Öğrenme söz konusu olduğunda hayatın bütün alanları ama özellikle de eylem durumları önem arz ediyor. Yani kitabi bilgi elbet mühim. Ancak insanoğlu daha çok yaparak ve gözlemleyerek öğrenen bir varlık. Görüntünün, görmenin ve görünmenin ön plana çıktığı bir çağı araladığımızı da düşünürsek öğrenme-öğretme denklemi de değişmiş görünüyor. Tam da Öğretmenler Günü’nü geride bırakmışken sinema alanında öğretmen olanları ve öğrenme biçimini ele almak gerekti.
Sinemanın okulu, atölyesi, akademisi, kitabı var elbet. Ülkemizde sayıları da gittikçe artıyor. Lakin sinema büyük bir kısmıyla yaparak öğrenilen bir hüviyette olduğundan set tecrübesi dediğimiz şey öğrenmenin de öğretmenin de temelini oluşturuyor. Hal böyle olunca hangi setin ya da yönetmenin öğretmen olduğu merak uyandırıyor.
Sinemayı tiyatro etkisinden kurtaran, ele aldığı konularla halka inen ve yöntem arayışında öğretmen olan bir diğer isim ise Metin Erksan idi. Akad ile aynı dönemde filmler üreten Erksan, eleştirilere rağmen özgün dilini sürdüren ve bugüne miras olarak öğretici bir sinema serüveni ve eserler bırakan isimdir.
Daha yakın bir döneme geldiğimizde Ahmet Uluçay ismi karşımıza çıkıyor. Sadece 1 uzun metraj film yapmış olmasına rağmen kısa metraj filmleri ve özellikle de hayatı ile tam bir öğretmendi, Uluçay… Sinemanın ne olduğu ve film yapmak için hangi zorluklarla karşılaşabileceği gibi soruların tam göbeğinde yaşadı. Köy hayatında sinema yaptı. Kısa filmleri şartlarının ötesinde dahiyane idi. Sinema için yaptıkları, yapamadıkları, anlattıkları ile öğretmendi…
Sadece yönetmen mi? Şener Şen’in Yeşilçam’dan bağımsız sinemaya akan kariyerinde her role ayrı bir hayat verişi ve hepsinin altından kalkışı öğretmenliktir…
Tek tek her ismi ayrıntısıyla yazmak zor elbet. Halit Refiğ, Yücel Çakmaklı, Ayşe Şasa, Safa Önal’ı atlarsak yanlış yaparız. Nuri Bilge Ceylan’ın yönteminin, kamera arkasının öğretmenliğini anmazsak haksızlık olur. Derviş Zaim’in her filminde yeni şeyler denemesini vurgulamazsak olmaz. Semih Kaplanoğlu’nun arayışı ve özellikle Yusuf Üçlemesi ile yaptığını işaret etmeliyiz. Reha Erdem’in zamanın ruhu peşinde oluşunu kaçırmamalıyız.