldır silah edinmenin kısıtlanması için mücadele veriyorlar.

Ancak ana-babaların acıları, gözyaşları, çığlıkları bu amansız silahlanmanın durdurulması için yeterli olmadı. Tam aksine bazı siyasetçiler seçim kampanyalarında silahlarıyla poz vermeyi pek seviyorlar. Ve bireysel silah üreten şirketlerin lobisi bu tip adaylara para yağdırıyor.

En çok ilgi gören silah ise “AR-15” yarı otomatik tüfekler. Donald Trump’ı hedef alan mermi bu silahın namlusundan çıkmış. Peki Amerikalılar neden bu denli silahlanıyorlar? Çünkü Amerikalılar bir ‘iç savaş’ yaşayacaklarını düşünüyorlar. Kimilerine göre bu iç savaşın gerçeğe dönüşmesi sadece an meselesi. Muhtemel bir iç savaşın filmini de yaptılar. Alex Garland’ın “İç savaş” filmi Nisan’da gösterime girdi. Senaryosunun 6 Ocak 2021’de Trumpçı grupların seçimlerin hileli olduğu iddiasıyla ABD Kongresi’ni işgâl etmelerinden esinlendiği söyleniyor.

Film iç savaşın sonlarında başlıyor. Neden, nasıl, kimler tarafından başlatıldığı bile belirsizdir. Eleştirmenlere göre Başkanlık seçimleri öncesinde gösterime giren film gerçek dünyadaki Amerikan siyaseti hakkında hiçbir şey söylemiyor. Ne ki filmin en çarpıcı tarafı, neden, nasıl ve kimler tarafından başlatılmış olursa olsun, bir iç savaşın sıradan Amerikalıları acımasızca biribirilerini yok edecek nitelikte dönüştürmesidir. Bu bakımdan film daha çok, muhtemel bir iç savaşın Amerikan toplumunu ne hale sokacağına dair bir “ön uyarı” olarak yorumlanıyor. Saiklerinin ne olduğu henüz bilinmiyor, ama 20 yaşındaki tetikçinin 78 yaşındaki Başkan adayı Trump’a AR-15 tüfeğini ateşlemesi Alex Garland’ın “iç savaş” filminden sahneleri hatırlattı.

Son derece kutuplaşmış siyasî bir iklimde nüfusundan daha fazla bireysel silahların varlığı istikbalde büyük bir kaosa işaret ediyor. Seçmenlerin diğer bir partiyi sadece ‘siyasi rakip’ değil, aynı zamanda kendi temel Amerika anlayışlarını tehdit eden ‘düşman’ olarak görme eğilimiyse artıyor. Silah düşkünü Amerikalıların büyük kısmınıysa Cumhuriyetçi seçmenler oluşturuyor. 2019’da eski bir Cumhuriyetçi vekil “İnsanlar başka bir iç savaştan bahsedip duruyorlar. Bir tarafın yaklaşık 8 trilyon mermisi var.. Acaba kim kazanır?” diyordu.

Cumhuriyetçi Parti’nin ve yan kuruluşlarının finansörlerinden biri olan Thomas Klingenstein ABD’deki siyasi bölünmeyi “soğuk iç savaş” olarak niteliyor. Başkanı olduğu “Claremont Enstitüsü” sert Sağ siyaset tarzını destekliyor. Bu soğuk iç savaşsa Amerika’nın özünde iyi ve savunulmaya değer olduğuna inananlar ile Amerika’nın kötü olduğuna inananlar arasındadır.

Cumhuriyetçiler’in bir savaşta olduklarını idrak etmelerini ve buna göre hareket etmelerini isteyen Klingenstein “Youtube” videolarında da görüşlerini dile getiriyor. Cumhuriyetçiler’in Roma’lı generaller gibi acımasız ve son derece tavizsiz davranmalarını isteyen Klingenstein’a göre bu generaller ‘özgürlük’ ve ‘ölüm’ arasında bir seçim yapacakmış gibi savaşmalıdırlar.

Cumhuriyetçi Parti’yi “Klingenstein tarzında” dönüştürmek isteyen radikal kanatlar Amerikan federal yönetiminin, bürokrasisinin onlarca yıldır işgal altında olduğunu ve ikinci bir Trump Başkanlığı döneminde bu idarî devletin kökten tasfiye edilmesi gerektiğini savunuyorlar.

Özetle söylemek gerekirse, ABD’de yerleşik iki partinin ziyadesiyle uyarılmış bulunan seçmen katmanları birbirilerini “cehennem” olarak niteliyorlar. Seçim kampanyalarıysa “kazanan her şeyi alır” misalince yürütülüyor. Prusyalı(Alman) askerî teorisyen Carl von Clausewitz “Savaş üzerine” başlıklı meşhur kitabında “Savaş, siyasetin başka araçlarla devamıdır” diyordu. ABD’de ise tam tersine siyaset, savaşın başka araçlarla sürdürülmesi gibi bir anlama kavuştu.

ABD askerî harcamalarda da dünya birincisi. 2025 yılı savunma bütçesi yaklaşık 850 milyar Dolar. 80 kadar ülkede en az 750 askerî üs ve en az 170 bin asker konuşlandırarak dünyayı garnizona çeviren Amerikan müesses nizamı kendi içinde çatlamış görünüyor. Siyasetin uçlarda seyrettiği ABD’de Trump’a yönelik suikast girişimiyse bu çatlamanın belirtilerinden sadece biridir.


#ABD
#Trump
#Politika
#Abdullah Muradoğlu