İnfitar Suresi, Mekke döneminde inmiştir ve 19 ayettir. Sure, adını birinci ayetteki “infetarat” fiilinin mastarından almıştır. İnfitâr, yarılmak demektir.
Mehmet Emin Ay'ın yorumuyla İnfitar Suresi dinle.
﴾1﴿ Gök yüzü yarıldığında;
﴾2﴿ Yıldızlar dağılıp saçıldığında;
﴾3﴿ Denizler taştığında;
﴾4﴿ Kabirlerin altı üstüne getirildiğinde;
﴾5﴿ Her insan dünyada neleri yaptığını, neleri de yapmadığını anlayacaktır.
﴾6﴿ Ey insan! Yüce rabbin hakkında seni yanıltıp aldatan ne oldu?
﴾7﴿ O rabbin ki seni yarattı, seni insan olarak şekillendirdi ve seni dengeledi.
﴾8﴿ Terkibini de dilediği gibi yaptı.
﴾9﴿ Hayır! İnanacak yerde siz hâlâ dini yalan sayıyorsunuz.
﴾10-11﴿ Oysa sizi gözetleyen muhafızlar, değerli yazıcılar var.
﴾12﴿ Onlar yaptığınız her şeyi biliyorlar.
﴾13﴿ Buna göre kuşkusuz erdemliler cennette olacaklar;
﴾14﴿ Kötüler ise kesinlikle cehenneme gireceklerdir.
﴾15﴿ Ceza gününde oraya girerler;
﴾16﴿ Ve oradan bir daha da ayrılamazlar.
﴾17﴿ Ceza günü nedir bilir misin?
﴾18﴿ Evet, ceza günü nedir bilir misin?
﴾19﴿ O gün hiç kimsenin başkası için bir şey yapması elinden gelmez. O gün hüküm yalnız Allah’ındır.
Surede kıyamet koparken evrende meydana gelecek olan değişim ve bazı dehşet verici olaylar, öldükten sonra dirilme, mahşerde hesap verme ve itaatkâr kulların varacakları cennetle isyankâr kulların gideceği cehennem gibi konular yer almaktadır.
Bünyamin Topçuoğlu'nun yorumuyla İnfitar Suresi dinle.
Kıyamet günü hakkında Tekvîr sûresinde anlatılanları pekiştirmek üzere burada o gün vuku bulacak bazı olaylardan söz edilerek insanlar uyarılmaktadır. Uzay boşluğundaki yıldızların düzenli hareketini sağlayan çekim kanununun kıyamet gününde yok olmasının bir sonucu olarak evrenin düzeninin bozulacağı, göklerin çatlayıp yarılacağı, kısaca kozmik düzenin bozulacağı bildirilmiştir (bk. Furkan 25/25; Hâkka 69/16; Rahmân 55/37; Nebe’ 78/19-20; Tekvîr 81/1-6). Denizlerin kabarıp taşmasını, dünyanın şiddetle sarsılması, dağların parçalanıp yok olması, denge ve düzenin bozulması gibi olaylar sonunda dünyayı denizlerin kaplaması şeklinde anlamak mümkündür. Deniz altında gerçekleşen şiddetli depremlerin tsunami denilen büyük dalgalara ve taşmalara yol açmasını hatırlayarak âyetteki kıyamet tasvirini daha iyi anlayabiliriz.
Bu âyetler hakkında, “şiddetli sarsıntı neticesinde yerkürede meydana gelecek olan volkanik patlaklar ve derin çatlaklardan çıkan lav kütlelerinin deniz sularını kaynatacağı, taşıracağı, hatta buharlaştıracağı” şeklinde de yorum yapılmıştır.
Kıyametin kopması sırasında meydana gelecek sayısız felâketlerin büyüklerinden birkaçı örnek olarak zikredildikten sonra “Kabirlerin altı üstüne getirildiğinde” meâlindeki 4. âyetle konu insana getirilmiştir. Bu âyet genellikle o büyük altüst oluş esnasında kabirlerde toprak altında bulunan ceset parçalarının dışarı fırlatılacağı şeklinde yorumlanmıştır.
İnfitar Suresi, Mekke döneminde inmiştir ve 19 ayettir. Sure, adını birinci ayetteki “infetarat” fiilinin mastarından almıştır. İnfitar, yarılmak demektir.
Râzî, bu âyetlerle ilgili olarak özetle şöyle der: Kuşkusuz Allah Teâlâ, kullarının neler yaptığını bütün ayrıntılarıyla bilir; bunun için yapılanların yazılmasına, yazıcılara, şahitlere, belgelere ihtiyacı yoktur. Ancak O, kendisiyle insanlar arasındaki ilişkileri onların kendi aralarında uygulayacakları usullere göre düzenler. İnsanlar arasındaki hak ve sorumlulukları düzenlemenin en sağlıklı yolu, her şeyi kayda geçirmek; hesaplaşma aşamasında ise belge ve tutanakları ortaya koyarak hakkın yerini bulmasını, adaletli bir sonucun alınmasını sağlamaktır. İşte kıyamet günündeki hesaplaşma da böyle olacaktır (XXXI, 83).
Hz. Peygamber’e yöneltilen bu sorular hesap gününün ne derece önemli ve dehşet verici olduğunu gösterir. O gün hiç kimse başkası için bir fayda sağlayamayacak, kimse kimseyi koruyamayacak; herkes kendisini düşünecek, kendi derdiyle uğraşacak, herhangi bir zararı dokunabilir korkusuyla çoluk çocuğundan, yakın akrabasından dahi kaçacaktır (bk. Abese 80/34-37). O gün Allah izin vermedikçe hiçbir şefaatçi şefaat edemez. O gün hüküm yalnız Allah’ındır (krş. Bakara 2/255; Mü’min 40/16). O dilediği gibi tasarrufta bulunur; kimseye –dünyada verdiği gibi– kendi hayatı ve geleceği hakkında karar verip tasarrufta bulunma yetkisi vermez (Şevkânî, V, 459-460).