Merkez Palandöken ilçesindeki Yenişehir semtinde 1963 yılından beri tatlıcılık yapan Ziya Bayraktar, sütlaçla pekmezli kadayıfı birleştirdi. Müşterilerine 'turbo' adını verdiği sütlaç üzerine pekmezli kadayıfı ikram etmeye başlayan Bayraktar, 5 Ağustos 2015'te Türkiye Patent Enstitüsü'ne başvurdu. Ziya Bayraktar'ın başvurusu üzerine 'turbo' adıyla marka tescili verildi. 'Sütlaç üzerine pekmezli kadayıfı' 17 Mayıs 2016 kararıyla 'endüstriyel tasarımlar' adı altında 5 yıl süreyle tescillendi.
Ziya Bayraktar'ın geliştirdiği 'turbo' tatlısını, iş yerinin arka tarafında dükkanı bulunan Orhan Kırkpınar da yapmaya başladı. Bunun üzerine Ziya Bayraktar, mahkemeye başvurdu. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde dava açan Ziya Bayraktar'ın avukatı, Orhan Kırkpınar'ın müvekkili adına tescilli sütlaç üzerine pekmezli kadayıf şeklindeki endüstriyel tasarımına konu ürünü, müvekkilinin tescilli endüstriyel tasarımından kaynaklı haklarına tecavüz teşkil ettiği gibi, tüketiciler nezdinde karışıklığa ve haksız kazanca mahal verdiğini söyledi.
Ziya Bayraktar'ın avukatı, mahkemeden üretim ve sunumun durdurulmasını, ayrıca bin 500 TL maddi, 5 bin TL de manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte alınmasını talep etti. Orhan Kırkpınar ise sütlaç üzerine pekmezli kadayıf tasarımının yenilik ve ayırt edicilik unsuru taşımadığını, bu nedenle tasarım olarak tescilinin mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istedi.
Tatlının tescil markasının kendisine ait olduğunu belirten işletmeci Ziya Bayraktar, şöyle açıklamada bulundu:
"Turbo tatlısını eski ustalarımdan öğrendiğim bilgilerle yaptım. Farklı bir tatlı yapmaya başardım. Marka tescili aldım ve bu tatlıyı yapmaya devam ediyorum. Turbo, sütlacın üzerine pekmezli kadayıf ve fındık bırakılarak yapılıyor. Sıcak ve soğuğun karışımıyla oluşan bir tatlı. Turboda glikoz şerbeti yok, enerji verir. Eksi 30 derecede o tatlıyı yediğiniz zaman üşümezsin. Erzurum'a has bir tatlı. Komşum, tescil markası bana ait olan turbo tatlısını sattığı için ben de mahkemeye verdim, sonucunu bekliyoruz."
"Hem davalı, hem davacı aynı sokakta tatlıcılık yapıyorlar. Davacı, benim müvekkilime açmış olduğu davada sütlaç üzerine pekmezli kadayıf koyarak sunmayı kendisinin icat ettiğini, buna dair bir patenti olduğunu, bunu da başkasının kullanamayacağını beyan ediyor. Bu çok spesifik bir konu. Hukuk tarihinde böyle dava var mıdır, bilinmez. Belki Türkiye'de, belki dünyada ilk defa karşılaşılan bir şey. Bir mizahı yanı var. 'Ispanağa yoğurt dökmeyi ben icat ettim' diye patentini alırsan, bunda sonra ıspanağa yoğurt dökenler senden izin almak zorunda kalacaklar.
Ya da çaya şeker atmayı, fasulyeye pastırma koymanın patentini alırsan, aynı durum söz konusu olur. Halbuki haksız rekabete konu olması, patent verilmesi için bir icat olması, aklın ürünü olması lazım. Hangi alanlarda olur? Sanayi, edebi, bedii, güzel sanatlarda. Böyle herkesin aklına gelebilecek yemek türü şeylerde, haksız rekabetin söz konusu olamaz. Hele hele günümüzde yemek programlarının binlercesinde, herkesin bir fikir ürettiği durumlarda patent olmaz. Yargılama devam ediyor. Böyle bir süreç hukuk tarihinde çok karşılaşılan bir durum değil."