Filistinli İmad Ebu Hatice, Kudüs’teki babadan kalma dükkânında İsrail’e karşı verdiği mücadeleyle tanınıyor. Kudüs’e giden Türkler mutlaka bu dükkâna uğruyor ve Ebu Hatice'nin ikram ettiği Türk çayını içiyor. İmad Ebu Hatice’nin kızı Shahd Abukhadijah ve Türk damadı Emre Sarıtaş ise babasının Türk ziyaretçilere gösterdiği hoşgörü ve misafirperverliğin Türkiye’deki adresi olarak Üsküdar'da felafel dükkanı açtı. Üsküdar'da "Kudüs Han" isimli mekanı işleten genç çift, kapısı Türk ve Filistin bayraklarıyla süslü bu dükkâna gelen herkesin çok memnun olduğunu anlatıyor. Emre Sarıtaş, "Hem Filistillilerin hem Türklerin buluşma adresi" diyor. Shahd Abukhadijah ise "İstanbul’da her gün Filistin için bir şeyler yapıldı, sokakta insanları kefiyelerle görüyorum. Bu bizi gerçekten çok mutlu ediyor" ifadesini kullanıyor.
Mescid-i Aksa’nın Silsile Kapısı’ndan çıktığınızda yaklaşık yüz metre sonra sizi elinde Türk bayrağı ile bir adam karşılıyor: İmad Ebu Hatice. Babasından kalan minicik dükkânında İsrail’e ve işgalci yerleşimcilere karşı verdiği mücadele ile tanınıyor. Han Abu Hatice isimli dükkânını satın almaya gelen İsraillileri, “Bende satılık dükkân yok” diyerek geri çeviriyor. 2017 yılında TİKA tarafından restore edilen dükkânı Kudüs’te adeta bir Türk hanesi gibi misafirlerini ağırlıyor. İstanbul-Üsküdar’da Han Abu Hatice’ye kardeş, bir dükkân daha var: Kudüs Han. Selami Ali Efendi Caddesi’nde kapısını Filistin ve Türk bayrağı ile süsleyen bu dükkân, İmad Ebu Hatice’nin kızı Shahd Abukhadijah ve Türk damadı Emre Sarıtaş tarafından işletiliyor. Bu genç çift, Kudüs’te babalarının Türklere gösterdiği hoşgörü ve misafirperverliğin İstanbul’daki adresi olarak her gün kapılarını açıyor. Türkiye ve Filistin arasındaki sevgi bağının resmi bir kanıtı niteliğinde olan genç çiftle, Üsküdar’daki dükkânlarında bir araya geldik.
Nikahımız Mescid-i Aksa’da kıyıldı
Bir Türk ve bir Filistinli olarak nasıl tanışıp evlenmeye karar verdiniz?
EMRE SARITAŞ: Ben 2016 yılında 30-40 kişilik kalabalık bir grupla Kudüs’ü gezmeye gitmiştim. Ziyaretlerimizi yaptık. Aksa’dan çıktık, hostelimize doğru gidiyorduk. Bir de baktık bir amca bizi görüp Türk bayrağı açtı. “Gelin gelin dükkânımda bir şeyler için” diye bizi davet etti. Biz de sevindik, dükkâna girdik. Dükkânın içi tadilat halindeydi. Meğer bizi dükkânına buyur eden kişi de İmad Ebu Hatice imiş. İmad Amca bize kendi hikâyesinden, dükkânın hikâyesinden bahsetti. Dükkân, TİKA tarafından restore ediliyordu. Türkiye’den geldiğimiz için bize ikramda bulundu. Bu şekilde tanıştık. Sonra biz ziyaret süremiz bitince geri döndük. Bir süre sonra İmad Amca, ailesiyle birlikte Türkiye’ye geldi. Bu kez de biz onu misafir ettik. Ayrıca kuzenim ve Mesut Ağabey, İmad Amca’nın burada farklı kuruluşlarla buluşmasını ve dükkânın hikâyesinin medyada duyulmasını sağladılar. Kendisi ile birkaç röportaj yapıldı.
Bu vesile ile siz de İmad Amca’nın kızı yani eşinizle tanıştınız.
EMRE SARITAŞ: Aslında aileler tanıştı ama biz Şuşu yani Shahd ile hiç bir araya gelmemiştik. Anlayacağınız bir evlilik söz konusu değildi. Biz sadece İmad Amca’nın Kudüs’te bize gösterdiği misafirperverliği burada ona göstermek istedik. İmad Amca’nın eşini ve iki oğlunu tanıyordum. Şuşu ile beni kuzenim tanıştırdı. Ben İngilizcemi geliştirmek istiyordum, Şuşu’nun İngilizcesi çok iyiydi. Kudüs’e bir sonraki gidişimde bana yardımcı oldu.
Türkiye’ye gelişiniz nasıl oldu? Üniversite okumak için yeniden gelmeyi siz mi istediniz?
SHAHD ABUKHADİJAH: Başta Türkiye’de okumayı hiç istemedim çünkü Kudüs’te kalmak istiyordum. Ailem çok ısrar etti. Filistin’de kalırsam İsrail üniversitelerinde okumak zorunda kalacaktım. Ben de Türkiye’ye geldim. Burada Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler okuyordum ama benim için herşey çok zordu. Üniversite güzeldi, Filistinlilere çok ilgi vardı ama yapamadım. Bir dönem okudum ve geri döndüm. Bu kez İsrail üniversitesine gitmek zorundaydım. Orada Orta Doğu Çalışmaları ve İslam Tarihi bölümünde okumaya başladım. Son bir senem kaldı ama savaş yüzünden bitiremiyorum.
İkiniz farklı ülkelerdeyken evlenmeye nasıl karar verdiniz?
EMRE SARITAŞ: Tanıştıktan bir süre sonra evlenmeye karar verdik. Sonra Kovid-19 ortaya çıktı. Bir buçuk sene görüşemedik bile. Pandemiden sonra düğün yapmak istedik. İsteme merasimimiz online olarak yapıldı. Şuşu’yu isterken,“Fırsat olunca geleceğiz” dedik. Zaten yollar açılır açılmaz gittik. Orada Şeriat Mahkemesi olduğu için dini nikah aynı zamanda resmi nikah yerine geçiyor. Biz de nikahımızı Mescid-i Aksa’da Kıble Mescidi’nde kıydık. Nikahtan sonra dükkânımıza geçtik ve ailemize yemek verdik. Aşağı yukarı 25 kişiydik. Ama Türkiye’de çok güzel bir düğünümüz oldu. Filistin’den yöresel dans ekibi gelmişti. Filistin’de dabkesiz düğün olmaz. Bizim için İstanbul’a da geldiler.
Kudüs’e giden Türklerin evi
Üsküdar’daki bu Kudüs Han’ın hikâyesi nedir peki?
EMRE SARITAŞ: Eşimin ailesinin Kudüs’teki dükkânı Han Abu Hatice, Kudüs’e giden Türklerin mutlaka uğradıkları bir yer. Birçok Türk arkadaş öğrenci olarak veya seyahat etmek için gittiklerinde Aksa’ya gider ibadetini yapar diğer bütün ihtiyaçları için Han Abu Hatice’ye gelirler. Orada Türk çayı vardır, yorgunluklarını giderirler. Ben de her gidişimde Aksa’dan çıkıp elli metre ilerideki bu dükkâna giriyordum. Oradaki dükkânın ismini buraydaki dükkâna da koyalım istedik. Ama burada Arapça ismin anlaşılması problem olabilirdi. Biz de “Kudüs Han” ismini koyduk.
Kudüs Han tabelasını görmek İstanbul’da yaşayan Filistinlileri de mutlu ediyordur…
EMRE SARITAŞ: Aslında bu işe başlarken yabancı müşterimiz olabileceğini hiç hayal etmemiştik. Genelde Türk müşterimiz olur diye tahmin ediyorduk. Türkler merak eder ve gelir diye düşünüyorduk. Sonra bir baktık ki İstanbul’da yaşayan Filistinliler gelmeye başladı. Özellikle Filistinli öğrenciler için burası bir uğrak noktası oldu. Hatta diğer yabancı öğrenciler de yeni bir kültürü tanımak için gelmeye başladılar.
n İnsanlar bu dükkânda Filistin ve Türk bayraklarını beraber görünce nasıl tepki veriyor?
EMRE SARITAŞ: Genel olarak çok güzel tepkiler alıyoruz. 7 Ekim öncesinde de müşterimiz vardı ama sonrasında çok daha fazla kişi gelmeye başladı. Bir ilgi var buraya ve insanlar destekleme amacıyla da geliyor. Allah razı olsun onlardan. Biz burada üç yıldır varız. Evet belki üç yıl az bir sürü ama çok şey ile uğraştık. Bu nedenle bu ilgiden çok mutlu oluyoruz.
Dünya Filistin’de yaşananları farketti
7 Ekim’den sonra tüm dünya ayağa kalktı. Yerleşimcilerin sert tutumları değişti mi?
SHAHD ABUKHADİJAH: Hayır. Bize karşı artık bize çok daha sert bir tutumdalar. Üstelik daha rahat davranmaya başladılar çünkü her şeyi gördüler. Gazze’ye neler yaptılar, hiç kimse İsrail’e yaptırım yapamadı. Kimse onu cezalandırmadı. Ben 24 yaşındayım, 17, yıl Kudüs’te, Eski Şehir’de yaşadım. Daha önce hiç bu kadar rahat şekilde davrandıklarını görmemiştim.
Peki, sizce bu süreçten sonra neler olarak?
SHAHD ABUKHADİJAH:
7 Ekim’den sonra tabii ki bir sürü insan öldü, insanlar yaralandı. Ama sanki 7 Ekim’den sonra bütün dünyanın gözü açıldı, sanki bir uyanış oldu. Filistin’de yaşananları düşünün… 75 yıldır bu haksızlığı ben yaşadım, babam yaşadı, rahmetli dedem de yaşadı. Şimdi dünya olanları fark etmeye başladılar. İnşallah bu savaş bitecek. Ben sadece bu son saldırılarda şunu fark ettim. Bundan önceki tüm saldırılarda Kudüs’te evimdeydim. İlk kez evimden uzakta bir savaş yaşadım. İlk zamanlar çok kötüydüm. Eşim Emre’ye de teşekkür ederim bana çok destek oldu. Çünkü ailem orada, savaştaydı. Ailemle birlikte olmak isterdim. Ama burada, İstanbul’da her gün her hafta Filistin için bir şeyler yapıldı. Sokaklarda geziyorum, insanlar kefiye takıyorlar. Ya da Filistin’i desteklediklerine dair rozetler takıyorlar. Bunu görünce gerçekten çok mutlu oluyorum. Zaman zaman burada ırkçı insanlar yüzünden zor şeyler yaşıyordum. Gelip Emre’ye ağlıyordum. “Ben burada yaşamak istemiyorum” diyordum. Dayanamıyordum. Ama artık o insanlara acıyorum. Bizi ve geçmişimizi bilmiyorlar. Şimdi onlara, “Siz benden değil kendi kendinizden nefret ediyorsunuz” diyorum. Bu hissi İsrail’de okurken biraz yaşadım ama razıydım. Çünkü onlar Yahudi’ydi. Ama biz Müslümanız, kardeşiz. Bu yüzden ağrıma gidiyordu. Bu süreçte benim için en iyi şey, burada bu insanların ilgisini görmek oldu. Bana çok iyi geldi. Sadece bana değil bütün Filistinlilere de iyi gelmiştir. Çünkü Müslümanların birleştiğini, bütünleştiğini gördük. Özellikle Türklere çok teşekkür ederim.
Hiçbir ülkede vatandaşlığım yok
Artık evlisiniz, Türk vatandaşı oldunuz mu? SHAHD ABUKHADİJAH: Hayır, benim hiçbir ülkede vatandaşlığım yok. Onlar Filistin’i kabul etmiyorlar. Ben de İsrail vatandaşlığı almıyorum. Burada eşimden dolayı Türk vatandaşı olabilirim ama onu da ben istemiyorum. Eğer Filistin vatandaşlığından vazgeçersem beni bir daha ülkeye almazlar. Bakın şöyle düşünebilirsiniz; Kudüs’teki Filistinlilerin hepsi Türkiye’de yaşayan Suriyeliler gibi. Sadece Kudüs’te yaşayanlar, onların hiçbirinin vatandaşlığı yok. Ürdün veya İsrail’den geçici pasaportları yani seyahat belgeleri var sadece. Benim de hem Ürdün hem İsrail pasaportum var. Eğer Türk vatandaşlığına geçersem ikisini de geri vermem gerekiyor. İsrail zaten Müslümanları vatandaşlıktan çıkmaya zorluyor. EMRE SARITAŞ: Ürdün pasaportu çok önemli değil onlar için. Sadece Türkiye’ye gelirken vize almamak için onu kullanıyor. Kudüs’te yaşayan Müslümanlar, İsrail vatandaşlığı almamak için direniyor. Aradalar var yani, vatansız diye geçiyorlar. Filistin pasaportu olanlar Batı Şeria’da yaşıyor ve Kudüs’e gelemiyorlar. Akka gibi kuzeydeki şehirlerde yaşayanlara da otomatik olarak İsrail pasaportu verilmiş zaten. Şuanda İsrail pasaportu almak isterlerse gidip Şeriat Mahkemesi’nde Kur’an-ı Kerim’e el basıyorlar İsrail’e sadık olacaklarına dair.
Peki, şimdi nasıl gideceksiniz? Nasıl ayrılacaksınız? EMRE SARITAŞ: Hayır, Vallahi işte onu bilemiyoruz. Biz de bir türlü karar veremiyoruz. Biz, 7 Ekim’den önce aslında tamamen oraya gidip yerleşmeye karar vermiştik. Ama 7 Ekim’den sonra hiçbir şekilde şansımız olmadı. İsrail, her şeyi durdurdu. nBabanız da şu anda Kudüs’e rahat gidip gelebiliyor mu? SHAHD ABUKHADİJAH: Düğünden öncesi sıkıntılıydı. İstediği gibi gelemiyordu. Düğüne getirmek için çok uğraştık, çok şükür hallettik. Hepsi dükkanın yüzünden.
İsrail Kudüs’te Filistinli istemiyor
Hiçbir ülkenin vatandaşı değilsiniz. Bu hayatınızı her anlamda zorlaştırmııyor mu? SHAHD ABUKHADİJAH: Kudüs’te çalışma ve oturma iznimiz olduğu için göçmen değiliz. Ama kimliğimiz tam olarak gerçek bir kimlik değil. Mesela şu an en büyük korkum bu kimlikleri de iptal etmeleri. Çünkü uzun zamandır buradayım, ülkede sağlık sisteminde veya başka bir sistemde uzun süredir kaydım yok. Bana “Sen Kudüs’te yaşamıyorsun” diyerek kimliğimi iptal edebilirler. Bu yüzden hiç çıkış yapmadan en az altı ay Kudüs’te kalmam lazım.
Ülkeden çıkanı geri kabul etmiyor yani? EMRE SARITAŞ: Aynen öyle çünkü elemek istiyor. Zaten Kudüs’te Arap istemiyor, Kudüs’te Filistinli istemiyor. “Kimi eleyebilirsen benim için faydalıdır” diyor. Arkadaşlarımız var mesela orada suç işlemişler. Suç dediğimiz şey de “İsrail’e karşı gelmek.” Bu gerçek bir suç bile değil. Çocuğun babası avukatlık yapıyor. Çocuğun babasına diyorlar ki sen bu çocuğu zapt etmezsen bir daha eylemlere karışırsa senin avukatlık lisansını iptal ederim. Bu nedenle çocuk 4 yıldır Türkiye’de oysa hiçbir şeyle ilgisi yok. Aslına bakarsanız ülkede kural diye bir şey yok. Sadece Filistinlilerin aleyhine var. Şuşu’nun iki kuzeni de sivil bir yerleşimci tarafından kontrol noktasında silahla vuruldu. Ve adam hiçbir ceza almadı. Çocuklar İsrail tarafında çalışıyorlardı, bu yüzden işlerinden de oldular. İki yıldır çalışamıyorlar. Üstelik mahkemede silahla vuruldukları örtbas edildi ve kayıtlara trafik kazası olarak geçti. SHAHD ABUKHADİJAH: Onlar ne zaman isterlerse ben onların vatandaşıyım ve kurallara uyman gerekiyor. Ama ne zaman canları istemezse ben vatandaş değilim ve haklarım yok. Her zaman böyle. Defalarca yaşadık bunu. Yahudiler yani yerleşimciler evimizi bastılar, annemi ve abimi dövdüler. Hatta videoları bile var. Ama gelip abimi ve annemi gözaltına aldılar. Üstelik abime üç yıl şartlı tahliye verdiler. Yerleşimcilere ise hiçbir şey yapılmadı.