Çin'de ortaya çıkarak küresel bir salgına dönüşen koronavirüsün henüz bir tedavi yöntemi geliştirilemedi.
İlaç ve aşı tedavisi için önümüzde 12 aylık bir periyodun olduğunu belirten uzmanlar, bu süre zarfında en temel korunmanın bağışıklık sistemini güçlü tutmak olduğuna dikkat çekiyor.
Konuyla ilgili yenisafak.com'un sorularını yanıtlayan Ankara Üniversitesi'nden Uzman Diyetisyen Yeliz Vergi, panik havası ile kişilerin beslenmeye dair duydukları her bilgiyi doğru kabul etmemeleri gerektiğinin altını çiziyor:
Vitaminlerin koronavirüse karşı kalkan oluşturduğunu vurgulayan Vergi, "Antioksidan olan A,C, E vitaminleri ile selenyum, magnezyum, çinko ve omega 3 immün sistem için oldukça gereklidir. Bilinen yanlış yanılgının aksine bu vitamin ve mineraller virüsü öldürmemekte sadece bağışıklığı artırıp virüse karşı koruyucu bir kalkan oluşturmaktadır" uyarısında bulundu.
"Turunçgiller, havuç, bal kabağı, yumurta, ıspanak, brokoli, pırasa, ciğer A vitamininden zengin besinler olup günlük alım miktarı gerektiği kadar karşılanmakta ve takviye olarak alımı genellikle gerekmemektedir. Fazla miktarda alımı vücutta depo edilmekte bu da toksik etki yaratarak zehirlenmeye ve karaciğer fonksiyonlarının bozulmasına neden olmaktadır. Yeşil yapraklı sebzeler, ıspanak, pazı, maydonoz, dereotu, yeşil biber, kivi, limon, enginar C vitamini için en iyi kaynakları oluşturmaktadır. Eksikliğinin görülme sıklığı az olup, yeterli ve dengeli beslenme ile günlük gereken C vitamini alımı sağlanmaktadır. Fazla miktarda takviye olarak alınan C vitamininin fazlası vücuttan idrar yoluyla atılmakta ve özellikle mesaneyi zorladığı için böbrek hastaları için bu durum risk oluşturmaktadır."
Bu dönemde kırmızı et ve tavuk tüketimi yerine vücut ağırlığı kontrolü sağlamada yardımcı olan yararlı yağ asitlerinden Omega 3 içeren balığın tüketimi haftada 2-3 kez olacak şekilde arttırılmalı ve protein bakımından zengin ve yağ oranı düşük hindi eti tercih edilmelidir. Omega 3 ayrıca keten tohumu ve semizotunda çok bulunmaktadır. Keten tohumu günde 1 yemek kaşığı olarak salata veya yoğurda eklenip tüketilebilir. Gerektiğinde ve eksikliği görüldüğünde Omega 3 dışardan takviye olarak da alınmalıdır.
Bu süreçte bağışıklığın sağlanmasında önemli yere sahip olan barsakların florasını korumak için probiyotikler de önemli rol oynamak olup, bu yararlı mikroorganizmaların eklendiği yoğurt veya kefirin günde 2 porsiyon olarak tüketilmesi faydalı olacaktır. Bunun yanısıra kişilerin tuz tüketimi ile ilgili kronik bir rahatsızlığı yoksa şalgam suyu ve turşu da tercih edilebilecek diğer probiyotik kaynaklardandır. Probiyotiklerin besin kaynağı prebiyotiklerden olan sarımsak, soğan, pırasa nohut, mercimek, yulaf, tam buğday, ceviz, keten tohumu, muz, elma da bu mikroorganizmalarla birlikte tüketilmelidir. Probiyotikler gerektiğinde kişinin barsak düzenine ve ihtiyacına özel doktor kontrolünde dışarıdan takviye olarak da alınabilir.
Özellikler evde kalınan bugünlerde D vitamini öncüsü olan güneş ışığından yeteri kadar faydalanmak mümkün olmadığı gibi bu vitamini besinlerle sağlamak oldukça zordur. Bu nedenle özellikle bu dönemde doktor kontrolünde bağışıklık sürecinde etkin olan D vitamininin dışarıdan desteklenmesi gerekmektedir.
Baharatlar da bağışıklığın güçlenmesinde etkin bir kaynak olup, özellikle zerdeçal, zencefil ve tarçın kullanımı önemlidir. Toz zerdaçal karabiber ve zeytinyağı ile birlikte kullanıldığında gösterdiği etki artmakta olup, bu yüzden birlikte kullanımları önemlidir. Zencefil de 2-3 küçük dilim olarak sulara eklenip, aynı şekilde çubuk tarçın da su için de bekletilerek gün içinde tüketilebilir. Suyun içine yarım limon eklenmesi de aromayı zenginleştirip C vitamini alımını artırmaktadır. Ayrıca herhangi bir kronik hastalıktan dolayı tüketimi sakıncalı olmadığı sürece sabahları ılık su, birkaç dilim limon, 1 tatlı kaşığı bal ve sirke karışımıyla güne başlamak bağışıklığı güçlendirecek bir yoldur. Şeker zencefil ve zerdeçaldeki yararlı maddelerin emilimini ve boğazda tutumunu azaltacağı için özellikle bu süreçte şekersiz zencefil ve zerdeçaldan oluşan pastil kullanımı da önemlidir. Bunların yanısıra kekik ve çörekotu da antioksidandan zengin olup çörek otunun yağ veya ekstrat şeklinde ya da günde 1 tatlı kaşığı olarak tüketilmesi bağışıklığı artırmada faydalı olmaktadır.
Çinkonun bağışıklığı güçlendirdiği bilinmekle beraber, Çinko içeren balık, yumurta, tam tahıllar, yulaf, süt, çiğ kabak çekirdeği, kabuklu deniz ürünleri, ceviz, yerfıstığı, ıspanak ile mantarın beslenme düzeninde yer alması gerekmektedir. Doktor kontrolünde gerek görüldüğünde takviye olarak kullanılması önerilmekte, aksi takdirde fazla alımı bağışıklığı artırıcı etkisinin tersine azaltma eğilimine neden olabilmektedir. Demir ve B12 vitamini de bağışıklığın düzenlenmesinde rol oynamakta vücutta eksikliği olduğunda gereksinim kadar uzman görüşünde destek olarak alınmalıdır.
Bunların dışında doğal antibakteriyel bitkilerden olan ıhlamur, ekinezya, kuşburnu, yeşil çay ve karanfilli ılık bitki çayı tüketimi de kişinin kendini iyi hissetmesine yardımcı olacaktır. Ayrıca antioksidan içeriği ve solunum sistemine iyi gelmesi ile pancar ve antienflamatuar özelliği ile yaban mersini tüketimi bu süreçte önemlidir.
Bunlara ek olarak, propolis, beta glukan, kara mürver ekstratı ve koenzim Q10 da dışardan alınarak vücut direncini artırmaya faydalı olacak diğer takviyelerdendir. Ayrıca yeterli su tüketimi sağlanmalı, alkol tüketiminden uzak durulmalıdır. Katkı madde içeriği fazla olan paketli yiyeceklerden, karbonhidrat ağırlıklı hamur işleri ve tatlılar ile doymuş yağ içeriği fazla olan kızartılmış cips ürünleri ve yüksek kalorili yiyeceklerden kaçınılmalı, vücut ağırlığı yeterli beslenme ve egzersiz ile dengede tutulmalıdır.
Hiçbir besinin tek başına mucizevi bir etkisi olmadığı unutulmamalı, çeşitli besinlerin yeterli ve dengeli bir beslenme modeli ile alımında birçok vitamin ve mineral karşılanmakta, eksiklikleri ise doktor kontrolünde besin takviyeleri ile kişiye özel doz ile sağlanmalıdır. Böbrek ve akciğerle ilgili kronik rahatsızlığı olanlar, kanser hastaları ve bu yönde kemoterapi alan hastalar, yaşlılar, gebeler ve çocuklar bu besinleri ve takviyeleri alırken bilinçli olup gerekli uzmanlara danışmalı ve ilaç besin etkileşiminden kaynaklanabilecek durumlara dikkate etmelidirler."