Yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) ilk kez Kolombiya'da tespit edilen "Mu" varyantı, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından "yakından izlenmesi gereken varyant" kategorisine alındı.
DSÖ, "B.1.621", diğer adıyla Mu varyantının aşılara karşı daha dirençli kılan mutasyonlar geçirdiğini, ancak bu konuda daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu bildirdi.
Haftalık güncellemesinde DSÖ, Mu varyantının Kolombiya ve Ekvador'da giderek yaygınlaştığı konusunda uyarıda bulundu.
İlk olarak Ocak 2021'de Kolombiya'da görülen Mu varyantının küresel yaygınlığı yüzde 0.1'in altında olsa da enfeksiyonların yüzde 39'unu oluşturduğu Kolombiya ve yüzde 13'ünü oluşturduğu Ekvador'da yayılmaya devam ediyor.
Güney Amerika haricinde bazı Avrupa ülkeleri, ABD ve Hong Kong'da vakalar bildirildi.
39 ülkede görülmesinin ardından Mu varyantı 30 Ağustos'ta, DSÖ tarafından Mart ayından bu yana "yakından izlenmesi gereken varyant" kategorisine alınan beşinci varyant oldu. Daha önce de Eta, Iota, Kappa, Lambda varyantları bu kategoriye alınmıştı.
29 Ağustos itibariyle, son dört hafta içinde hastalardan alınan virüs örneklerinin 4 bin 500'den fazlasının Mu varyantı olduğu belirlendi. Bunların çoğu ABD (2 bin 65) ve Kolombiya (852), Meksika (357) ve İspanya'da (473) rapor edildi.
Güney Afrika'da da bilim insanları farklı mutasyonlar geçiren başka bir yeni varyantı takibe aldı. C.1.2 adı verilen bu varyantı ise DSÖ henüz herhangi bir kategoriye almadı.
Geçen hafta dünya çapında yaklaşık 4 milyon vaka bildirilen DSÖ, toplam vaka sayısının şu anda yaklaşık 216 milyon olduğunu açıkladı.
Öte yandan, Alfa, Beta, Gama ve Delta varyantları da DSÖ'ye göre "kaygı verici varyantlar" kategorisinde bulunuyor.
İlk kez Hindistan'da tespit edilen Delta varyantı, yayılma hızıyla endişe yaratıyor. DSÖ yetkililerinden Dr. Maria Van Kerkhove, Delta varyantının virüsün insan hücrelerine daha kolay yapışmasını sağlayan belirli mutasyonlara sahip olduğunu söyledi.
Kerkhove, Delta varyantının "tehlikeli ve bugüne kadarki en bulaşıcı varyant" olduğunu kaydetti.
Uzmanların, geçirdiği genetik değişiklikleri incelemeye devam ettiği Beta varyantının ise virüsü daha bulaşıcı hale getiren bir mutasyona sahip olduğu belirtiliyor.
Beta varyantındaki bazı değişiklikler, koronavirüsün "spike proteini" olarak adlandırılan, virüsün hücrelere yapışmasını ve içine girmesini sağlayan diken benzeri çıkıntılarda meydana geliyor. Bazı aşılar virüsün bu bölümünü baz alarak hazırlandığından bu durum uzmanları kaygılandırıyor.
Alfa, Gamma ve Beta varyantlarında ortak olarak görülen N501Y mutasyonunun virüsün hücrelere daha kolay girmesini ve insandan insana daha hızlı yayılmasını sağladığı anlaşıldı.
Beta ve Gamma varyantlarında görülen E484K mutasyonunun da antikorları etkisizleştirdiği tespit edildi.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) uzmanları, Delta varyantının virüsün insan vücuduna tutunmasını ve nüfuz etmesini sağlayan başak proteininde yol açtığı değişimler nedeniyle virüsten korunma ve bağışıklık için daha yüksek antikor düzeyi gerektirdiğini, bu sebeple mevcut aşıların etkinliğini kısmen azalttığını belirtiyor.
Hindistan Tıbbi Araştırma Konseyi (ICMR), Bharat Biotech şirketinin Kovid-19'un yabani tipine (doğal fenotipine) göre geliştirdiği inaktif aşının varyantlara karşı etkisine dair yayımladığı araştırmada, aşının B.1.617 ailesindeki mutasyonları etkisiz hale getirmekte başarılı olduğunu fakat bunu daha düşük etkinlikle yapabildiğini bildirmişti.
İngiltere Halk Sağlığı Kurumu da yaptığı araştırmada, Pfizer-BioNTech ve AstraZeneca-Oxford aşılarının her ikisinin de ilk dozda Delta varyantına karşı yüzde 33, ikinci dozdan sonra ise Pfizer-Biontech'in yüzde 88, AstraZeneca-Oxford'un ise yüzde 60 etkili olduğunu belirlemişti.
Daha önce yapılan klinik denemelerde, her iki aşı da Kovid-19 yabani tipine karşı ikinci dozun ardından yüzde 90'ın üzerinde başarı sağlamıştı. İki aşının varyantın bulaştığı kişilerde hastaneye yatışları ise sırasıyla yüzde 96 ve yüzde 92 engellediği kaydedilmişti.
King's College London'daki araştırmacılar da tam olarak aşılanmış kişilerde virüs nedeniyle hastaneye yatma olasılığının yüzde 73 daha az olduğunu ve ciddi semptomların görülme olasılığının neredeyse üçte bir oranında (yüzde 31) azaldığını söyledi.
İlk kez Ekim 2020'de Hindistan'da tespit edilen "B.1.617.2", diğer adıyla Delta varyantı, ülkede martta başlayan ve günlük vaka sayılarının 400 bine kadar çıktığı ikinci büyük salgın dalgasının sorumlusu olarak görülüyor.
DSÖ, Delta varyantını 4 Nisan'da "İzlenmesi Gereken Varyant", 11 Mayıs'ta ise "Endişe Verici Varyant" kategorisine almıştı.
"B.1.617" adı verilen soyun bir alt türü olarak ortaya çıkan Delta varyantı, "P681R" ve "L452R", "T478K" mutasyonlarını içeriyor. Virüsün insan hücrelerine tutunmasını ve nüfuz etmesini sağlayan "başak proteinine" etki eden söz konusu mutasyonlar, bulaşıcılığı artırırken vücudun antikor direncini azaltıyor.
İngiltere Halk Sağlığı Kurumu, mayısta yaptığı değerlendirmede, Delta varyantının yayılma hızının ilk kez İngiltere'de ortaya çıkan Kovid-19'un Alfa varyantına göre yüzde 51 ila 67 fazla olduğu uyarısında bulunmuştu.
Baş ağrısı, boğazda kuruluk, burun akıntısı, halsizlik ve ateş gibi grip benzeri hastalık belirtilerine yol açan Delta varyantı, Kovid-19'un önceki tiplerinde görülen öksürük, solunum stresi, sırt ağrıları gibi zatürre, soğuk algınlığı benzeri hastalık tablosundan farklılaşıyor.
DSÖ, 19 Haziran'da yaptığı açıklamada, bulaşıcı özelliği yüksek Delta varyantının dünya genelinde baskın tür haline gelmesinin beklendiğini bildirmişti.
DSÖ'nün Haftalık Salgın Güncellemesi raporuna göre, 30 Ağustos itibarıyla dünyada Alfa varyantı 193, Delta varyantı 170, Beta varyantı 141, Gamma varyantı ise 91 ülkede görüldü.
"Adı Konulmuş Küresel Salgın Soylarının Türoluşsal Saptanması" (PANGOLIN) adlı uluslararası veri tabanına göre, 30 Ağustos itibarıyla İngiltere yüzde 46'yla en fazla doğrulanmış Delta varyantı vakasının görüldüğü ülke konumunda bulunuyor.