Uzman Doktor Ercüment İlgüz, Belçika'nın Leuven şehrindeki Katolik Üniversitesi’de yapılan araştırmanın detayları hakkında şu bilgileri verdi:
“Yapılan yüzden fazla hayvan çalışması, günlük birkaç gram C vitamini dozunun enfeksiyonları hafifletebileceğini veya önleyebileceğini göstermiştir. Zaten 2003 yılında SARS ‐ CoV ‐ 1 salgını sırasında, insanlar için temel bir mikro besin ve serbest radikal temizleyici olan C vitamini kullanımı, şiddetli viral solunum yolu enfeksiyonları için spesifik olmayan bir tedavi olarak önerilmişti.
Gerçekte, C vitamininin hem doğuştan hem de sonradan kazanılmış (adaptif) bağışıklık sistemlerinin çeşitli hücresel işlevlerini desteklediği bilinmektedir; buna çeşitli viral enfeksiyonlara duyarlılığı değiştirmek ve enflamasyonu etkilemek dahildir. Ayrıca civciv embriyo trakeal (soluk borusuna ait) organ kültürlerinde C vitamini, koronavirüs enfeksiyonuna karşı direnci artırmıştır.
C vitamini tedavisi stres tepkisini geri kazandırır ve kişinin hayatta kalmasına katkıda bulunur.
Sıvı maddenin doğrudan damar yoluyla verildiği tedavide (intravenöz) C vitamininin kortikosteroid ajanlar (sentetik ilaçlar) ve tiamin (B1 vitamini) ile kombinasyon halinde erken kullanımının ilerleyici organ fonksiyon bozukluğunu önlemede ve şiddetli sepsis ve septik şoklu (kan zehirlenmesi) hastaların ölüm oranını azaltmada etkili olduğu kanıtlanmıştır.
Bununla birlikte, tek başına intravenöz hidrokortizon, septik şoklu hastaların sağ kalması üzerinde, yüksek doz C vitamini, hidrokortizon ve tiamin kombinasyonu ile benzer bir etkiye sahiptir.
C vitamini ayrıca bakterilerin ve yabancı cisimlerin ortadan kaldırılmasında etkili akyuvarlar olan nötrofillerin, Kovid-19'da organ hasarına ve ölüme katkıda bulunabilecek nötrofil hücre dışı tuzakları oluşturma yeteneğini de engelleyebilir.
C vitamini ucuz ve güvenli olduğu için, oral düşük doz (1-2 g / gün) profilaktik (viral enfeksiyonlara karşı koruma sağlayan ilaç veya araç) olarak faydalı olabilir ve şiddetli COVID-19 vakalarında da (çok) yüksek doz rejimi faydalı olabilir. Devam eden klinik araştırmaların daha kesin kanıtlar sağlaması beklenmektedir.