Dünyayı etkisi altına alan koronavirüsün yeni merkezi ABD oldu. Kayıp sayısı kısa sürede 10 bine yaklaştı. Ülke basınından korkutucu haber ve görüntüler geliyor. Ülkede yaşayan Türkler de vahim tabloyu doğruluyor. Yeni Şafak’a konuşan Türk vatandaşları, sağlık sisteminin çöktüğünü, insanların aç olduğunu ifade etti. Özellikle New York’ta yüz binlerce insanın banyo ve tuvaletlerin ortak olduğu yapılarda kaldığını, izalasyonun çok da mümkün olmadığını vurguluyor.
Chicago eyaletinde yaşayan Doç. Dr. Hatice Savaş, ABD’nin sağlık sisteminin çoktan çöktüğünü, fakir hastaların zor durumda olduğunu ve ciddi anlamda sağlık ekipmanı yetersizliğinin olduğunu söyledi. Eyaletlerin hepsinin birbirinden farklı bir şekilde koronaya yaklaştığını belirten Savaş mevcut durumu şu şekilde anlattı: “Amerikan sağlık sistemi korona çıkmadan önce zaten çökmüş durumdaydı. Ancak koronadan sonra şunu gördük fakirin daha çok eziyet görmesine, sağlıktan yoksul bırakılmasına neden oldu. Çok ciddi sağlık sorunu olanları aciller kontrol etmek zorunda biliyoruz. Şunu da biliyoruz o hasta eve gittikten sonra evine ne kadar fatura gidecek fakir insan bunu nasıl ödeyecek? Kovid-19 testi her hastaya yapılmıyor. Septomlar çok hafif çıktı diyelim hastanın bakımı açısından, günlük hayatı açısından bir şey değiştirmeyecekse gerek yok diyorlar. Hastanın aile hekimiyle irtibatta olması söyleniyor. Dışarı çıkılmamasını bir de kendini diğer insanlardan izole etmesini istiyoruz. O zaman da başka bir sorun ortaya çıkıyor. Kalifornia gibi eyaletlerde izole kolayken New York’da 200 daireli bir apartmanda tuvaleti çamaşır makinesini ortak kullanan insanlar var. New York pis bir şehir zaten. Yüzde 60’ı fakir. Apartmandaki kişilere dahi kendini ‘izole et’ diyemezken bir evde kalabalık yaşayana nasıl diyeceksin. Hastanelerde de ne yatak ne de doktor yeterli değil.”
Özel hastaneler ile her kesimin gittiği hastanelerin birbirinden farklı olduğunun altını çizen Savaş, “New York’da hastaneler küçük, hasta sayısı çok fazla. Türkiye’de eskiden olan hastanelerin durumu şimdi burada. Her türlü hastayı alanla özel olan hastanelerin durumu farklı. New York’da çok ciddi ekipman, doktor ve koruyucu kıyafet sıkıntısı var. Evleri müsait olmayan insanlar için yardım etmeye çalışan kurumlar var. Kimi okulların spor salonlarını ve üniversitelerin yurtlarını bunun için çevirmeye çalışıyorlar. Ancak bizim Türkiye’deki gibi umreden gelenlerin izole edildiği gibi öyle yurtlara insanları yerleştirelim ve üç öğün yemeklerini verelim gibi bir sistem burada yok. İnsanlar aç. Türkiye’deki sosyal devlet ne kadar eleştirilirse eleştirilsin. Amerika’dan çok çok daha üstte. Türkiye’de çok kaliteli bilim adamları var. Canla başla çalışan sağlık çalışanı var. Çok ciddi bir seferberlik var. Türk doktorlarının dünyadaki hiçbir doktorlardan farkı yok.”
Cornell Üniversitesi’nde kimyasal biyoloji alanında doktora yapan Hatice Didar Çiftçi, ülkede laboratuvarlara giriş yasağı olduğunu aktardı. Çiftçi şunları anlattı: “Çalıştığım laboratuvar, Amerika’nın en iyi hastanelerinden biri olan New York Presbyterian Hospital’ın içinde yer alıyor. 20 Mart’tan itibaren laboratuvarlara girişler yasakladı. Ameliyata ihtiyaç duymayan, acilen tedavi görmek zorunda olmayan hastaların randevuları iptal edildi.” Karantina süreci başlayınca yalnız yaşadığı evinden Türk arkadaşlarının yanına taşınan Çiftçi, sosyal bağı ve çalışma ruhunu taze tutmak için haftada birkaç kez iş arkadaşlarıyla online toplantılar yaptıklarını belirterek, “Amerika’da sağlık hizmetlerinin ne kadar pahalı olduğu malum. Burada test yaptırmak kolay değil ve zaten testler de iyileşme sürecinde pek bir işe yaramıyor. Bir arkadaşıma bütün semptomları gösteriyor olsa da ona test yapamayacaklarını ve test etseler bile sonucun ancak 10 gün içinde çıkabileceğini söylediler” diye konuştu.
Kaliforniya’daki Zaytuna Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Maşuk Yamaç da şunları anlattı: “Yaşadığım Kaliforniya eyaleti başta olmak üzere Amerika’nın birçok eyaletinde ‘evde kalma emri’ çıkarıldı. Her yer kapalı. Biz de Zaytuna Üniversitesi olarak evde kalma emirinin çıkarıldığı ilk günden itibaren derslerimizi online veriyoruz. Koronavirüs pandemisi, tıbbi kapasite ve politik irade sınavıdır. İnananlar için dini bir sınav, bir sabır ve hoşgörü sınavıdır. Bu virüs, felsefeci ve teologaların aslında eskiden beri sorup cevaplandırdıkları insanın varoluşu, varoluşun amacı ve hayatın sonuyla ilgili derin sorularla tekrar yüzleştiriyor. Çıplak gözle görülmeyecek kadar küçücük bir virüs kocaman dünyayı bir nevi distopyaya çevirdi.”