Roma Katolikleri ve Reform Kilisesi’nden sonra İslam’ın İsviçre’deki üçüncü büyük din olduğunu söyleyen İsviçreli Orta Çağ tarihçisi Walter Steffen, İsviçrelilerin İslam hakkında ikiye bölündüğünü belirtiyor. “Nüfusun yüzde 56’sı İslam’ın barışçıl olduğuna inanırken yüzde 44’ü bir tehdit olarak görüyor” diyen Steffen, İslamofobi sorununun sağcı politikacılar ve medya tarafından köpürtülerek sunulduğunu anlatıyor.
Walter Steffen, dünyanın refah seviyesi en yüksek ülkelerinden biri olan İsviçre’de yaşayan İsviçre vatandaşı bir Orta Çağ tarihçisi. Üniversitedeki hocalık görevinden emekli olduktan sonra Filistin dahil birçok ülkeye seyahat eden Steffen, aynı zamanda yaşadığı şehir Luzern’in Müslüman sakinleriyle buluşmalar gerçekleştiriyor. Walter’la İsviçre’deki İslamofobi üzerine konuştuk.
İsviçreliler bu konuda ikiye bölünmüş durumda: İsviçre’nin Avrupa Topluluğu’na katılıp katılmayacağı sorusuna benzer şekilde (İsviçrelilerin yüzde 51’i 1992’de “hayır” oyu kullanmıştı) bir bölünmüşlük sözkonusu. İnsanların yaklaşık yarısı İslam’ın ulusal güvenliğe tehlike oluşturduğunu düşünüyor. Tuhaf olan ise bu korku, ülkenin kırsal kesimlerinde (neredeyse hiçbir Müslüman’ın yaşamadığı) şehirlerden çok daha güçlü. Çok kültürlü şehirlerde Türk, Lübnan, Fas ve Mısır restoranları günlük yaşamın bir parçası. Thun Gölü’nde özellikle Müslüman turistler için helal yiyeceklerin bulunduğu bir “Helal Tekne” bile var.
İslam hızla büyüyor
2021’de İsviçre’de 412.882 Müslüman yaşıyordu; bu, 8,8 milyonluk toplam nüfusun yüzde 5,4’ünü oluşturuyordu. Yani Roma Katolikleri (yüzde 35,10) ve İsviçre Reform Kilisesi’nden (yüzde 25,10) sonra İslam, İsviçre’deki üçüncü büyük din. Diğer mezhepler ise Doğu Ortodoksluğu (yüzde 2,50), Evanjelik Protestan (yüzde 1,20), Lüteriyen Kilisesi (yüzde 1) ve Yahudiler (yüzde 0,2). Müslümanlar, Ateistler veya “İnanmayanlar” (yüzde 25) ile birlikte Müslümanlar en hızlı büyüyen grup. 1980 yılında toplam nüfusun yüzde 1’inin altında olan İsviçre’de daimi ikamet eden nüfus içindeki Müslümanların oranı, otuz yılda beş katına çıktı. Bunların çoğu Kosova ve Türkiye’den. Bunun nedeni, 1960’lı ve 1970’li yıllarda İsviçre’nin Yugoslavya ve Türkiye’den genç erkekleri misafir işçi olarak gelmeye teşvik etmesidir. Başlangıçta bu genç erkekler İsviçre’de yalnızca geçici olarak kalmayı planlıyorlardı, ancak 1970’lerde revize edilen İsviçre göçmenlik yasaları ailelerini de getirmelerine izin verdi.
Gizli İslamofobi’nin nedenleri var: Terör korkusu Amerika’daki 11 Eylül 2001’deki olaylardan sonra başlayan korkulardan biri ve halen uygulanan kadın sünneti de (İsviçre’de 2021’de 20.000 sünnet vakası belgelendi) bir diğeri. Ayrıca görücü usulü evlilikler (çoğunlukla 18 yaşın atındaki kız çocuklarıyla) suç sayılıyor. Bazı insanlar, birçok Müslüman kadının gönüllü olarak başörtüsü taktığını anlayamıyor, İranlı birçok kadın ise bunu “aşağılayıcı bir eylem” olarak görüyor. Bu söylem ve düşünceler de önyargılara yol açıyor. İslam konusunda bilgisiz insanlar, bütün Müslümanların “böyle” olduğunu, İslam’ın yekpare bir blok olduğunu zannediyorlar. İslam’ın da Hristiyanlık kadar çoğulcu olduğunu, Hristiyan rahibelerin de toplum içinde başlarını örttüklerini, özel elbiseler giydiklerini unutuyorlar. Zürih Güvenlik Araştırmaları Merkezi tarafından yayınlanan (21 Eylül 2021) bir araştırma, İsviçre nüfusunun yüzde 56’sının İslam’ın barışçıl bir din olduğuna inanmasına rağmen yüzde 44’ünün onu bir tehdit olarak gördüğünü belirtiyor. İslamofobi sorunu sağcı politikacılar ve medya tarafından “köpürtülerek” sunuluyor. -Oysa İsviçre, devlet ve dinin kesin olarak bölündüğü, çok kültürlü bir doğrudan demokrasidir. Son İç Savaşımız 126 yıl önce, 1847’de Protestanların Katolikleri yendiği zamandı. – O zamandan beri dini barış İsviçre toplumu için temel bir değerdir.
Cami yapılması serbest minare yasak
Evet. İsviçreliler 2009’da sağ partinin başkan yardımcısı tarafından başlatılan “Minare Karşıtı Girişim”e yüzde 57,5 oyla onay verdi. İsviçre’de dört minare var. Yenileri anayasa tarafından yasaklanmıştır. Ancak yeni cami yapılmasına izin veriliyor.
Müslüman nüfusun en yoğun olduğu bölge Almanca konuşulan bölgedir. Yüzde 5’ten fazla Müslüman nüfusa sahip kantonlar, Basel ve Glarus gibi endüstriyel kantonlardır. İsviçre’deki Müslümanların büyük çoğunluğu Sünni mezhebe bağlı. 260 cami ve mescit bulunduğu tahmin ediliyor. Avrupa ortalamasıyla karşılaştırıldığında İsviçre, Müslüman kişi başına düşen cami sayısının en düşük olduğu ikinci ülke; yaklaşık her 4000 Müslümana bir cami düşüyor. 1980 öncesine ait iki İsviçre camisi var. Daha sonra Balkanlardan ve Türkiye’den Müslüman göçü hızla arttı. Buna parallel olarak bugün ülke genelinde çok sayıda cami ve mescit bulunmaktadır.
26 Temmuz 2023’te İsviçre Ordusu’nun Müslüman askerleri akşam namazını kıldılar. Kendi saha vaizleri de var.
Burka yasağı var
Evet. “Burka yasağı” 2019’da yapılan referandumda az oy sonucu yasalaştı. Yasak, sağlık nedenleri ile ve dini cemaatlerde veya karnavallarda giyilmediği sürece halka açık bir toplantıda her türlü yüz kapatıcı giysi için geçerli. Mevzuat -en azından doğrudan- Müslümanları hedef almıyor. Dahası, Lucerne Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre İsviçre’de neredeyse hiç kimse burka takmıyor ve yalnızca 30 civarında kadın peçe takıyor.
Helal gıda bulmak çok kolay
İsviçre’deyken helal yiyecek bulma konusunda hiç endişelenmeyin. İsviçre’de helal kebap dükkanları bol miktarda var. Luzern Ana Tren İstasyonu’nun içinde yer alan Little İstanbul, istasyonun bodrum katında, ana yürüyen merdivenin hemen yanında bir dizi take away restoranının yanında yer alıyor.
Birbirlerini anlamaları ve tanımaları için buluşmalar yapılıyor
Diğer birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi İsviçre’de de dinler arası diyalog, son yıllarda siyasi ve sosyal tartışmaların ana konusu olarak İslam ve Müslümanlara odaklanıyor. Küresel olaylar yerel tepkileri tetikledi ve İsviçre’nin dini ve kültürel çeşitliliğine ilişkin farkındalığı artırdı. Bu da hararetli siyasi tartışmalara yol açtı. İsviçre bağlamında dinler arası diyalog esasen Hristiyan-Müslüman diyalogunu ifade etmektedir.
Eylül 2023’teki “Ulusal Açık Cami Günü” gibi çeşitli karşılıklı anlayış faaliyetleri yürütülüyor. Devlet okullarında ve Katolik okullarında İslam’ın temelleri hem tarih hem de din derslerinde öğretiliyor.
Ülkemizdeki Hristiyanların oranı 1980’den bu yana yüzde 29 azalarak nüfusun yüzde 94’ünden yüzde 64,9’una düştü. Aynı zaman diliminde, herhangi bir dine mensup olmayan İsviçrelilerin oranı nüfusun yaklaşık yüzde 4’ünden yüzde 31’ine çıktı. Bu veriler, birçok Hristiyan’ın sayıca üstünlüğü kaybetme korkusunu, yani Batı Avrupa’yı kapsayan bir “Müslüman Dalgası” korkusunu körüklüyor. Bana sorarsanız, insanların artan ateist sayısından korkması gerekiyor. Hristiyanlık için Müslümanlar değil, “İnanmayanlar” tehdittir. Müslümanlar 1980’den bu yana yüzde 6 oranında artarken, “İnanmayanlar” aynı dönemde nüfusun yüzde 4’ünden yüzde 31’ine çıktı. Bu durumun korkunç bir yanlış yorumlanması değil mi? Gelecekte bir zorluk yaşanacaksa, bu “İnananlar” ile “İnanmayanlar” arasındaki mücadele kaynaklı olabilir.