Güney Afrikalı Hattat Muhammad Hobe, sanat sevgisiyle açıklanamayacak bir motivasyona sahip. 10 yaşında Müslüman olan Hobe, medrese eğitimine başlar. Zamanla yetenekli olduğu söylenir ve hafız olmak için daha büyük bir medreseye gitmeye başlar. Hutbe derslerinde aldığı notları gören hocası el yazısını beğenir ve ona bir kamış, bir kağıt vererek hat sanatına yönlendirir. Güney Afrika’da 11 tane resmi dil olduğunu söyleyen Hobe, Türkçe’nin yanı sıra Kosa Kabilesi, Zuluca, Sutu, İngilizce, Afrikans dillerini biliyor. Farklı ülkelerden hat öğrenmek için Türkiye’ye gelen öğrencilere de yardımcı olduğunu belirten 38 yaşındaki Hattat, “8 yıldır hat çalışıyorum ama hâlâ öğrenecek çok şey var. Sadece güzel yazmak değil, ahlâk ve sabır da öğreniyoruz. Kur’an ayetleri yazıyoruz ve bu da ibadet gibi” diyor.
Güney Afrika’da Kur’an-ı Kerim okutup hafızlık yaptığı sırada hatla tanışan Muhammad Hobe, Güney Afrika’dan Türkiye’ye ulaşan hat macerasını şöyle anlatıyor: “Yazmayı çok seviyordum ama bu güzel eserlerin bilgisayarla yapıldığını sanıyordum. Güney Afrika’daki ustam, sana daha iyi bir hoca gerekiyor, Türkiye’ye gitmen gerekli dedi. Dünyanın en iyi hattatlarının Türkiye’de olduğunu söylemişti ve buraya geldiğimde bunu gördüm. 2009’da gelip burada 4 ay kaldım ve Hasan Çelebi Hoca ile nesih çalışması yaptık. Hasan Hoca, Güney Afrika’daki hocamla görüşüp ‘Yeteneği var, çalışması lazım. Biraz daha burada kalmalı’ demiş. 2011’de tamamen buraya yerleştim.”
Türkiye’ye gelmeden önce kendini başarılı bir hattat olarak gördüğünü anlatan Hobe, sadece bir ay ders görüp icazet alacağını düşünüyordu. “Buraya geldiğimde hiçbir şey bilmediğimi gördüm. Şimdi 8 yıldır çalışıyorum ama hâlâ öğrenecek çok şey var. Sadece güzel yazmak değil, ahlâk ve sabrı da öğreniyoruz. Kur’an ayetleri yazıyoruz ve bu da ibadet gibi” diyen Hobe’nin hayalleri arasında Güney Afrika’daki gençlere hat öğretmek ve orada bir sanat olkulu açmak var. Hattat Hasan Çelebi’yle tanıştıktan sonra hayatının değiştiğine değinen Hobe Fas, Nijerya, İngiltere, Pakistan, İspanya, Arabistan, Malezya gibi dünyanın her yerinden birçok öğrencinin hat öğrenmek için Türkiye’ye geldiğini söylüyor. Gelenler 3 ay kalıp dönse de Suriye’deki zulüm nedeniyle Türkiye’ye gelen birkaç hocanın burada ders vermeye başlamış.
Usta’nın yanında eğitim gören çırak, zamanı geldiğinde sanatını tek başına yapabilme izni alıyor. Usta’ya olan saygıyı ve meslekteki uzmanlaşmayı gösteren icazet almanın sadece bir başlangıç olduğunu belirten Güney Afrikalı Hattat, üç sene süren derslerin ardından icazet almaya hak kazanmış. İcazet sonrası atölye çalışmaları yapan, hat dersi verdikçe daha çok öğrendiğini söyleyen Hobe, sözlerine şöyle devam ediyor: “Çok çalışıp icazet aldığınızda aslında daha çok çalışmanız gerektiğinin belgesini almış oluyorsunuz. Gördüğümde taklit veya kopya olan hatları ayırt edebiliyorum. Ayrıca hocalar çok ayrı yazıyorlar ve istifine bakarak kime ait olduğunu söyleyebiliyoruz.”
Türkiye’deki günlerinin sıkı bir çalışma disiplini içinde geçtğini anlatan Muhammad Hobe, “Ben başka bir şey yapmadan, bahane uydurmadan sadece hat çalıştım, sergi dolaştım. Hasan Çelebi Hoca günde 30 saat çalışmak gerekir der” ifadelerini kullanıyor.
Hristiyan olan babasının bir anda İslâm’ı seçtiğini ve bir gün bütün aileyi camiye götürdüğünü anlatan Muhammad Hobe, 10 yaşında Müslüman olmuş. Güney Afrika’da İslâm’ın, Hintliler’in dini olarak bilindiğini söyleyen Hattat, “Müslüman olduktan sonra arkadaşlarım ‘Siz Hintliler’in kilisesine gidiyorsunuz’ diyorlardı. Bugün az da olsa bu düşünce hâkim. Güney Afrika’da din serbestliği var. Türkler’in sayısı zamanla artsa da siyah Müslümanlar azınlıkta” diyor.