Veteriner Hekim Hamit Mertoğlu, sokakta satılan sütlerde kimyasal madde olduğu iddiasında bulunarak, bu sütlerin içerisine bilinçsiz bir şekilde kimyasal madde katıldığını ve bu maddelerin sütün kaynatılmasıyla da ortadan kaybolmadığını söyledi.
Sokakta satılan sütlerin kalitesinin tartışılır olduğunu söyleyen Mertoğlu, “Neredeyse her apartmanın bir sütçüsü var. Bu sütçülerin hepsinin hikayesi aynı. 5-10 tane ineği var, annesi sağıyor, oğlu tülbentle süzüp şişelere doldurup satıyor. Sokaktan süt alanlara anlatılan buna benzer hikayeler. Süt kesilmesin diye içine kendi bilgi dağarcıklarında icat ettikleri kimyasal katkılar katıyorlar ve maalesef bu kimyasalların etkisi kaynatma ile ortadan kalkmıyor” diye konuştu.
Mertoğlu, şöyle konuştu: “Süt hastalıklı hayvanlardan mı sağılmış, içerdiği somatik hücre ve canlı bakteri sayısı nedir? Bileşiminde hangi besin öğeleri (yağ, protein vb) ne oranda bulunuyor? Antibiyotik veya aflatoksin içeriyor mu? Sağım, depolama ve taşıma koşullarında hijyen ve soğuk zincir kurallarına riayet ediliyor mu? İçerisine herhangi bir kimyasal katkı maddesi katılmış mı? Mevcut sistemde bu sorulara tatmin edici cevap ve kanıtlar sunulamıyordu. Biz gıda satıyoruz, dürüst olmamız lazım. Çünkü insanlar bize güvenip bebeğine süt içiriyor. Bizden aldığı sütle yoğurt yapıyor. Bir bebeği zehirlemek bir çocuğa kimyasal katkılı ürün satmak hangi vicdana sığar. Türkiye’de maalesef para çok tatlı, kurallarda bir o kadar gevşek. Ağır cezai müeyyideler uygulayabilecek yürekli güçlü idareler lazım. Yeni yönetmelik bu anlamda çok önemli ve uygulamada da tüm bunlar düşünülerek özen gösterilmeli.
Kuştan ve hayvandan geçen iki tip tüberküloz 6 ayda bir kontrol ediliyor. Bu işletmelerde, hakeza brusella da aynı şekilde. Ari işletmeler Türkiye’de az. Hayvancılık çok büyük sıkıntı içinde hala yem fiyatları çok yüksek; karlılık az. Bu nedenlerle süt çiftlikleri her yıl küçülüyor. Büyük firmaların tabii ki süt fiyatlarındaki belirleyiciliği değişmedi. Bu da tüketiciye bir şekilde kalitesiz endüstriyel ürünler ve kalitesiz sokak sütü olarak yansıyor. Biz kendi yemimizi ürettiğimiz için bu durumla biraz da olsa başa çıkabiliyor ve daha uygun fiyatla halkımıza sütümüzü sunabiliyoruz.
Tüketicinin bir endişesi yok, sütü 3 liraya değil de 2,5 liraya alması onu daha mutlu ediyor. Ne aldığı onu ilgilendirmiyor, benim gördüğüm bu. Çünkü tüketicimiz gerçeklerden çok uzak. Televizyonlarda her gün çıkan doktorlar, profesörler sokak sütü satışlarının artmasına katkıda bulundular ama doğru sütü tarif etmediler. Vatandaş, sokaktan aldığı sütün kalitesini hiçbir şekilde anlayamaz, sütün içerisindeki kimyasallar ancak laboratuvar ortamında yapılacak analizlerle anlaşılır. Anlaşılsa da sokak sütünün kaynağı belli olmadığı için geriye dönük takibi yapılamaz. Kendi başına millet bunu nasıl anlasın, halk anlayamaz, onun için sıkı kontrol lazım. Bu da sadece düzenli kontrolleri sağlanan hastalıktan ari çiftlikler üzerinden yapılabilir. Bizim hassasiyetle üzerinde durduğumuz şey kimyasal katkıların kullanılmaması ve doğal yöntemlerle üretilmesi. Katkısız ve raf ömrü uzun olmayan ürünlerin tercih edilmesi”