Kovid-19 vakalarının yoğun olarak görüldüğü ülkenin kuzeyindeki Lombardiya Bölgesi içinde kalan Pavia Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra burada kalan ve 10 yıldır yaşadığı bölgede yaşlı hastalara tıbbi destek sağlayan bir kurumda çalışan Dr. Oğuz Öksüz, salgınla yaşanan süreci ve başından geçenleri değerlendirdi.
Salgına yönelik önlemlerin geç devreye alınmasını eleştiren Öksüz, "Uzun süre salgının dar bir alanda tutulacağı ya da sanki oraya giriş çıkışları kısıtlarsak yayılmanın önüne geçebiliriz diye düşünüldü. Bugünden bakınca söyleyebilirim ki; 50 kilometre uzağımızda karantina bölgesi varken, bizim yaşadığımız yerde önlemlerin alınmaması çok büyük bir yanlıştı. Sert kurallarla önleyici tedbirler, belki 7-10 gün önce daha erken alınmış olsaydı felaket bu boyutlara ulaşmayabilirdi. Biz ancak sağlık çalışanlarında semptomlar belirince virüsün iş yerinde yayılmaya başladığını anladık ve hemen kendimizi karantinaya aldık." ifadelerini kullandı.
Türk Doktor, salgına yönelik önlemlerin virüsün yayılma hızının çok gerisinde kaldığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
İtalya'da sağlık sisteminin bu salgına hazırlıksız yakalanıp yakalanmadığının sorulması üzerine Öksüz, ülkedeki sisteminin iki aşamalı olduğunu belirterek, "Hasta ilk olarak aile hekimine başvuruyor. Onun sevk etmesiyle hastaneye gidiyor. Bu da acil durumlar hariç hastaneye yığılmayı önleyen çok iyi bir yapı aslında. Fakat salgının ilk patladığı şehirlerde acil servislere ve yoğun bakıma aşırı bir yığılma oldu haliyle. Böyle bir durumda tabii ki hastaneler yetersiz kaldı. Koruyucu ekipmanları, cihazları yoktu, belki de uzman personelleri yoktu ve bu bakımdan da doyuma ulaştı hastaneler." dedi.
İtalya’da sağlık çalışanlarının Kovid-19 mücadelesine de değinen Öksüz, şunları kaydetti:
“Salgına karşı sağlık çalışanları büyük bir özveriyle savaş verdiler ve vermeye de devam ediyorlar. İlk etapta hastalarla temas eden yüzlerce hemşire ve doktor hastalığa kapıldı. Bunlardan biri de ben oldum. Maalesef, onlarca meslektaşım yaşamını yitirdi. Bu haberler canımızı gerçekten çok yaktı. Aile hekimleri, ilk başta gerekli bilgilendirme yapılmadan koruyucu maske, önlük, gözlük sağlanmadan ateşe atılmış oldular. Benim çalıştığım yerde de iş arkadaşlarımın birer ikişer enfekte olup işe gelememeye başlamalarıyla bu durum iyice kendini belli etmiş oldu. İş yükümüz iyice arttı. İki gece üst üste ofisimde uyuyup nöbetime devam ettiğim günler oldu.”
Öksüz, çalıştığı yerde ilk önlem olarak hastaların yakınlarıyla görüşmesini kısıtladıklarını dile getirerek, "Hastalarımızın sevdiklerini ancak bir camın arkasından görmesi, ruh hallerini olumsuz etkiledi tabii. Seslerini ancak telefondan duyabiliyorlardı. Duruma şahit olan bizler için de hiç kolay bir durum değildi elbette." dedi.
Virüsü iş yerindeki çalışma arkadaşlarından kaptığını düşündüğünü belirten Öksüz, "Başından beri tüm tedbirleri alıp, koruyucu malzemeleri kullanıyor olmamıza rağmen, virüs doktor ve hemşireler arasında hızla yayılmaya başladı. Hastalığın ilk belirtilerini fark ettiğim an, kendimi karantina altına aldım. Tabii ki işe gitmediğim gibi, iki haftadır da evden dışarı çıkmıyorum. Test yaptıramadım. Durumunuz kritik olup hastaneye gitmediğiniz sürece teste ulaşmak çok zor. Haliyle ben de yaptıramadım. Bende ortaya çıkan ilk belirtiler; ateş, kuru öksürük, halsizlik, baş ağrısı ve gözlerde yanma hissi oldu. Vücut ısımı, kandaki oksijen değerlerimi sürekli başından beri kontrol ediyorum. Artık öksürük dışında atlattım diyebilirim." diye konuştu.
Sık sık el yıkama ve dokunulan eşyaların temizlenmesinin önemine işaret eden Öksüz, "Elimizi yüzümüze sürmemeyi alışkanlık haline getirmeliyiz. Ayrıca bu dönemde iyi beslenmek, bol sıvı tüketmek ve iyi uyumak da çok önemli. Eğer endişeye kapılmadan dikkatli ve sorumlu davranırsak hem kendimizi hem çevremizdekileri koruyabiliriz. Sağlık Bakanlığının uyarılarını takip edip, dinlemek ve tavsiyelerini uygulamak bu noktada çok önemli." ifadelerini kullandı.