Avrupa Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Önder Ergönül, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) vakas için riskli döneme girildiğini, kenelerin aktive olmasına bağlı olarak bahar aylarında başlayan sürecin ekim ayına kadar sürdüğünü dile getirdi.
KKKA'nın 2002'de ilk kez görüldüğü Türkiye'de 15 yılda 10 binin üzerinde vaka olduğunu ve 500 kişinin hayatını kaybettiğini belirten Ergönül, "Geçen sene 340 vaka görüldü. Bu yıl yaptığımız matematiksel tespitlere göre 300 civarında vaka bekliyoruz." diye konuştu.
"10 bin vaka, bu dünyadaki en yüksek rakamdır. Bu vakaların tümünün laboratuvar tanısı kesinleşmiştir ve böyle bir kayıt sistemi hiçbir ülkede yok. Türkiye'de vaka sayıları azalmaya başladı." diyen Ergönül, hastalık süresinin toplam 10 gün olduğunu ve erken başvurulduğunda tedavi edildiğini anlattı.
Ergönül, özelikle İç Anadolu'nun kuzeyi, Karadeniz'in güney kesimlerinde vatandaşların kene tutulmasına karşı dikkatli olması ve uzun kollu giysiler giyerek, vücutlarını kontrol etmesi gerektiğini belirtti.
Erken tanının tedavi imkanı sağladığını bildiren Ergönül, "Kırım Kongo için riskli döneme girdik. Vatandaşlarımız dikkatli olmalı ama salgın olmayan bölgedeki insanların gereksiz paniğe kapılmaması gerekiyor. İstanbul'u düşünün, bugüne kadar KKKA vakası görülmemiştir. Virüs taşıyan kene yoktur." dedi.
Ergönül, "Dünyada 35 ülkede KKKA vakası görülüyor. Türkiye, dünyada en çok KKKA vakası tanısı koyan ülkedir. KKKA vakasında en tecrübeli ülkeyiz. Benzer hastalıklara hazırlık yapmamız için de önemli bir deneyim. İlk başlarda şaşkındık. Türkiye bununla mücadele etmeyi öğrendi, farkındalık arttı." bilgisini verdi.
Hastalık belirtisi bulunananlara hiç vakit kaybetmeden hastaneye başvurmalarını öneren Ergönül, şöyle devam etti:
"Erken tanı konulursa tedavi etmek kolay. Bunun, tıpkı gripte olduğu gibi virüs ilacı var. Erken safhada ilacı kullanmak gerekiyor. Türkiye'den önce hastalığın ölüm oranı Çin'de yüzde 80'di. Türkiye deneyim kazandıktan sonra yüzde 5'e düştü. Bu durum Türkiye'deki sağlık hizmetinin başarısını gösteriyor. Benzeri Ebola için geçerli. Ebolaya çok benzeyen bir hastalık, kuzeni diyebiliriz. Ebolanın ölüm oranı yüzde 90 iken Afrika'da, Amerika'da sağlık çalışanlarında görülmüştü ve yüzde 10'a düştü oran çünkü verilen hizmetle de çok yakından ilişkili. Hizmetin geri kaldığı bölgelerde ölüm oranı yüksek."