Nahid Sırrı Orik’in 1929-1947 yılları arasında çeşitli gazete ve dergilerde neşredilen seyahat edebiyatı üzerine yazıları Bahriye Çeri tarafından derlenerek Seyahat ve Seyahat Edebiyatı Üzerine Yazılar başlığıyla Everest Yayınları’ndan okuyucuyla buluştu.
Nahid Sırrı’nın gezi yazılarını ihtiva eden ve geçtiğimiz aylarda yayımlanan Vatan Beldelerine Seyahatler’in ardından bu defa 1929-1947 yılları arasında çeşitli gazete ve dergilerde neşredilen seyahat edebiyatı üzerine yazıları Bahriye Çeri tarafından derlenerek Seyahat ve Seyahat Edebiyatı Üzerine Yazılar başlığıyla Everest Yayınları’ndan okuyucuyla buluştu. Yazarın seyahat edebiyatına bakışını yansıtan denemelerinin ilk kez bir araya geldiği kitapta yerli ve yabancı seyahat kitapları üzerine yazılar, ülkemizdeki eski eserleri korumak ve yurt dışından seyyah getirmek hususunda yaptığı öneriler ile kendisinin 1920’de gerçekleştirdiği Roma seyahatine dair izlenimleri yer alıyor.
SEYAHAT YAZILARININ İNCELİKLERİ
Anadolu’da Yol Notları, Kayseri-Kırşehir-Kastamonu ve Bir Edirne Seyahatnamesi kitaplarında kendi seyahat deneyimlerini okuyucuya aktaran Nahid Sırrı’nın seyahat edebiyatına olan ilgisi en az öykücülüğü, romancılığı ve tarihe merakı kadar dikkat çekicidir. Seyahat edebiyatı yazılarında bu türe ne kadar önem verdiği görülen muharrir söz konusu yazılarında yerli ve yabancı seyahat edebiyatının örneklerini tanıtmış ve seyahat edebiyatının esaslarını belirlemeye çalıştığı gibi ülkeye seyyah getirmek için neler yapılabileceğine dair öneriler sunmuştur.
Seyahat kitaplarından bahsettiği yazılarında Nahid Sırrı, Türkiye’ye gelen Batılı seyyahların eserlerini konu ediniyor. Osmanlı asırlarında muhtelif sebeplerle İstanbul’a ve Anadolu’ya gelen seyyahların seyahatnameleri tanıtarak Türkler hakkındaki malumatlar ve gözlemlerle oldukça zengin bir malzeme içerdiğini, itinayla okunması ve lisanımıza aktarılmasını gerektiğini söylüyor.
Nahid Sırrı, Osmanlı’da yabancı ülkelere gönderilen elçilerin yazdıkları raporlar ve sefaretnamelerin de tarihi ve edebi açıdan önem taşıdığı vurguluyor. Bilhassa da şair ve ediplerimizden diplomat olarak görev almış isimler ve bunların yazdıkları eserler üzerinde durmaktadır. Hamdullah Suphi, Yahya Kemal, Yakup Kadri, Ruşen Eşref gibi edebi simaların hatıra ve seyahat yazılarının Türk edebiyatını zenginleştirdiğini ifade etmektedir.
Kitapta Örik’in seyahat edebiyatı yazıları içinde özellikle tarihçilerin dikkatini çekecek sürprizler var. İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın Kütahya Şehri ve Alemdar Mustafa Paşa isimli eserleri ile Halil İnalcık’ın doktora tezi olan Tanzimat ve Bulgar Meselesi başlıklı çalışması tarihe oldukça ilgi duyan Nahid Sırrı’nın yazılarına konu olmuş.
Seyahat edebiyatı ve seyahatnamelerin yanı sıra yazar seyyah ve seyahat konularında da kalem oynatmıştır. Cumhuriyet’in gezip gördüğü yerlere katkısını anlatırken bundan sonra yapılacaklar hakkında önerilerde bulunur. 1936’da yayınlanan “Şehirlerimizdeki Eski ve Kıymetli Eserleri Tesbit Etmeliyiz” başlıklı yazısında bitmez tükenmez harplerin neticesinde harap haldeki şehirlerin yeniden imarına başlandığına değinerek bu noktada dikkat edilmesi elzem olan hususlara temas ediyor. Memleketin her tarafındaki tarihi kıymeti olan eski eserlerin tespit edilmesi ve imar faaliyetleri yürütülürken bu eski eserlerin korunmasının büyük önem taşıdığının altını çiziyor.
Nahid Sırrı’nın akıcı üslubuyla seyahat edebiyatına bakışını yansıtan yazılarının bir araya getiren eser hem seyahat hem de edebiyat tutkunları için bir hazine değeri taşıyor.