Hz. Peygamber’i genç yaşta ihtiyarlaştıran surelerden biridir. Abdullah b. Abbas’tan rivayet edildiğine göre Hz. Ebû Bekir, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) genç yaşında nasıl oldu da saçlarına ak düştü bunun sebebi nedir diye sorunca Resûlullah da, “Beni Hûd, Vâkıa, Mürselât, Amme yetesâelûn ve İze’ş-şemsü küvvirat sûreleri ihtiyarlatmıştır” demiştir. (
Tirmizî, “Tefsîr”, 56/6; İbrâhim Ali es-Seyyid Ali Îsâ, s. 322
). Müslümanların kutsal kitabı Kur’an-ı Kerîm’in elli altıncı, vahiy gelme sıralamasına göre ise kırk altıncı suresidir. Vakıa Suresi adını “
mutlaka gerçekleşecek olan şey
” anlamına gelen “elVakıa” kelimesinden almaktadır. Peygamberimizin sabah namazlarında Vakıa Suresi okuduğuna dair rivayetler sahih kabul edilir (
Müsned, V, 104; a.e. [Arnaût], XXXIV, 504-505; İbrâhim Ali es-Seyyid Ali Îsâ, s. 323
). Bu nedenle Vakıa Suresi okumak ve Türkçe okunuşu ile Arapça yazılışı ezberlemek, surenin faziletleri açısından oldukça önemlidir. Vakıa Suresi duası ve dinle seçenekleri için tüm detayları haberimizde bulabilirsiniz. İşte, Ezberlemek için Vakıa Suresi okunuşu, meali ve Arapça yazılışı!
Vakıa Suresi Türkçe okunuşu
Leyse livâkâtihâ kâzibeh.
Ve kuntum ezvâcen selâse.
Feâshâbulmeymeneti mâ âshâbulmeymene.
Ve âshâbulmeş’emeti mâ âshâbulmeş’eme.
Muttekine ’âleyhâ mutekabilin.
Yetufu aleyhim veldânun muhalledun.
Biekvâbin ve ebârikâ ve ke’sim min mâ’in.
Lâ yusaddâ’une ânhâ ve lâ yunzifun.
Ve fâkihetim mimmâ yetehayyerun.
Ve lâhmi tâyrim mimmâ yeştehun.
Cezâen bimâ kânu yâ’melun.
Lâ yesme’une fihâ lâğven ve lâ te’sime.
İllâ kîylen selâmen selâme.
Ve âshâbulyemini mâ âshâbulyemin.
Lâ mâktu’âtin ve lâ memnu’â.
Ve âshâbuşşimâli mâ âshâbuşşimâl.
İnnehum kânu kâble zâlike mutrafin.
Ve kânu yusîrrune alelhînsil azim.
Ve kânu yekulune eizâ mitnâ ve kunnâ turaben ve izâmen einne lemeb’usun.
Kul innelevveline vel âhîrin.
Lemecmu’une ilâ miykâti yevmim mâ’lum.
Summe innekum eyyuheddallunelmukezzibun.
Leâkilune min şecerim min zakkum.
Feşâribune âleyhi minelhâmim.
Hâzâ nuzuluhum yevmeddin.
Nâhnu hâlâknâkum felevlâ tusaddikun.
Eentum tahlukunehu em nâhnulhâlikun.
Nâhnu kaddernâ beynekumulmevte ve mâ nâhnu bimesbukîn.
Âlâ en nubeddile emsâlekum ve nunşiekum fi mâ lâ ta’lemun.
Ve lekad âlimtumunneş etel ulâ felevlâ tezekkerun.
Eeentum tezre’unehu em nâhnuzzâriun.
Lev neşâu lece’âlnâhu hutamen fezaltum tefekkehun.
Efereeytumulmâellezi teşrabun.
Eentum enzeltumuhu minelmuzni em nâhnulmunzilun.
Lev neşâ’u ceâlnâhu ucacen felevlâ teşkurun.
Efereeytumunnârelleti turun.
Eentum enşe’tum şeceretehâ em nâhnul munşiun.
Nâhnu ce’âlnâhâ tezkireten ve metâ’ân lilmukvin.
Fesebbih bismi rabbikel’azim.
Felâ uksimu bimevâkî’innucum.
Ve innehu lekasemun lev ta’lemune azim.
İnnehu le kur’ânun kerim.
Lâ yemessuhu illelmutahherun.
Tenzilun min rabbil âlemin.
Efebihâzelhâdisi entum mudhinun.
Ve tec’âlune rizkakum ennekum tukezzibun.
Felevlâ izâ beleğâtilhulkum.
Ve entum hîneizin tenzurun.
Ve nâhnu akrabu ileyhi minkum ve lâkin lâ tubsîrun.
Felevlâ in kuntum ğâyre medinin.
Terci’uneha in kuntum sadikîn.
Feemmâ in kâne minelmukarrabin.
Feravhun ve reyhânun ve cennetu nâ’im.
Ve emmâ in kâne min âshâbilyemin.
Feselâmun leke min âshâbilyemin.
Ve emmâ in kâne minelmukezzibineddallin.
İnne hâzâ lehuve hâkkulyâkîn.
Fesebbih bismi rabbikel azîm.
Surelerin Türkçe okunuşunu ezberlemek, mealini ise bilmek çok önemlidir. Namazın rükuunu ve secdesini değiştiremediği gibi, namazlarda okunan sureleri, tesbihleri, tekbiri ve diğer duaları da değiştiremeyiz. Çünkü ibadet her yönüyle bir bütündür. O bütünlük içinde bir anlam taşır. Bu açıdan namazdaki ibadet dili Kur'an dilidir. Dolayısıyla sureleri Kur’an diliyle okumalı ancak mealini de bilmeliyiz. İşte, Vakıa Suresi anlamı:
Bismillâhirrahmânirrahîm (Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla...)
Kesin gerçekleşecek (olan Kıyamet) koptuğu zaman, onun kopuşunu yalanlayacak kimse olmayacaktır.
Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.
Ahiret mutluluğuna erenler var ya; ne mutlu kimselerdir!
Kötülüğe batanlara gelince; ne mutsuz kimselerdir!
(İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah'a) yaklaştırılmış kimselerdir.
Onlar, Naîm cennetlerindedirler.
Onların çoğu öncekilerden, azı da sonrakilerdendir.
Onlar, karşılıklı yaslanmış vaziyette mücevheratla işlenmiş tahtlar üzerindedirler.
Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar.
Onlar için saklı inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır.
(Bütün bunlar) işledikleri amellere karşılık bir mükâfat olarak (verilir.)
Orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler.
Sadece "selâm!", "selâm!" sözünü işitirler.
Ahiret mutluluğuna erenler, ne mutlu kimselerdir!
(Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler.
Biz onları (hurileri) yepyeni bir yaratılışta yarattık.
Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık.
Bunların birçoğu öncekilerden, birçoğu da sonrakilerdendir.
Kötülüğe batanlar ise ne mutsuz kimselerdir!
Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. Ne serin ve ne de yararlı olan zifiri bir gölge içinde!.
Çünkü onlar, bundan önce (dünyada varlık içinde) sefahata dalmış ve azgın kimselerdi.
Büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı.
Diyorlardı ki: "Biz öldükten, toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi bir daha diriltilecekmişiz?"
"Evvelki atalarımız da mı?"
De ki: "Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler, mutlaka belli bir günün belli bir vaktinde toplanacaklardır."
Sonra siz ey haktan sapan yalanlayıcılar! Mutlaka (cehennemde) bir ağaçtan, zakkumdan yiyeceksiniz.
Karınlarınızı ondan dolduracaksınız.
Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz.
Kanmak bilmez susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.
İşte bu hesap ve ceza gününde onlara ziyafetleridir.
. Sizi biz yarattık. Hâlâ tasdik etmeyecek misiniz?
. Attığınız o meniye ne dersiniz?!
. Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?
. Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.
. Andolsun, birinci yaratılışı(nızı) biliyorsunuz. O hâlde düşünseniz ya!
. Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?!
. Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?
. Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz:
. "Muhakkak biz çok ziyandayız!"
. "Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!"
. İçtiğiniz suya ne dersiniz?!
. Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?
. Dileseydik onu acı bir su yapardık. O hâlde şükretseydiniz ya!.
. Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?!
. Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?
. Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık.
. O hâlde, O yüce Rabbinin adını tesbih et (yücelt).
. Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, -eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir-
. O, elbette değerli bir Kur'an'dır.
. Korunmuş bir kitaptadır.
. Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir.
. Âlemlerin Rabb'inden indirilmedir.
. Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz ve Allah'ın verdiği rızka O'nu yalanlayarak mı şükrediyorsunuz?
. Can boğaza geldiğinde, onu geri döndürsenize!
. Oysa siz o zaman bakıp durursunuz.
. Biz ise ona sizden daha yakınız. Fakat siz göremezsiniz.
. Eğer hesaba çekilmeyecekseniz ve doğru söyleyenler iseniz, onu geri döndürsenize!
. Fakat (ölen kişi) Allah'a yakın kılınmışlardan ise, ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.
. Eğer Ahiret mutluluğuna ermiş kişilerden ise, kendisine, "Selâm sana Ahiret mutluluğuna ermişlerden!" denir.
. Ama haktan sapan yalancılardan ise, işte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır.
. Bir de cehenneme atılma vardır.
. Şüphesiz bu, kesin gerçektir.
. Öyleyse yüce Rabbinin adını tesbih et.
Vakıa Suresi dinlemek için abdest alınması tavsiye edilmektedir. Elektronik cihazlar üzerinden dinlenecek olsa da abdestli olmanın faydası olduğu alimler tarafından belirtilmektedir.
Surenin aşağıda yer alan okunuşuna geçmeden önce videodan dinleyerek kulak aşinalığı kazanabilirsiniz. Böylece Vakıa Suresi okurken telaffuz etmede alışma sürecini hızlandırabilirsiniz.
İşte, Kabe imamı Mahir el Muaykli sesinden Vakıa Suresi:
Vakıa Suresi ne anlatır? Surenin konusu
Vakıa Suresi Arapçası ve duası ile çok önemli bir suredir. Vakıa suresi fazileti oldukça güçlüdür. Bu sure için Diyanet’te yer alan bilgiye göre, ayetlerinin bazılarının Medine’de nazil olduğu söylenmişse de müfessirlerin çoğunluğu tarafından ise Mekke’de vahiy olduğu belirtilmiştir. Sure tüm Müslümanların öğrenmesi ve bilmesi gereken önemli olaylara ve konulara değinmektedir. Sure, tüm semavi dinlerde inanılan kıyamet ile başlamaktadır. Surenin devamında kıyamet günü yaşanacaklardan ve ölümden sonraki ebedi hayatın başlangıcından detaylar yer alır. Kıyametten sonra sonsuz hayatta cennet ve cehennemi hak edenler için Vakıa Suresi, insanlığın amellerine göre üç gruba ayrılacağından bahsetmektedir.
Kıyamet gününün gerçekliğinde asla kuşku duyulmaması gerektiği uyarısıyla başlayan surede geniş biçimde cennet ve cehennem tasvirleri yapılmakta; Allah Teâlâ’nın kudretinin kanıtlarından örnekler verilmekte, Kur’an’ın Allah katından indirilmiş bulunduğuna ve bunun insanlar için büyük bir nimet olduğuna dikkat çekilmektedir.
Mushaf sırasına göre bundan önce yer alan Rahmân suresiyle bu sure arasında konu birliği açısından şöyle bağlar kurulmuştur: 1) Önceki sûre Allah Teâlâ’nın celâl ve ikram (azamet ve kerem) sahibi olduğu belirtilerek sona ermiş, bu sûrede onun bu sıfatlarının tecellileri açıklanmıştır. 2) Önceki sûrede Allah’ın nimetleri hatırlatılıp bunları yalan sayma tavrı ısrarla kınanmış, bu sûrede de kıyametin kopmasıyla artık bu gerçeğin inkâr edilemeyeceği bildirilip orada verilecek karşılıklardan söz edilmiş ve iş işten geçmeden bu gerçeğe uygun davranılması uyarısı yapılmıştır.
3) Önceki surede yükümlüler inkârcılar ve müminler şeklinde iki ana gruba ayrıldıktan sonra müminlere de derecelerine göre farklı nimetler (cennetler) verileceği bildirilmiş, bu surede de buna paralel üçlü bir tasnif yapılmıştır. d) Önceki sûrede göğün yarılmasından söz edilerek kıyamet tasvirine başlanmış, bu sûrede yerin sarsılması ve dağların toz duman olması haline değinilerek bu anlatım sürdürülmüştür (
Râzî, XXIX, 139; Elmalılı, VII, 4699
).
Vakıa Suresi, Hz. Muhammed’e (s.a.v) diğer peygamberlere verilen ilahi kitaplara Kuran-ı Kerim’den tekabül eden sure gruplarından fazla olarak indirilen mufassal sureler içinde yer almaktadır. Ayrıca bu surenin Efendimiz’in saçlarına ak düşmesine sebep olan surelerden de biri olduğu rivayet edilmiştir. Şu hadiste ifade edilmektedir: Abdullah b. Abbas’tan rivayet edildiğine göre Hz. Ebû Bekir, Resûlullah’a erken sayılacak bir yaşta saçlarına ak düşmesinin sebebini sorunca o da, “Beni Hûd, Vâkıa, Mürselât, Amme yetesâelûn ve İze’ş-şemsü küvvirat sûreleri ihtiyarlatmıştır” cevaben vermiştir (
Tirmizî, “Tefsîr”, 56/6; İbrâhim Ali es-Seyyid Ali Îsâ, s. 322
). Surenin dikkat çekici bir diğer tarafı da ilkinin önceki peygamberlerin yeryüzündeki çetin ve zorlu mücadelesinden, diğerlerinin ise kıyamet gününün dehşet verişi gelişi ve ahirette inanan ve inanmayanların yaşayacaklarından behsetmesidir. Diyanette yer verilen bir diğer bilgi ise Vakıa Suresi faziletleri için en güçlü özelliklerinden birini ortaya koyar. Bu bilgi ise Hz. Peygamber’in sabah namazlarında Vâkıa sûresini okuduğuna dair rivayet sahih kabul edilmiştir (
Müsned, V, 104; a.e. [Arnaût], XXXIV, 504-505; İbrâhim Ali es-Seyyid Ali Îsâ, s. 323
) bilgisidir.
Vakıa Suresi Duası Bol Rızıklara Nâil olur.
Bu sûre-i celîleyi her sabah namazından önce okumaya devâm eden kişi aslâ fakir olmaz.
(‘Abdullâh ibnü Es‘ad el-Yâfi‘î, ed-Dürrü’n-nazîm fî havâssi’l-Kur’âni’l-‘Azîm, sh:102)
Bu sûre-i şerîfeyi sabah akşam okumaya devâm eden kişi açlık, susuzluk çekmez, korkacağı bir duruma düşmez ve aslâ fakir olmaz.
(‘Abdullâh ibnü Es‘ad el-Yâfi‘î, ed-Dürrü’n-nazîm fî havâssi’l-Kur’âni’l-‘Azîm, sh:102)
Her kim bir oturuşta Vâkı‘a Sûresi’ni 41 kere okursa, o kişinin rızık talebi başta olmak üzere birçok isteği gerçekleşir.
(Ahmed ed-Diyerbî, el-Mücerrabât, sh:17; Muhammed Hakkı en-Nâzillî, Hazînetü’l-esrâr, sh:167; Seyyid Süleymân el-Huseynî, Kenzü’l-havâs, 2/66)
Peş peşe 40 gün boyunca her gün bu sûre-i celîleyi 40 kere okuyan kişi aslâ fakirlik çekmez.
o kişiye yorulmadan ve haramlara karışmadan bol bol helâl rızıklar ihsân eder. Bu fazîletli amel sâdece ehline öğretilmelidir, zîrâ bunda İsm-i Âzam vardır.
(Muhammed Hakkı en-Nâzillî, Hazînetü’l-esrâr ve celîletü’l-ezkâr, sh:167)
nun bu sûre-i celîleden sonra şu duâyı okuduğu nakledilmektedir ki rızıkların celbi için bu duâyı okumak çok faydalıdır.
«اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِهِ وَصَحْبِهِ وَسَلِّمْ، اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ي أَسْأَلُكَ بِمَعَاقِدِ الْعِزِّ مِنْ عَرْشِكَ وَبِمُنْتَهَى الرَّحْمَةِ مِنْ كِتَابِكَ وَبِاسْمِكَ الْعَظ۪يمِ وَبِاسْمِكَ الْأَعْلٰى وَبِكَلِمَاتِكَ التَّامَّاتِ الَّت۪ي لَا يُجَاوِزُهُنَّ بَرٌّ وَلَا فَاجِرٌ، وَبِإِشْرَاقِ وَجْهِكَ أَنْ تُصَلِّيَ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَاٰلِهِ وَصَحْبِهِ وَتُسَلِّمَ، وَأَنْ تُعْطِيَن۪ي رِزْقًا حَلَالًا طَيِّبًا، يَا طَالِبًا غَيْرَ مَطْلُوبٍ! وَيَا غَالِبًا غَيْرَ مَغْلُوبٍ! يَا وَاسِعَ الْمَغْفِرَةِ! يَا رَزَّاقَ الثَّقَلَيْنِ! وَيَا خَيْرَ النَّاصِر۪ينَ! اَللّٰهُمَّ إِنْ كَانَ رِزْق۪ي فِي السَّمَاءِ فَأَنْزِلْهُ، وَإِنْ كَانَ فِي الْأَرْضِ فَأَخْرِجْهُ، وَإِنْ كَانَ بَع۪يدًا فَقَرِّبْهُ، وَإِنْ كَانَ عَس۪يرًا فَيَسِّرْهُ، وَإِنْ كَانَ قَل۪يلًا فَكَثِّرْهُ، وَإِنْ كَانَ كَث۪يرًا فَبَارِكْ ل۪ي ف۪يهِ، اَللّٰهُمَّ اجْعَلْ يَدَيَّ الْعُلْيَا بِالْإِعْطَاءِ وَلَا تَجْعَلْ يَدَيَّ السُّفْلٰى بِالْاِسْتِعْطَاءِ، يَا فَتَّاحُ! يَا رَزَّاقُ! يَا كَر۪يمُ! يَا عَل۪يمُ! اَللّٰهُمَّ سَخِّرْ ل۪ي رِزْق۪ي، وَاعْصِمْن۪ي مِنَ الْحِرْصِ وَالتَّعَبِ ف۪ي طَلَبِهِ، وَمِنَ التَّدْب۪يرِ وَالْح۪يلَةِ ف۪ي تَحْص۪يلِهِ، وَمِنَ الشُّحِّ وَالْبُخْلِ بَعْدَ حُصُولِهِ، اَللّٰهُمَّ تَوَلَّ أَمْر۪ي بِذَاتِكَ وَلَا تَكِلْن۪ي إِلٰى نَفْس۪ي طَرْفَةَ عَيْنٍ وَلَا أَقَلَّ مِنْ ذٰلِكَ، وَاهْدِن۪ي إِلٰى صِرَاطِكَ الْمُسْتَق۪يمِ؛ صِرَاطِ اللّٰهِ الَّذ۪ي لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ، أَلَا إِلَى اللِّٰه تَص۪يرُ الْأُمُورُ، وَصَلَّى اللّٰهُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِهِ وَصَحْبِهِ أَجْمَع۪ينَ وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَل۪ينَ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ.»
“Ey Allâh! Efendimiz Muhammed’e, Ehl-i Beyti’ne ve sahâbesine salât-ü selâm eyle.
Ey Allâh! Arşın’ı aziz kılan (ve ‘Büyük Arş’, ‘Keremli Arş’ diye vasfetmene vesîle olan Zâtın’a has özel tecellîler ve üstün) sebepler hürmetine, Kitabın’dan rahmetin nihâyeti(ni ve kullarına lütuflarını ifâde eden, okuyanına rahmetini kazandıran en ümitli âyetler) bahşına, büyük ismin, en yüce adın, iyi ya da kötü kimsenin kendilerini aşamayacağı o tastamam (noksanlıktan münezzeh, bereketli ve tesirli âyetlerin ve) kelimelerin hürmetine ve Zâtın’ın nûru bahşına Senden; Efendimiz Muhammed’e, Ehl-i Beyti’ne ve sahâbesine salât-ü selâm eylemeni ve bana helâl ve tertemiz rızık ihsân etmeni dilerim.
Ey (istediğinin) peşine düşen, Kendisinin peşine düşülemeyen! Ey hiç yenilmeyen Ğâlib! Ey affı geniş olan! Ey insanları ve cinleri bolca rızıklandıran! Ey yardım edenlerin en hayırlısı! Ey Allâh! Rızkım gökteyse onu indir, yerdeyse onu çıkar, uzaksa yakın et, (ulaşımı) zorsa kolay et, azsa çok et, çoksa benim için bereketli kıl. Ey Allâh! Ellerimi (muhtaçlara) verme(ye muvaffak etme)k ile üstte (olan ellerden) eyle. (İnsanlara muhtâc olup onlardan) istetmekle ellerimi aşağıda (olan ellerden) eyleme. Ey (kullarına rızık kapılarını açan) Fettâh! Ey (bolca rızıklandıran) Rezzâk! Ey (mahlûkātına nîmetlerini ikrâm eden) Kerîm! Ey (her şeyi bilen) Alîm!
Ey Allâh! Benim için rızkımı müsehhar (kolaylaştırılmış) kıl. O rızkın talebi husûsunda beni hırstan ve yorgunluktan, onu elde etmekte (Sana karşı tevekkülü elden bırakıp da) tedbir ve çâre(lere teşebbüs)den, o rızkı elde ettikten sonra da cimrilikten ve pintilikten beni koru.
Ey Allâh! İşlerimi bi’z-Zât Sen üstlen, göz açıp kapayınca-ya kadar, ondan daha az bir vakit dahî beni nefsime bırakma. Beni dosdoğru yoluna ulaştır; O Allâh’ın yoluna ki; göklerde olanlar da, yerde bulunanlar da sâdece O’na âittir. Âgâh olun ki bütün işler ancak Allâh’a dönecektir. Allâh-u Te‘âlâ Efendimiz Muhammed’e, Ehl-i Beyti’ne ve sahâbesinin tümüne salât eylesin. Selâm bütün peygamberlerin üzerine olsun. Bütün hamdler de Allâh’a mahsustur.” (Muhammed Ebü’l-Hüdâ er-Rifâ‘î es-Sayyâdî, Kılâdetü’l-cevâhir fî zikri’l-ğavsi’r-Rifâ‘î, sh:247; es-Seyyid İbrâhîm er-Rifâ‘î, es-Seyru ve’l-mesâ‘î, 15.hızb, sh:255-256, -el-Burhânu’l-müeyyed zeylinde-, Nâsıruddîn ‘Abdüllatîf, el-İfâzatü’l-kübrâ, rakam:32, sh:127; Parantez içi mânâlar için bkz.: es-Sehâvî, el-Kavlü’l-bedî‘, 1/229)
Sure okumak veya ezberlemek için bunlara da göz atabilirsiniz: