Oruca kavuşma hissi kalpleri, sokakları, şehirleri sarmaladı.
Ramazan ayının gelmesiyle oruca kavuşma hissi kalpleri, şehirleri sarmaladı. Oruçla birlikte evlere misafir telaşı da kendini göstermeye başladı. İftar vakti ve misafirken edilen duaların geri çevrilmeyeceği vaadinin verildiği bu özel ay ile ilgili Peygamberimiz “Kim bir Müslüman kardeşine iftar vakti yemek yedirirse, onun sevabı kadar da kendisine sevap yazılır. Yemek yedirdiği kimselerin sevabından da hiçbir şey eksilmez." buyurmuştur. Lokma Dergisi'nden Fatma Hazan Türkkol da bu konuyu ele alarak, Ramazan ayı içinde iftar vermenin ve ikramlaşmanın önemini tüm detaylarıyla yazdı.
“Ey İnsanlar! Büyük ve mübarek bir ay yaklaştı, bulutu üzerinizde. Bu, içinde bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi'nin bulunduğu aydır. Bu ay, Allah Teala'nın, gündüzlerinde orucu farz, gecelerinde teravihi nafile ibadet kıldığı mübarek bir aydır. Bu ayda kim hayır işlerse, başka zamanlarda bir farzı yerine getiren kimse gibi sevap kazanır. Bir farzı eda eden de, başka aylarda yetmiş farzı yerine getirmiş gibi sevap alır. Bu ay sabır ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir. Bu ay ihsan, yardım ve eşitlik ayıdır. Bu ay müminin rızkının arttığı bir aydır. Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, bu onun günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden kurtulmasına sebep olur. İftar ettirdiği Müslüman'ın aldığı sevaptan bir şey eksilmeksizin, onun kazandığı sevap kadar da ayrıca sevap kazanır. Ashaptan bazıları, “Biz hepimiz bir Müslüman'a iftar ettirecek imkâna sahip değiliz." dediler. Bunun üzerine Rasulullah: “Allah Teala bu sevabı, bir oruçluyu, bir hurma veya bir yudum su ya da bir içim süt ile iftar ettirene de verir." (İbn-i Huzeyme, Selman-ı Farisi)
Oruca kavuşma hissi kalpleri, sokakları, şehirleri sarmaladı. Gökyüzü dua seslerinin yükseldiği maviliğin adı yine. Dünyanın her yerinden yükselen dualar başlarımızın üzerinde bir hayır bulutu olarak birikiyor. Ramazan ayı sükunetin zarafetiyle gelip yerleşti bir kez daha ömrümüze...
Oruçla birlikte evlere misafir telaşı da gelir bu topraklarda. Haftalar önceden davetler yapılır, heyecanla hangi yemeklerin ikram edileceği düşünülür, en güzel sunumlar için fikirler üretilir... Oruçlu ağızla göz kararından hazırlanır yılın en özel sofraları... Çünkü ağırlanan misafir sadece sevdiklerimiz, yoksullarımız değil oruçtur.
HZ. İBRAHİM'İN ÖRNEKLİĞİ
Kuran'ı Kerim iman sahiplerine misafir ağırlamayı, Zariyat Suresi 24 ve 27. ayetlerinde Hz. İbrahim kıssasıyla anlatır. O hiç tanımadığı misafirlerini ağırlarken, kıyamete kadar gelecek tüm Müslümanlara da ev sahipliğini öğretmiştir. “İbrahim'İn ikram edilen misafirlerinin haberi sana geldi mi? Onlar İbrahim'in yanına girmişler 'Selâm!' demişlerdi. İbrahim de onlara 'Selâm size!' diye mukabelede bulunmuştu. İçinden de: 'Bunlar yabancı kimseler.' Diye geçirmişti. Hemen sezdirmeden ailesinin yanına giderek semiz bir dana kebabı getirmiş, önlerine sürmüş ve 'Buyurun, yemez misiniz?' demişti." İbn-i Abbas'tan Öğrendiğimze göre misafirleri Cebrail, İsrafil ve Mikail'di. Hz. İbrahim onları tanımamış ve tüm Müslümanlara ev sahipliğini öğrettiği kıssa gerçekleşmişti. Misafirlerini bir bahaneyle dinlenmeleri için yalnız bırakan Hz. İbrahim usulca dışarı çıkmış, semiz bir hayvanını keserek pişirmiş, misafirlerine sofra hazırlamış ve çekinmeden yemeleri için yemeği onlara doğru yaklaştırmıştı. “
Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin!
" buyuran bir peygamberin ümmeti olarak Müslümanlar Hz. İbrahim'in latif kurallarına riayet ederek evlerini, sofralarını ve gönüllerini misafirlerine açıyor.
NE İKRAM ETMELİ?
Zeyd ibni Halid el-Cüheni Radiyallâhu Anh rivayet ettiğine göre Peygamberimiz şöyle buyurdu: “
Kim bir Müslüman kardeşine iftar vakti yemek yedirirse, onun sevabı kadar da kendisine sevap yazılır. Yemek yedirdiği kimselerin sevabından da hiçbir şey eksilmez
." Evlerin telaşı, şehirlerin günler önceden hazırlanan iftar çadırları işte bu müjdenin temelinde yükseliyor. Peki iftar vakti ve misafirken edilen duaların geri çevrilmeyeceği vaadinin birleştiği bu özel zamanları, iman sahibi diğer kalplerle kendi soframızda paylaşırken ne ikram edeceğiz? Sınırımız ve sorumluluğumuz ne? Peygamberimiz bu sorularımızı asırlar önce bir Ramazan ayında şöyle yanıtlamış:
“Ya Resulallah! Oruçluyu iftar ettirecek bir şeyi yoksa ne yapacak? Bir avuç yiyecek yeterlidir. Bir lokma ekmek de bulamazsa? Birazcık su ile karıştırılmış süt ikram eder. Yanında o da yoksa? Bir içim su." (et-Tergîb ve't-Terhîb, 2:431)
KİME İKRAM ETMELİ?
Hz. İbrahim'den ve Peygamberimizden öğrendiğimiz usul, misafir ağırlama ve oruçluya iftar ettirme konusunda incecik bir paylaşım dünyasını işaret ediyor. Makbul dua vaktini, sofrayı, sohbeti, muhabbeti, yılda bir kez gelen kıymetli ibadet gecelerini paylaşmak... İftar için davet sofrası hazırlarken ibadet edecek takati kaybettiren türden yorgunluklar, gelene gitmek gibi hesaplanmış sıralar, yoksulları açlıklarıyla baş başa bırakan davetli listelerinin ise bu dünyaya sızmaması için dikkat etmek gerekiyor. Atılacak ilk adımsa aile büyükleri, arkadaşlar, komşular sıralamasıyla davet edilen listenin en başına yoksulları yerleştirmek olmalı. Kalbi mahzun ve mağdur mülteci aileleri özenle hazırlanan iftar sofralarının başköşesine oturtmak belki de bu yılın oruç ayını lezzetlendirmeye yetecektir. “Ramazan ayında kim helal kazancından bir oruçluyu iftar ettirirse, Ramazan'ın bütün gecelerinde melekler ona dua eder ve Kadir Gecesi'nde Cebrail onunla musafaha eder (tokalaşır). Cebrail kiminle musafaha ederse, onun kalbi incelir ve gözlerinin yaşı çoğalır."
MİSAFİRİN EV SAHİBİNE İKRAMI
Her iftar karşılıklı ikramlaşmayı da içinde barındırır. Ev sahibinin sofrası misafirin dualarıyla karşılanınca ikramlar tamamlanır. Peygamberimiz evinde iftar ettiği sahabelerine, evlerinden ayrılmadan şöyle dua ederek ikramda bulunurdu: “
Yanınızda hep oruçlular iftar etsin. Yemeğinizi iyi insanlar yesin. Melekler de size dua ve istiğfarda bulunsun
."
#Ramazan
#İftar yemeği