Araştırma, dünyanın farklı coğrafyalarından Türkiye'ye giriş yapan virüsün bölgelere göre etkinliği ve ülkede yerli suş (bir bakteri veya virüsün farklı alt türlerinin, aralarında genetik farklılıklar bulunan grupları) haline gelmiş olan, hala dolaşımda bulunanların hangi coğrafyayla en yakın genetik ilişkisi olup olmadığını ortaya koyacak.
Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Ulusal Viroloji Referans Laboratuvarı Sorumlusu Doç. Dr. Gülay Korukluoğlu, yaptığı açıklamada, Çin'in Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentinde Aralık 2019'da ortaya çıkan ve kısa sürede dünyaya yayılan Kovid-19 virüsünün etkin bir şekilde insan sağlığını tehdit etmeye devam ettiğini söyledi.
Virüsün görülmeye başladığı andan itibaren Türkiye'de tanı kapasitesinin oluşturulması için çalışmalar yapıldığını belirten Korukluoğlu, bu konuda Ulusal Viroloji Referans Laboratuvarında birçok çalışmanın yürütüldüğünü aktardı.
Korukluoğlu, bu dönemde bir yandan araştırmaların sürdüğünü diğer yandan Kovid-19 yerli tanı kitlerinin üretilmesi gibi farklı bilimsel içeriklere de katkı sağlandığını anlattı.
Söz konusu laboratuvarın, aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) Ulusal İnfluenza Merkezi olarak tanımladığı bir referans laboratuvarı olduğunu hatırlatan Korukluoğlu, "Bu nedenle, burada doğrudan solunum yoluyla bulaşan viral enfeksiyonların sürveyansını da gerçekleştiriyoruz." dedi.
Korukluoğlu, laboratuvarda Türkiye'de görülen solunum yolu hastalıklarının haritasının çıkarıldığına işaret ederek, şu bilgileri verdi:
"Özellikle viral enfeksiyonların dağılımının ülkemizde nasıl seyrettiğini belirliyoruz. Kovid-19'dan önce diğer virüsler için bunu yapıyorduk. Solunum yolu virüsleri çeşitli ve çok sayıda. Benzer bulgularla seyreden bir solunum yolu enfeksiyonuna neden olabilecek 19 viral etken var. Bunların kimisi ağır kimisi daha hafif seyredebiliyor, kimisi de mutasyona yakın olabiliyor. Biz de ülkemize ait virüs arşivini oluşturuyoruz."
"Kovid-19 virüsünün Türkiye'de görülmeye başlamasıyla, daha önce yürütülen solunum yoluyla bulaşan viral enfeksiyonların sürveyans çalışmasına yeni bir ajanı daha ekledik." diyen Korukluoğlu, şimdi Kovid-19'a yönelik mutasyon olup olmadığına yönelik bir araştırmanın hayata geçirildiğine değindi.
"Ülkemizde görülen suşların yanı sıra farklı yerlerden izole edilen ve farklı zamanlarda görülen suşların mutasyon geçirip geçirmediğine dair verilerin analiz edilmesi lazım. Geçtiğimiz hafta içinde başlattığımız çalışmayla da bunu ortaya koyacağız. Bu çalışma kapsamında oluşturulan arşivle tüm virüsleri değerlendirme fırsatı yakalanacak. Farklı bölgelerde farklı zamanlarda görülen suşlar arasındaki ilişki değerlendirilecek."
Korukluoğlu, bu çalışmaların ileri analiz ve teknikler gerektirdiğinin altını çizerek, şunları kaydetti:
"Türkiye'de görülen Kovid-19'un haritası çıkartılacak. Dünyada bu konuyla ilgili teknikler çok gelişti. Biz de bu analizleri yapabilecek tekniklere sahibiz. Virüsün tüm genom haritası çıkarılacak. Belirlenecek herhangi bir mutasyonun hastalığın ciddiyetiyle ilişkilendirilip ilişkilendirilemeyeceği ortaya konacak. Tüm veriler toplanarak sonuçları değerlendirilecek.
Dünyanın farklı coğrafyalarından giriş yapan orijinlerin ülkemizde hangi bölgelerde daha dominantlık kazanıp kazanmadığı, Türkiye'de yerli suş haline gelmiş olan, hala ülkemizde dolaşımda bulunan suşun hangi coğrafya ile en yakın genetik ilişkisi olup olmadığı belirlenecek."
Yurt dışındaki Kovid-19 virüs örneklerinin ortak kullanılan bir platforma yüklendiğine işaret eden Korukluoğlu, "Bizim başka ülkelerden raporlanan genetik materyali karşılaştırma yapma imkanımız var. Ayrıca, elimizdeki virüs havuzunda yurt dışından gelen ve ülkemizde enfeksiyon tanısı konan, tedavisine başlanan 1-2 hafta önce seyahat öyküsü olan Kovid-19 suşları var. Bu da bu tarz bir ilişkide o ülkenin ve o coğrafyanın suşlarıyla karşılaştırma imkanı verecek." ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Korukluoğlu, Türkiye'de 6 bölgede çalışan laboratuvarların sürecin içinde yer aldığını belirterek, tüm solunum yolu virüslerine yönelik 2015'ten bu yana yürütülen çalışmanın Kovid-19 mutasyon araştırması için zemin oluşturduğunu dile getirdi.
"Bölgelerdeki arkadaşlarımızın özenle seçtiği örnekler, buradaki laboratuvarımıza geldi. İkinci aşamada hücre kültüründe virüs izolasyonu yapıldı özel şartlarda. Her üretilen virüsün PCR ile çalışma yapılarak geniş bir virüs arşivi oluşturuldu. Mart ayının ortalarından itibaren düzenli olarak tüm bölgelerden örnekleri kabul ettik. Şu ana kadar elimizde 110 hastaya ait olan ve ülkemizdeki toplumu temsil eden bir virüs stoku var. Bu sayı giderek artacak. Bunların yorumlanması da özel bir teknikle yapılacak ve daha sonra ayrıntılı hazırlanan raporu Sayın Bakanımıza sunacağız."
Korukluoğlu, koronavirüs ailesinin çok geniş olduğunu ve Kovid-19'un bunların içinde en zor olan virüs özelliği gösterdiğini vurguladı.
Koronavirüs ailesi içinde yer alan Mers-CoV virüsünün, Arap yarımadasından köken aldığına dikkati çeken Korukluoğlu, Türkiye'den de hac ve umre ziyaretlerinde bulunulduğu için endişe yarattığını aktardı.
"Mers-Cov'un yayılma hızı ve bulaştırıcılığı Kovid-19 ile kıyas kabul etmeyecek kadar az, toplum sağlığı açısından az riskli bir dönem. Yine Mers-CoV'u izliyoruz, ancak Kovid-19'da çok farklı bir enfeksiyon görüyoruz. Meslek hayatım boyunca gördüğüm en zor virüslerden biri.
Virüsün kinetiği, dalgalı saçılım göstermesi, enfekte olduktan yaklaşık bir hafta-10 gün sonra boğaz-burun bölgesinden akciğerlere inmesi, virüse karşı oluşan antikor yanıtının çok uzun süreli devam etmemesi, kişiden kişiye değişen bağışık yanıtla hastalık seyrinin değişmesi virüsün en önemli özelliği. Enfekte olunduktan sonra kimde nasıl seyredeceğinin garantisi yok."