Dünyada nüfusunun yüzde 7’sini yaşlıların oluşturduğu ülkeler yaşlı ülke olarak kabul ediliyor. Türkiye ise nüfusunun yüzde 8’ini yaşlılar oluşturuyor. Yani Avrupa ülkelerine göre genç nüfusa sahip bir ülke olsak da dünya standartlarında durum hiç de öyle değil. Ancak yapılan araştırmalara bakılırsa ülke olarak yaşlanmaya hazır değiliz. Yaşlılık günlerimiz için bir planımız yok, yatırırımız yok. Herkes uzun yaşamak istiyor ama yaşlılık döneminde nasıl vakit geçireceğine dair kimsenin bir fikri yok. Evden çıkmayan, eğlenceyi kendine yakıştırmayan, çalışma hayatından elini eteğini çeken ve yalnızlıkla baş etmeye çalışan ‘yaşlı ve mutsuz’ bir kitle ile karşı karşıyayız.
Geçtiğimiz günlerde AvivaSa, Yaşama Dair Vakfı ile birlikte Türkiye’de yaşlılık üzerine bir araştırma gerçekleştirdi ve bu araştırmanın sonuçlarını kamuoyuyla paylaştı. Araştırmaya katılanlara bakılırsa yaşlılık toplum olarak öncelikle negatif bir kavram olarak algılanıyor ve kimse yaşlanmak istemiyor. Çünkü yaşlılara toplum olarak çizilen roller oldukça acımasız:
Geceleri eğlence hayatına katılmak, tam zamanlı bir işte çalışmak, siyasete atılmak, yalnız başına seyahate çıkmayı toplum olarak doğru bulmuyoruz. Kurslara veya sertifika programlarına katılmayı ise diğerlerine göre görece daha uygun görüyoruz. Anket 35-49 yaş grubu ile 50-60 yaş üstü arasındaki katılımcılar arasında yapılmış. Pek çok sosyal faaliyeti yaşlılara yakıştırmayan grup 65 yaş ve üzeri. Bu da yaşlılarda yaşlı algısının daha negatif olduğunu gösteriyor.
Yaşama Dair Vakıf (YADA)’ın kurucu üyesi Ulaş Tol araştırmada yaşlılık, korku ve kaygı kavramlarını birlikte ele aldıklarını ve yüksek bir oranda ‘yaşlanmaktan korkuyorum’ görüşünün özellikle 35-49 yaş aralığında öne çıktığını belirterek şunları söylüyor: “Yaş aldıkça bu korkunun azaldığını görüyoruz. En çok öne çıkan kaygılara baktığımızda, özellikle orta yaş grubunun çocuklarının geleceği için endişe duyduğunu, yaşlı nüfusun da buna paralel olarak torunlarının geleceği için kaygı duyduğunu gözlemledik. Ayrıca, sağlık, bakım ve gelecek konularından sonra, tüm yaş gruplarının eşit derecede, ekonomik özgürlüğe sahip olamamaktan endişe duyduğu tespit edildi. Bakıma muhtaç kalmak tüm yaş gruplarının ortak endişesi.”