Bugün İstanbul’un en lüks rezidanslarından Marmara’nın maviliğini seyre doyamadığınız ihtişamlı gökdelenlerin yer aldığı Kenedi Caddesi’nden eski Londra asfaltının (Rami Yolu) ötesine uzanan bir Zeytinburnu var. Bayrampaşa ilçesine kavuştuğu kuzey sınırında yer ise Ülker’in eski, yeni İstanbul fabrikaları… Yani işyeri açısından ben de Zeytinburnu’luyum.
Hatta babamın İsmet teyzesi ve eşi Ahmet eniştemiz de Zeytinburnu’nda otururlardı. Bahçeli, kendi halinde bir evleri vardı. Bence mahir ve hamarat bir adam olan Ahmet eniştenin elinden çıkmış gibiydi o ev, etraftaki evler de benzerdi. İsmet teyze ise benim gözümde “hükümet” gibi kadındı. Allah hepiciğimize bol bol rahmet etsin. İsmet teyzemin torunları herhalde 40ı aşkındır.
Bayramlarda anam babamla ziyaret ettiğimiz evlerden biriydi. Hemen yakındaki meydana kurulan kayık salıncaklar ise muazzam büyüklükteydi benim için. Onca çamura bata çıka gider binerdik o salıncaklara babamla…
Neyse geçen Pazar arkadaşlarımın defalarca tekrarlanan ısrarlı davetlerine dayanamayarak çoluk çocuk müstesna bir kalabalığa karışarak Pazar kahvaltısına gittik. Deniz manzaralı bir belediye tesisiydi, Başkan da ordaydı, meşhur hoca efendiler, tüccarlar, tanıdıklar, hatta Ticaret Bakanımız…
Şimdi size bu ilçemizin tarihi hazinelerini açıklayayım. Zeytinburnu’nun tarihi surlardan beş farklı giriş kapısı bulunuyor, diyelim ki Belgrad Kapısı’ndan içeri girdiniz ve 5.yüzyıla adım atıyorsunuz. Karşınıza çıkan ilk durak, bölgenin ilk dini yapılarından olan Balıklı Rum Kilisesi ve Ayazmasıdır. Bu kilise, şifalı suları ve turuncu balıklarıyla ünlüdür. Hemen yanında ise zamanında ünlü gezgin Evliya Çelebi’nin de hayran kaldığı Osmanlı meydan çeşmelerinden Kazlıçeşme bulunuyor. Yakın geçmişte bu semtte deri tabakhaneleri vardı ve arabayla bile burnunuzu tutarak geçerdiniz. Şimdi ise o fabrikaların hepsi OSBlere taşındılar; yerlerinde yemyeşil bir park var.
Bizans’tan kalma sur duvarları ve Yedikule Zindanları da buradadır. Gençken gelen yabancı misafirleri gezdirmek bana düşerdi de, onların bu güzel korunmuş surlara hayranlığına ben şaşardım. Biraz daha ileride, 16.yüzyıldan kalma Çilehane sizi karşılar. Bu bölgede ayrıca Merkez Efendi Külliyesi, Yenikapı Mevlevihanesi ve içinde dünyaca ünlü İznik çinileri bulunan Arakiyeci İbrahimağa Camii gibi tarihi yapılar da bulunmakta. İşte bizim aile mezarlığımızda burada Yeni Kozlu’dadır. El Fatiha!
Doğaya ilginiz varsa; Tıbbi Bitkiler Bahçesi önemli bir duraktır. İçerisinde 700den fazla tıbbi bitki ve herbaryum (kurutulmuş bitki saklama yeri) bulunuyor. Tabii bir de İstanbul’un fethini gözünüzde canlandırabileceğiniz, yarı küre şeklindeki panoramik müze “Panorama 1453” sizi bekliyor. Bizim durağınız ise İstanbul’da sur dışında bulunan en büyük mozaik alanı! Zeytinburnu Belediyesi tarafından müze haline getirilmiş…
Ben bugün sizinle bu keyifli Pazar Goyasını tekrarlamak ama özellikle Kazlıçeşme’deki Mozaikleri gezmek istiyorum.
Mozaiklerin ortaya çıkışı aslında ilginç bir hikaye. 2015 yılında, Zeytinburnu’nda bulunan eski belediye binasının restorasyon çalışmaları sırasında, bölgede heyecan verici bir keşfe tanık olmuşlar. Restorasyonun bir aşamasında, bir odanın zemini altında gizlenmiş olan mozaiklerin ilk bölümü keşfedilmiş. Konu, hemen bölge koruma kuruluna ve müzeye intikal etmiş. Zeytinburnu Belediyesi’nin özellikle belediye başkanının ve ekibinin müspet yaklaşımıyla, mozaiklerin kazısı, restorasyonu ve teşhiri başarıyla gerçekleştirilmiş.
2019 yılında ise otopark tarafında yapılan kazılarla, mozaiklerin geri kalan kısmı gün yüzüne çıkarılıyor.
Koruma ve kazı çalışmaları devam ettikçe, bu tarihi hikaye renklenmeye başlıyor. Sonra mozaiklerin altında mermer bir lahit ve yapı duvarına bitişik sandık tipi bir mezar bulunuyor. Lahit içerisinden çıkan kemikler, karbon 14 test sonuçlarına göre M.S. 220-383 arasına tarihleniyor. DNA testleri ise şu anda Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde devam ediyor. Mezar içindeki mermer yapı eksiksiz bir şekilde sürekliliği sağlanarak yerine konuluyor ve orijinal demir mesnetleri temizlenerek sergilenmeye hazır hale getiriliyor.
Bu çalışmaların tamamı Zeytinburnu Belediyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü ve Koruma Kurulları’nın ortak çalışmasıyla gerçekleştirilmiş. Ve bir restorasyon çalışması ile başlayan hikaye, şimdi İstanbul’un yeni kültür-sanat odaklarından biri haline geldiğini rahatlıkla söyleyebilirim.
Keşfin heyecan verici tarafı, bu mozaiklerin bir zaman kapsülü gibi olduğu düşüncesi. Binlerce yıl önce, yüzlerce yıl önce, bilinmeyen bir geçmişten izler bırakan insanların enerjilerini, duygularını ve düşüncelerini yansıttığı bir alan ortaya çıktı. Zeytinburnu’nun İstanbul’un surları dışındaki yaşamının, sur içindeki kadar renkli ve canlı olduğunu gösteren bu keşif, bölgeyi benzersiz kılıyor.
Mozaiklerin keşfi sürecinde, binanın zemini beton sökülerek, 15 santimetrelik dolgu katmanı ortaya çıkarılmış. Bu katmanın kaldırılmasıyla da, mozaiklerin kompozisyonları ve renkleri ortaya çıkıyor. Bu noktada, büyük bir keşfin eşiğinde olunduğunun farkına varılmış. Hassas bir çalışma ile mozaiklerin kazısı, restorasyonu ve teşhiri gerçekleştirilmiş.
2019, 2000 ve 2021 yıllarında aralıklı olarak yapılan kazı çalışmaları, mozaiklerin devamının keşfedilmesine yönelik önemli bilgiler sağlamış. Böylece çalışmaların otopark tarafında genişletilmesi, mozaiklerin kalan kısmının ortaya çıkarılması gerçekleşmiş. Bu alan yaklaşık 250 metrekarelik , surların dışında keşfedilen en büyük mozaik alanı.
Zeytinburnu Belediyesi, yerinde korumayı önemsediği için mozaikleri orada sergileme kararı almış. Bu sayede, ziyaretçilerin mozaikleri rahatça gözlemleyebilmesi ve geçmişle bağlantı kurabilmesi sağlanmış. Ayrıca, çelik bir yapı kullanılarak, mozaiklere zarar vermeden modern bir mimari dil oluşturulmuş. Bu sayede, keşfedilen mozaikler Zeytinburnu’nu İstanbul’un kültür ve sanat odağı haline getiren önemli bir yaşam alanına dönüşmüş oldu.
Ben tüm hemşerilerim adına bize bu alanı bizzat gezdirerek, sanki o keşfin heyecanını bize aktararak anlatışı için Belediye Başkanımızı kutluyor ve çok teşekkür ediyorum. Bugün artık Zeytinburnu dar gelirli halkın ikamet ettiği bir çamurlu belde, fabrikaların hinterlandı, anbarların ve minibüslerin trafik keşmekeşi içine boğulan değil, hemen yanıbaşındaki Bakırköy ve hatta Ataköy ile yarışan, sahil parklarıyla tüm İstanbulluların gözdesi gelişen bir ilçemizdir.
Ben tabii bu gelişen ilçemizde daha neler varmış, bugünün karı ne olur diyerek goyama devam ettim. ZERUJ PORT AVMyi işte böyle keşfettim. Dünyanın ilk kadın temalı alışveriş merkezi olduklarını söylüyorlar. Burada dükkanı olan, tesettüre saygılı iç/dış kadın giyimi yaratıp satan bir mağaza zincirin sahibi arkadaşımın çok memnun olduğu bir şubesi de buradaydı. Rakipleri ve benzerleri ile kendine has bir ambiyansı ile müşterileri neredeyse sadece kadınlar olan bir “ayrılıkçı” ama modern bir AVM idi. Tabii ben merakla dükkanları goyalayıp mefruşatı yoklarken tezgahtar hanımlar bizimkiler yetişmeseydi herhalde bana çıkışacaklardı. Hani iş güvenliğinde “Ramak Kala” durumları vardır ya onlardan birini yaşıyorduk. Ama Haşema ki hakiki şeriat mayosu demek, dükkanında tabii ki erkek mayoları da vardı, aslında sörf şortu. Haşema Avustralya’ya bile ihraç ediliyormuş. Benim de bildiğim orada kadın/erkek, denize girerken güneşin zararlı ışınlarından korunmak konusunda takıntılıdırlar.
Neyse hanımdı, gelinlere hediyeydi derken bir miktar cüzdan hasarıyla bu goyayı da atlattık ve evin yolunu tuttuk.
Zeytinburnu’nda bu AVM’de bu arada, 2018 yılında kadın bir girişimci tarafından kurulmuş, dediğim gibi içeride kadınlara yönelik daha çok mağazalar ve bir de orta alanda çocuklar için oyun alanı var. Anneler ve çocuklar için iyi düşünülmüş. Açık bir alanda bu arada, öyle kapalı bir yapı değil, caddede dolaşır gibi gezebiliyorsunuz mağazaları.
Tabii karşıya geçmişken fırsat bilip bir arkadaşıma daha, Hayati Baa dükkanına uğradık. Göz zevkimizi tatmine çalıştık. Ama gözün karnı yok ki doysun, demişler.
Neyse bundan sonrası meraklısına…
Hayatibaa Antika’da 2015 yılından beri özenle toplanmış antikalar var, kapısını 2022’de açtı.
İçerde 50binden fazla ürün var; halı, kilim, gümüşler, mobilyalar… Ben antika, seri üretim olmayan eşyaları severim, ender bulunur şeyleri evde, ofiste bulundurmayı oldum olası severim. Antika şeylerin hikayesi vardır bir de.
Memleketimizin kültürü malum zengin, içerideki her bir ürün geçmişin izlerini taşıyor, özenli, titizlikle seçilmiş. Tabii sadece bizden değil, dünyanın dört bir yanından nadide parçalar bulmanız mümkün. Yurtdışından misafirleriniz olduğunda da götürebileceğiniz bir yer, hayatın içinde hepimizin biraz özene, biraz sanata kültüre ihtiyacı var zira.