Koronavirüse karşı aşılama oranlarının artmasına karşın vaka ve vefat sayılarındaki tırmanış endişelendiriyor. Prof. Zülal Özkurt, “İnsanların salgın yokmuş gibi rahat ve gerçek normale erişmiş gibi serbest davranması, birbirine yakın olması, maskeyi çıkarması bunun tek sebebi” dedi. Öztürk, grip ve nezle semptomu gösterenlerin mutlaka PCR testi yaptırması gerektiğini söyledi.
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zülal Özkurt, Kovid-19 ile mücadelede aşılamada iyi bir performans sergilenmesine rağmen vaka ve vefat sayılarında yaşanan artışın, salgını yok sayıp tedbirleri ihmal etmekten kaynaklandığını bildirdi. Türkiye’nin aşılamada iyi durumda olduğunu belirten Özkurt, şu ifadeleri kullandı:
“Bu kadar iyi giden aşlama oranlarına rağmen vaka ve vefat sayılarındaki artışın tek sebebi, insanların salgın yokmuş gibi rahat ve gerçek normale erişmiş gibi serbest davranması, birbirine yakın olması, maskeyi çıkarması. Bunların hepsinin altında korunma tedbirlerini kırmış olmak ve ihmal yatıyor. Salgında en önemli bulaştırıcılar, semptomu hiç olmayanlar, yani hiçbir şikayeti bulunmayanlardan oluşuyor.”
Özkurt, “Düğünlerde, dernek ve restoran gibi alanlarda maske takmamalar, çok yakınlaşmalar, sarılmalar, öpmeler, halay çekmeler, bütün bunlar eski normaldeki gibi yaşandığı için bedelini yeni ölümlerle ödemeye başladık.
Günlük 5 bine inmiş vaka sayıları şimdi 20 binlerde. 35’e inmiş ölüm sayları ise 270’lere çıktı. Salgını unutmuş, bıkmış ya da ihmal etmiş gibi davranıyoruz.
Maskeler çıkarılıyor, yakın temaslarda bulunuluyor, mesafeler korunmuyor. Bunların bedelini insanlar hayatıyla ödüyor.” dedi.
EKONOMİ VE EĞİTİM ZARAR GÖRMESİN
Hem ekonominin zarar görmemesi hem de okulların devam etmesi için sorumlu davranılması gerektiğini belirten Özkurt,
“Herkesin aşı karşıtlığını bir an evvel bırakıp artık aşılanmasını öneriyoruz.”
dedi. Kovid-19’un en az iki hafta sürdüğünü anlatan Özkur
t, “Hastalık ilk hafta tamamen normal nezle ve grip gibi burun akıntısı, öksürük, boğaz ağrısı ve ateşle başlar. Bunu insanlar diğer enfeksiyon zannedebilir. Bu yüzden böyle şikayeti olanlar mutlaka test versin. Nezledir ya da griptir deyip daha fazla insana hastalığı bulaştırmadan mutlaka test verilmeli. Şu an bu semptomlarla gördüğümüz vakaların yüzde 90’ı Kovid-19.”
diye konuştu.
Sahte aşı kartının cezası 8 yıl hapis
Hukukçular, sahte aşı kartı ve PCR testinin sahtecilik, rüşvet, yaralama ve hatta öldürme suçlarına kadar uzanabileceğini söylüyor. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sözüer,
“Sahte aşı kartı ve PCR testi resmi belgede sahtecilik suçudur. Bunu düzenleyen sağlık mesleği mensubu olduğunda öngörülen hapis cezası 8 yıla varabilmektedir. Bu belgeleri para karşılığı veren de bunu tekllif eden de ‘rüşvet’ suçu işler.”
dedi. Sözüer ayrıca, pozitif olduğu halde sahte PCR testi ve aşı kartıyla gezenlerin bir kişiye Kovid bulaştırıp hastalanmasına ya da ölmesine sebep olması nedeniyle ‘öldürme’ veya ‘yaralanma’ suçlarını oluşturabileceğini aktardı.
Varyantları toplumsal bağışıklık önler
İlk olarak Kolombiya’da tespit edilen Mu varyantı, Türkiye’de 2 kişide görüldü. DSÖ’nün takibe aldığı varyanta ilişkin uzmanlar araştırmalarını sürdürüyor. Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alper Şener de toplumsal bağışıklığın gerçekleşmediği sürece varyantların sonunun gelmeyeceğini söyledi. Şener, “Dürüst olmak gerekirse aşılanmayanlar bu varyantların sebebi.
Toplumda aşılanma geciktikçe varyant sayısı artacak ve varyantların sonu gelmeyecek. Dolayısıyla herkesin bir an önce toplumsal bağışıklığı oluşturacak şekilde hareket etmesi gerek.
Bu varyantların çıktığı ülkelere bakıldığında hepsinin aşılanma oranları çok düşük. Hindistan, Güney Afrika’dan veya Brezilya’dan veya Peru gibi.” dedi.
AŞILAMA ARTTIKÇA VARYANT AZALACAK
Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan da “Pandemiden kurtulmanın yolunun virüsü yok etmek olduğunu hepimizin bilmesi gerekiyor.
Bunun da çözümü olarak aşılama şuan elimizdeki en güçlü silah. Pandemi devam ettikçe belki Mu-1, Mu-2 gibi varyantların da çıkabileceğini bilmemiz gerekiyor. Çünkü virüs sürekli kendini geliştirmeye çalışıyor. Yaşam mücadelesi veriyor.
Oysa insanlar aşı oldukça virüsün artık üreyebilecek bir yer bulamaması ile pandemiden kurtulacağımızı bilmek gerekiyor. Sözün özü aşılı sayısı ne kadar artarsa varyant sayısının da o kadar azalacağını söylemek mümkün” diye konuştu.
PANİK OLACAK BİR DURUM YOK
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Balık da Mu varyantıyla ilgili henüz tedirginliğe gerek olmadığını belirterek, tam doz aşılanma, toplumsal bağışıklık ve bireysel tedbirlere uyumun varyantların oluşumunu engelleyeceğini vurguladı. Balık, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kovid-19’un Mu varyantının bulaşma hızının şu an en az Delta kadar olduğu sanılıyor. Bahsedilen ve izlemede olan varyantlar yeni çıkan varyantlar değil, hepsi bir süredir takip ediliyor. Eğer çok güçlü ve daha atletik bir virüs olsaydı, Delta varyantının yerine geçerdi. Tıpkı Delta’nın Alfa (İngiltere) varyantının yerine geçtiği gibi.”
Balık, şunları kaydetti: “Fakat salgında yeni varyantların ve dalgaların engellenebilmesi için tam doz aşılanmamız, maske, mesafe, hijyen tedbirlerine uymamız gerekiyor. Vaka sayılarının artışı, yeni varyantların ortaya çıkışını tetikliyor. Aşı bunun engellenmesindeki en güçlü silah.”
#Koronavirüs
#PCR
#Zülal Özkurt
#DSÖ
#Alper Şener