61 yıllık “ Baas rejimi ” nihayet çöktü. Aslında Hafız Esad ile birlikte “ Baas partisi ” bir tabela partisi haline getirilmişti. Rejim bir aşiretten belki biraz daha fazlasıydı. Aşiret devletçiğinin doğası gereği “Baba Esad”ın ölümünden sonra yerine oğlu Beşar geçirildi. Azınlık bir aşiret grubu tarafından hacir altına alınan Suriye halkının büyük çoğunluğuysa denklem dışındaydı. Hafız Esad bölgenin kaypak jeopolitik zemini üzerinde dans etme yeteneğiyle birlikte uluslararası güçlerin” devletler
61 yıllık “
” nihayet çöktü. Aslında
ile birlikte “
” bir tabela partisi haline getirilmişti. Rejim bir aşiretten belki biraz daha fazlasıydı. Aşiret devletçiğinin doğası gereği “Baba Esad”ın ölümünden sonra yerine oğlu Beşar geçirildi. Azınlık bir aşiret grubu tarafından hacir altına alınan Suriye halkının büyük çoğunluğuysa denklem dışındaydı.
Hafız Esad bölgenin kaypak jeopolitik zemini üzerinde dans etme yeteneğiyle birlikte uluslararası güçlerin”
”nda kullanışlı bir despot olarak otuz yıl kadar hüküm sürdü. Beşar babası kadar usta olmamasına rağmen yine devletler oyununun içerisinde konumlanarak 24 yıl işbaşında kaldı. Oyun değiştiğinde oyuncunun değişmesi de mukadder.
Şeylerin doğal düzeni içerisinde olayların başkaca bir seyir izleyip izleyemeyeceği tarihsel akıl yürütmelerin konusudur. Tarihi geriye doğru kaydırdığımızda Beşar Esad’ın 2011’de Dera şehrinde ayağa kalkan gençlerin sesini kanla boğmak yerine akıllıca kulak vermiş olsaydı olaylar acaba nasıl gelişirdi? Bir gecede rejim değişmezdi tabii ama halkın taleplerine kademeli bir reformla bile cevap vermiş olsaydı Beşar halk kahramanı olacaktı. Dizginsiz iktidar gücünün baştan çıkarıcılığına kapılan Beşar önüne çıkan onurlu çıkış fırsatlarına hep kibirle cevap verdi. Öyle anlaşılıyor ki tarihin aklında Beşar Esad için başka bir akıbet var imiş.
Muhalif güçler 12 gün gibi çok kısa bir süre içerisinde Halep’ten başlayarak ülkenin büyük şehirlerini dalından düşen olgun elmalar gibi toplaya toplaya Şam’a girdiler. Güvendiği dağlara kar yağan, yaltaklandığı güçlerden umduğu yardımları alamayan Beşar Esad çaresizce bir uçağa binerek soluğu Moskova’da aldı. Kaçacak bir yer bulduğu için şanslı sayılmalı.
Şam’ın kolayca düşmeyeceğine, hatta Beşar’ın yeniden şaha kalkabileceğine dair ‘uzman’ yorumlarıysa boşa çıktı. Şimdi herkes şaşkınlık içinde, “
” diye soruyor. Oysa başkaca örnekler de var. ABD’nin Vietnam’dan çekilmesinden sonra ülkenin büyük kısmı Kuzey Vietnam güçlerinin eline geçmişti. 1975’de başkent Saygon’un düşmesiyse çok daha hızlı oldu. Kaderini Amerika’ya bağlayan Güney Vietnam lideri
ABD’yi suçlayarak Tayvan’a kaçmıştı. Amerikalılar Saygon’un hızlı düşüşü karşısında çok şaşırmıştılar.
Daha yakın bir örnekse, Afganistan. 20 yıllık işgalin ardından Amerikan askerleri 2021’de çekildiğinde Taliban güçleri “
” gibi kısa bir süre içerisinde ülkenin birçok şehrini olgun elmalar gibi toplaya toplaya, hiçbir direnişle karşılaşmadan başkent Kabil’e girdiler. Şam’ın hızlı düşüşü karşısında yaşanan şaşkınlık 2021’de Kabil’deki içi boş rejim için de yaşanmıştı.
Biden Yönetimi Afganistan’dan çekilme kararı verdiğinde kukla Afgan ordusunun ipleri elinde tutacağı vehmine kapılmıştı. 20 yıl boyunca Amerikalılar Afgan hükümeti ve ordusu için çok büyük paralar harcadılar. Bu paraların büyük kısmı Kabil iktidarının ve ordusunun üst katlarında buharlaştırılmıştı. ABD rejimin ordusunu eğitmek ve donatmak için 80 milyar dolardan fazla para aktarmıştı. ABD 20 yıl içerisinde sözde ‘
’ için 2 trilyon dolar harcamıştı. ABD’ye göre Kabil’deki aşiret rejiminin üç yüz binden fazla asker ve polisinin 75 bin civarında olduğu düşünülen Taliban güçlerine teslim olması ihtimal dahilinde bile değildi.
Yirmi yıllık aşiret rejiminin haftalar içinde çökmesi, Afgan hükümetinin ve sözde ordusunun ‘
’ olduğunu doğruluyordu. Afganistan Cumhurbaşkanı
ise Taliban güçlerinin
Kabil’e girdikleri gün kaçarak Birleşik Arap Emirlikleri’ne sığınmıştı.
Oysa ABD Başkanı
Joe Biden, “Taliban’ın her şeyi ele geçirmesi ve tüm ülkeye sahip olması ihtimali çok düşük”
demişti. Dönemin Genel Kurmay Başkanı
ise istihbarat raporlarının ABD’nin çekilmesinin ardından
“hükümetin hızlı çöküşü”, “müzakere edilmiş bir çözüm”
veya
gibi üç ayrı senaryoya işaret ettiğini söylüyordu. Milley
“elimizde bu ordunun ve hükümetin 11 gün içinde çökeceğini gösteren hiçbir şey yoktu”
diyordu.
Tarihten ders çıkarmayanlar benzer sonuçlarla karşılaşmaktan kaçınamazlar. Meşruiyyetini halktan almayan ve
yabancı güçlere bel bağlayan bir rejimin “devletler oyunu”nun kuralları değiştiğinde buzdan bir cam gibi dağılmasındaysa şaşılacak bir şey yok. Beşar Esad’ın başına gelen de buydu. Beşar Esad akıllıca davransaydı
olarak tarihe geçecekti. Şimdiyse bir
olarak kovalandı. Halkını vatansız bırakmıştı, vatansız kaldı.
#Suriye
#Baas Rejimi
#Beşar Esed
#Abdullah Muradoğlu