Beyin damarlarının kesişim noktasında, damar duvarının tansiyon, kolesterol gibi sebeplerle zayıflayıp incelmesi sonucu oluşan baloncuklara anevrizma adı veriliyor. Henüz yırtılıp kanamadan teşhis edilebilirse, tedavisi cerrahi ya da daha sıklıkla girişimsel yöntemlerle yapılıyor. Kanamadan tedavi edilen anevrizma hastalarının yaşam şansları çok daha yüksek oluyor. Ancak baloncuğun yırtılmasıyla meydana gelen beyin kanamaları, beyin cerrahi alanının en korkulan tablolarından birini oluşturuyor. Bazen, henüz kanamadan anevrizması tespit edilmiş olan hastaların, farklı doktorlardan görüş almak istemesi ya da çeşitli sebeplerle, tedavisi ertelenebiliyor. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi doktorlarının yaptıkları bir araştırma, bu anevrizmaların hangisinde yırtılma riskinin daha yüksek olduğunu belirledi. Buna göre var olan baloncuğun üzerinde başka 'yavru' balonlar oluşmuşsa, kanama riski 3 kat artıyor. Yeni saptanan anevrizmaların beşte biri ise 'yavrulu' anevrizma oluyor. Türk Nöroşirürji Dergisi'nde de yayınlanan araştırmayı gerçekleştiren ekipten Doç. Dr. Murat Şakir Ekşi, 107 hastayı dahil ettikleri çalışmanın detaylarını anlattı.
Anevrizmanın yırtılarak oluşturduğu 'subaraknoid kanama' ile beraber hasta için geri sayımın başladığına işaret eden Doç. Dr. Ekşi, " Anevrizmalar beyin damarlarının kesişim bölgesinde baloncuk meydana gelmesi. Bu baloncuklar damar duvarının zamanla kolesterol damar sertliği ve yüksek tansiyonla beraber damar duvarının zayıflaması ve bu zayıflayan bölümde basınç etkisiyle baloncuk oluşması durumudur. Her
Her 100 kişinin 3-8'i arasında anevrizma olabiliyor. Bu altta yatan hastalıkların da etkisiyle büyüyebilir ve nihayetinde patlayabilir. Biz bunu beyin kanaması olarka nitelendiriyoruz. Çok tehlikeli bir süreç, her 4 hastadan bir tanesini ne yazık ki olay anında kaybediyoruz. Geri kalan 3 hastanın birisi yolda, kalan 2 hastanın biri ise hastanede kaybediliyor. Sadece bir hasta hayatta kalabiliyor istatistiki olarak. Beyin cerrahisinin en büyük, en önemli, en ölümcül hastalığını teşkil ediyor" dedi. Henüz kanamadan teşhis konabilmiş anevrizmalarda iki türlü yaklaşım izlediklerini anlatan Doç. Dr. Ekşi, "Açık ya da kapalı yöntemlerle müdahale edilir. Kapalı müdahalede girişimsel olarak kasık ya da koldan girilerek kalp anjiyosu oluyormuş gibi anjiyo yapılıyor. Bu da zaten rutin tetkikler arasında istenen bir şey. O sırada hastanın filmi ve kliniği uygunsa, aynı işlem sırasında ya da hemen sonrasında girişimsel nöroradyoloji tarafından bu anevrizmalar kapatılıyor" diye konuştu.
Kanayan anevrizmalarda, yapılacak müdahalenin net olduğunu ama henüz yırtılmamış olan anevrizmaların hangisine "acilen" müdahale edilmesi gerektiği konusunda literatürde bir boşluk bulunduğunu kaydeden Doç. Dr. Ekşi, yaptıkları çalışmanın bu "gri alana" yönelik olduğunu vurgulayarak, şu bilgileri verdi: "Kanama olmadan, hayati risk daha ortaya çıkmadan, müdahaleyi ne zaman yapmalıyız? Bu net değil literatürde, kesin bir bilgi yok. Biz de kendi hastanemizin beyin cerrahisi kliniğinde müdahale ettiğimiz, ön beyin bölgesindeki kanamış ve kanamamış anevrizmaların hangilerinin kanamaya daha yatkın olduğunu, hangilerinin kanamasının daha geç dönemde gerçekleştiğini ayırt edecek şekilde bir çalışma yaptık. Bunun için literatürdeki benzer çalışmaları da tek tek tarayıp analiz ettik. Bu hastaların ne zaman ameliyat olup olmaması gerektiği konusunda daha net bilgi vermek açısından önemli bir argüman ortaya koymuş olduk."
Araştırma için 107 hastanın verilerini değerlendirdiklerini vurgulayan Doç. Dr. Ekşi, şunları anlattı: "Hastaların ön beyin bölgesindeki anevrizmalar (Acom) bir kısmında kanamış, bir kısmında kanamamıştı. Yaptığımız analizler, bu baloncukların üzerinde yeni bir baloncuk oluşabildiğini ve bu şekilde 'yavrulu' anevrizması olanların kanama ihtimalinin 3 kat daha yüksek olduğunu ortaya koydu. Her saptanan yeni anevrizmanın beşte birinde, bu yavru anevrizma mevcut. Bu da kanama oranını artıran bir faktör. Bunun yanı sıra, (eskiden de olsa) hastanın düzenli bir sigara içme öyküsü olmuşsa, kanama ihtimali yüzde 70 artırıyor. Ayrıca genç yaş da riski yüzde 5 artırıyor. Dolayısıyla hasta ne kadar gençse, özellikle 50 yaş altındaysa, anevrizmasının kanama ihtimali daha fazla."
Asıl hedeflerinin 50 yaş altında görülen anevrizmalara kanamadan müdahale edilmesi olduğunu kaydeden Doç. Dr. Ekşi, bunun nedenini ise şu uyarılarla anlattı: "Bizim asıl amacımız bu genç popülasyonda saptanan anevrizmalar. Çünkü çalışmamız da gösterdi ki, onlar daha yüksek risk altında. Dolayısıyla bu kriterleri taşıyan, yani bir şekilde anevrizması teşhis edilmiş (ve var olan baloncuğunun üzerinde başka bir yavru anevrizma daha bulunan) hastaların kanama riskinin yüksek olduğu konusunda ikaz edilmesi, riskin altının çizilmesi gerekiyor. Bu şekilde en erken sürede açık ya da kapalı yöntemlerle var olan anevrizmanın tedavi sürecinin planlanması önem taşıyor. Bazen hastalar emin olmak için birkaç farklı hekime gitmek isteyebiliyorlar. Biz daha önce böyle bir durumla da karşı karşıya kaldık. Hastamız filmleri ile başka doktorlardan fikir almak istedi. Doktor doktor dolaşırken beyin kanaması meydana geldi. Müdahalesini yaptık kanadıktan sonra hasta kurtuldu. Ama herkes bu kadar şanslı olmayabilir."
En büyük belirtisi şiddetli baş ağrısı olan beyin anevrizmalarında her zaman net, ayırıcı bir tanı olamayabileceğini de söyleyen Doç. Dr. Ekşi, sözlerini şöyle noktaladı: "Anevrizmanın maalesef kendine has, direkt bir bulgusu olmuyor. Çok nadiren, sızdırma tarzı, ani olmayan kanamalar gerçekleşebiliyor. Bu durumda enseden başlayan, başın her yerine yayılan şiddetli ağrılar başlıyor. Bu belirti anevrizmaya özgü bir durumdur. Bu böyle bir şikayette hasta, baş ağrısını başka hastalıklarla da ilgili olabilir diye düşünebiliyor. Ama bu, normal baş ağrısı gibi olmaz. Acilen en yakın sağlık kurumundaki nöroloji ya da beyin cerrahisi uzmanının değerlendirmesine fayda var. Daha da önemli bir şey, örneğin uzun süredir takipli migren hastası bir kişi, bu ağrıyı migrenden kaynaklanıyor da sanabiliyor. Migren hastalarının da ne zaman ki ağrılarında karakter değişimi olursa, doktorlarına mutlaka başvurması gerekiyor."