Prof. Dr. Zekeriya Kurşun’un 1991 yılında Küçük Said Paşa’nın biyografisi üzerine tamamladığı doktora tezi nihayet kitaplaştı. Nihayet diyorum, çünkü Zekeriya Kurşun’u yakından tanıyanlar
iyi bilir ki akademik hayatına başladığı günden bugüne kadar, uzmanlık sahası olan Orta Doğu ve Arap dünyasıyla ilgili onlarca yayın yapmasının yanı sıra Küçük Said Paşa ile hep ilgilenmiş ve Paşa hakkında pek çok makale kaleme almıştı. Fakat doktora tezi, aradan geçen 30 yılı aşkın bir süre boyunca kitap olarak yayımlanmamıştı. Vakıfbank kültür yayınlarından okuyucuyla buluşan kitabı incelediğimizde doktora tezine ilaveten otuz yıllık birikimin yansımaları hemen göze çarpıyor. Her şeyden önce akademik dildeki soğuk anlatım yerine son derece akıcı ve anlaşılır bir ifade biçimi tercih edilmiş. Ayrıca II. Abdülhamid ve İttihat Terakki dönemine dair güncel literatürün de ilave edildiği kitap, sadece Küçük Said Paşa’nın hayatını değil bir dönem okuması yapma iddiasını taşıyor.
Yakınçağ tarihinde müstesna bir yer teşkil eden Sultan II. Abdülhamid devrine damgasını vuran devlet adamlarından Küçük Said Paşa’nın (1838-1914) bürokratik ve siyasi hayatını merkeze alan kitapta yazar, Osmanlı Arşivi başta olmak üzere İngiliz belgeleri, devrin süreli yayınları, Said Paşa’nın kaleme aldığı hatıratı ve eserleriyle birlikte geniş bir literatürden istifade edilmiştir. Uzun yıllara dayanan ve
emek mahsulü olan bu çalışma Said Paşa’nın şahsında dönemin siyasi panoramasını okuyucuya sunma imkânı veriyor.
II. Abdülhamid devri Osmanlı Devleti’nin yeniden canlandırılması adına üstün gayretlere sahne olan, fakat şartların ağır olduğu bir dönemdi. Geçmişte biriken sorunlara, Batılı devletlerin Osmanlı’nın güçsüzlüğünden yararlanmaya çalışmak adına yarattıkları yeni problemler de ekleniyordu. Bu atmosferde Sultan ve devlet ricali Tanzimat’ın prensipleriyle devleti ayakta tutmak adına sürekli yeni
reçeteler arıyorlardı. Bilindiği gibi Tanzimatla birlikte gelişmeye başlayan Osmanlı bürokrasisi devlet adamlarını ilk basamak olan kalemden yetiştirip gayretli, dirayetli ve zeki olanları en üst seviyeye kadar taşıyan bir özellik barındırmaktaydı. Sultan Abdülaziz döneminde Osmanlı bürokrasisine giren ve dönemin birçok tecrübeli devlet adamının yanında yetişen Küçük Said Paşa’nın siyasi hayatı II. Abdülhamid’in tahta çıktığı 31 Ağustos 1876’da Mabeyn Başkatibi olarak tayin edilmesiyle başladı. Yirmi dört yıllık memuriyetinin ardından yeni Sultan’ın başkatipliği görevi esnasında Kānûn-ı Esâsî’nin hazırlanmasına katkıda bulundu. Said Paşa yaklaşık bir buçuk yıl kaldığı Mabeyn Başkatipli'ğinden sonra sırasıyla Hazine-i Hassa Nazırlığı, Ayan Reisliği, Bursa Valiliği ve Adliye Nazırlığına getirildi.
1879’da Ahmed Arifi Paşa’nın azledilmesi üzerine sadrazamlığa yükseldi. Küçük Said Paşa, II. Abdülhamid döneminde yedi defa, II. Meşrutiyet’in ilanının ardından kurulan İttihat ve Terakki iktidarında ise iki defa getirildiği sadareti boyunca ağırlıklı olarak dış meselelerle uğraştı. Paşa’nın dış politikada pragmatik ve realist bir politika benimsediğini belirten yazar, Osmanlı Devleti’nin ağır şartlar ihtiva eden Ayastefanos, Kıbrıs ve Berlin antlaşmalarının imzalanma sürecindeki rolüne de temas ediyor. Kitapta devlet görevleri detaylı bir şekilde ele alınan Said Paşa’nın II. Abdülhamid döneminde icra edilen ıslahatların
kilit isimlerden biri olduğu da vurgulanıyor. Pek çok defa sadrazamlık makamına getirildiği, ortaya koyduğu fikirleri ve icraatlarıyla Osmanlı kurumlarını ıslah etmeye çalıştığı üzerinde duruluyor. II. Abdülhamid’in bir türlü vazgeçemediği Said Paşa’ya bir devlet adamı olarak sadece sadaret makamında iken değil mazuliyet yıllarında da birçok hususta fikirlerine müracaat ettiği görülüyor.
Said Paşa’nın Mabeyn Başkatipliği’nden Sadrazamlığa uzanan siyasi yaşamının yanı sıra icraatlarına yön veren fikirleri, şahsiyeti ve kaleme aldığı eserleri de kitapta ele alınıyor. Çağdaşı olan devlet adamlarından farklı olarak Said Paşa fikirlerini zaman zaman sunduğu layihalar ve arizalarla dile getirmekteydi. Toplumsal refahın temelinin hürriyet, adalet ve eğitim olduğunu söyleyen Said Paşa,
adli, malî ve maarifte ıslahat programları hazırladı. Padişaha sunduğu umumi ıslahat layihalarında eğitim-öğretimin yaygınlaşmasından söz ediyordu. Zira Said Paşa’ya göre kalkınmanın
temeli eğitimdi ve ilkokuldan üniversiteye kadar çeşitli eğitim kurumlarının açılmasını, müze ve kütüphanelerin tesisini öneriyordu. Bu tekliflerinin bazılarını da bizzat kendisinin hayata geçirdiğini kitaptan öğreniyoruz. Kitapta ayrıca Said Paşa’nın şahsiyeti, eserleri, vefatı, ailesi ve mirası konu ediliyor. Osmanlı Devleti’nin en çalkantılı dönemlerinde devlet idaresinde bulunan Said Paşa, parlak bir zekaya
ve güçlü bir hafızaya sahipti. Aldığı kararlarda ve fikirlerinde aşırı derecede ihtiyatlı ve vehimli olan Said Paşa’nın bu özelliği II. Abdülhamid ile oldukça benzeşmektedir. Said Paşa’nın devlet adamlığının yanı sıra zihin dünyası ve şahsiyeti son derece dikkat çekiciydi. Gençliğinde gazetelerde edebi yazılar kaleme alan Said Paşa ömrünün son yıllarında muhaliflerine cevaplar yazdığı gibi hatıralarını da neşretmiştir. Üslûbu zamanına göre gayet kuvvetli, akıcı ve anlaşılır olmasıyla birlikte ikna kabiliyeti oldukça yüksek iyi bir hatipti. Dostlarıyla hoş sohbet ve herkesin zevkle dinleyebileceği bir konuşma tarzına sahipti. İhtiyatlı tavrı konuşurken tercih ettiği kelimelerde kendini göstermekteydi. Hayatı boyunca padişahtan aldığı hediye ve ihsanlarla birlikte en yüksek düzeyden ödenen maaşlarla kayda değer bir servet edinen Said Paşa’nın
bir başka yönü cimrilik derecesine varacak kadar tutumlu olmasıydı. Kitapta Paşa’nın cimriliği ve paraya düşkünlüğüne rağmen devrinde oldukça yaygın olan rüşvet ve irtikap hadisesine
hiçbir zaman adının karışmadığı özellikle ifade ediliyor. Sultan II. Abdülhamid dönemiyle özdeşleşen Küçük Said Paşa’nın siyasi faaliyetleri, devlet adamlığı, dünya görüşü, yazdığı eserler, ailesi ve şahsiyetine dair tüm detayları ortaya koyan kitap alanında önemli bir boşluğu dolduruyor.