“O, size karşı çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatli ve çok merhametlidir.”
Kur’an-ı Kerim “Benimle sizin benzerliğiniz, şu adamın hâli gibidir: Adam ateş yakmıştır. Bunun üzerine çekirge ve küçük kelebekler içine düşmeye başlamıştır. O ise onları ateşten engellemeye çalışmaktadır. İşte ben de bunun gibi, sizi cehennem ateşinden korumak için tutuyorum, siz ise kaçmaya çalışıyorsunuz.”
Hz. Muhammed (sav) Allah’ın (cc) sonsuz af ve mağfiret sahibi olmasının yanı sıra, Efendimiz’in (sav) de büyük bir rahmet ışığı, merhamet kaynağı, bağışlayıcılık timsali olduğunu biliyoruz.
Kur’an-ı Kerim’de 114 yerde geçen rahmet kelimesi; “acımak, korumak, affetmek, nimet vermek” gibi anlamlara gelir.
Peygamber Efendimiz (sav) için şu anlamda kullanılır: Bütün insanlığın dünya ve ahiret saadetini sağlamak için çalışan, akıl sahiplerinin kurtuluş yoluna girmesine vesile olan, her yaştan, sınıftan, cinsiyetten insanların ilahî nimetlere ve huzura ermesi için gayret eden ve hassasiyet gösteren peygamber.
Peygamber Efendimiz (sav) için rahmet içeren pek çok tanımlamalar yapılmıştır.
Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
er-Rahmeh: İnsanlığa rahmet olan.
Nebiyyü’r-Rahmeh: Rahmet nebisi.
Nebiyyü’l-Merhame: Merhamet nebisi.
Rahmetü’l-Ümme: Ümmete rahmet olan.
Rahmetün Müheddâtün: Hidayete erenlerin rahmeti.
Rahmeten lil Âlemin: Âlemlere rahmet olan.
Miftâhü’r-Rahmeh: Rahmetin anahtarı.
Allah Resulü’nü (sav) anlatan konuşmalarda yapılan en önemli vurgulardan biri de onun insanlık için rahmet oluşudur. Bu minvalde şu ayet pek çok Müslüman’ın hafızasında yer almaktadır: “Vemâ erselnâke illâ rahmeten lilâlemîn: (Resulüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya, 21/107)
Allah Resulü’nün bizzat kendisi de isimlerini zikrettiği bir hadisi şeriflerinde bunu ifade etmektedir: “Ben… Nebiyy’ü-Rahmeh: Rahmet Peygamberiyim.” (Sahihi Müslim, A.Davudoğlu Şerhi, K. Fedail, H. N., 126)
Evet, Cenab-ı Allah, Peygamber Efendimiz’i (sav) bütün bir âleme rahmet olarak göndermiştir.
İbn-i Kayyım’ın deyişiyle, “Allah, onun sayesinde mümin kâfir demeden bütün yeryüzü halkına rahmet etmiştir.” (İbn-i Kayyım el-Cevzi, Zâdü’l-Mead, c. S. 90)
Ve özel anlamda da Peygamberin (sav) hürmetine onun ümmetine rahmet etmiştir. “Allah onu hem ümmetine hem de tüm kâinata rahmet olarak göndermiştir. Bu sebeple ümmetine acımıştır. Günahlarının mağfireti için Allah’a niyazda bulunmuştur. Ümmetinin de birbirine karşı son derece merhametli olmalarını emretmiştir.” (Kadı İyaz, Şifa-ı Şerif, s. 233)
Müminlere karşı merhametliydi. Onların sağlam bir imana, salih bir amele, güzel bir ahlaka ermeleri, cehenneme uğramadan, Allah’ın affediciliğine ulaşarak ilahî rahmete nail olmalarını ister, bunun için üzerlerine titrerdi. Yerdeyken de arşıâlâda iken de son nefesini verirken de onları düşünür, onlar için endişelenirdi.
“Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.” (Tevbe, 9/28)
Kadınlara karşı merhametliydi. Kadınların bizlere Allah’ın bir emaneti olduğunu söyler, haklarını gözetmemizi, onlara karşı nazik ve kibar davranmamızı ister, incinse bile onları incitmez, asla sert muamele etmez, fiziksel bir tepkide de bulunmazdı.
Yaşlılara karşı merhametliydi. Onlara saygılı davranılmasını, hürmet edilmesini emrederdi. Bu konuda kişinin kâfir veya mümin olmasını göz önünde bulundurmazdı.
Engellilere karşı merhametliydi. Her insan bir sebeple engelli olabilir. Engelliler toplumun vicdanî hassasiyeti ve emanetidir. Onların korunması, hayatın onlara kolaylaştırılması, bazı ibadetlerden muaf tutulması da İslam’ın bu konudaki merhametli tutumuna bir örnektir.
Çocuklara karşı merhametliydi. Onlarla şakalaşır, oyun oynar, onları sırtına bindirir, hâl hatır sorar, sorularını cevaplandırır, büyük adam gibi dinler, dertleriyle ilgilenir, üzüntülerine karşı ilgisiz kalmazdı.
Fakirlere karşı merhametliydi. Fakirler hassas insanlardır, alıngan olabilirler. Onları en iyi anlayan da Resulullah (sav) idi. Her zaman onların yanında olur, onlarla birlikte olmaktan asla gocunmaz ve sade bir hayat yaşamayı özellikle tercih ederdi. Onun fakirlere olan ilgisini, kibir ve gurur çukurunda yuvarlanan müşrik ve kâfirler bir türlü kabullenemiyorlardı. Günümüz Müslümanlarının da bunu çok iyi anlaması gerekmektedir.
Yetim ve kimsesizlere karşı merhametliydi. Özel ilgi ve şefkatten yoksun yetişen yetim ve kimsesizlere karşı çok duyarlıydı. Onların başını okşar, onları sever, korur, bunu teşvik eder, böyle yapanlarla cennette birlikte olacağını müjdelerdi.
Köle ve hizmetçilere karşı merhametliydi. O dönemde hor ve hakir görülen bir tabakaydı köleler. Peygamber Efendimiz (sav), onları, kendi evlatları gibi görmelerini, yediklerinden yedirmelerini, içtiklerinden içirmelerini, giydiklerinden giydirmelerini, kusurlarını affetmelerini, yapamayacakları bir iş yüklememelerini, imkân doğunca da azat edilmelerini istemiştir.
Yeşile karşı merhametliydi. Yeşilin korunması, ağaçların rast gele kesilmemesi, kıyametin kopacağı bilinse bile bir fidan ekilmesini istemesi de çevreye olan ilgisinin bir yansımasıdır.
Hayvanlara karşı merhametliydi. Hayvanların da can taşıdığını, onlara eziyet edilmemesini, dövüştürülmemesini, zevk için avlanılmamasını, öldürülürken (kurban edilirken) güzelce muamele edilmesini, fazla yük yüklenilmemesini, nimetlerden mahrum bırakılmamasını emrederdi. Kendisi de bunları uygulardı.
Cahillere karşı merhametliydi. İnsanların hepsi aynı anlayışta değildir. Zaman zaman, çölden çıkıp gelen, sorularıyla, kaba davranışlarıyla, ithamlarıyla, açgözlülükleriyle Allah Resulü’nü (sav) sıkıntıya sokan öyle insanlar olurdu ki o, merhamet ve hayâsından dolayı onlara bir şey demez, katlanırdı.
Allah Resulü (sav) kâfirlere karşı da merhametliydi. Onların cehennemde ebedi olarak kalmasını istemediğinden, hidayetleri için çırpınırdı. Eziyet, alay ve işkencelerine katlanır, onlara beddua etmezdi. Mümin olanlara sevinir, kâfir olanlar için çok üzülürdü. Nerdeyse kendini perişan edecek duruma gelirdi. Bir insanın mümin olmasını dünya ve içindekilerden daha hayırlı görürdü. Mekke’nin Fethi’nden sonra, tüm insanları bağışladığını söyleyerek en büyük merhamet örneği olduğunu kanıtlamıştır.
“Merhamet ediniz ki merhamet olunasınız” buyuran Efendimiz (sav), öyle bir rahmet ve merhamet rüzgârıydı ki ondan tatlı bir esinti hissetmeyen yoktu.
Rahmeti evrensel bir boyutta olan Allah Resulü’nün (sav) bu tavrı biz müminler için elbette uygulanması zaruri bir durumdur.
Renk, bölge, mezhep, sınıf, cinsiyet farklılığını bir tanışma, kaynaşma ve merhamet vesilesi değil de yok etme, yok sayma ve ezmeye dönüştüren günümüz insanları, bu mevzuyu iyice kavramak zorundadırlar.
Bütün yönleriyle bize rahmet saçan Allah Resulü’ne (sav) sonsuz salât ve selam olsun.