Neyzen ve tasavvuf müziği sanatçısı Ender Doğan son albüm çalışması “Dâvudi Seslenişler”in farklı duyguları ifade eden güzel bestelerin bir birlikteliği olduğunu belirtiyor. “Melamî meşrep gönüllerde böyle bir aşk damarı var. Bu aşk damarı da büyüklerin sözlerinde dinleyene ulaşıyor” diyen Doğan, “Kalpten gelen kalbe gider” açıklamasını yapıyor.
Neyzen ve tasavvuf müziği sanatçısı Ender Doğan’ın son albüm çalışması “Dâvudi Seslenişler”, geçtiğimiz günlerde müzikseverlerin beğenisine sunuldu. Albümün, tasavvuf müziği repertuvarına çok kıymetli eserler kazandırma adına önemli bir çalışma olduğunu ifade eden Doğan, tasavvuf müziği repertuvarı içerisinde çok hususi repertuvarlar olduğuna dikkat çekiyor. Daha evvel de Uşşakî ilahilerin bestelerini bizlerle buluşturan Doğan, “Bunlar bir ayrıntı, bir detay gibi görülebilir ama aslında büyük bir zenginlik. Bizim müziğimizin ve kültürümüzün zenginlikleri” diyor. Sanatçı Ender Doğan ile Melamî Hacı Davut Yılmaz Efendi Divanı’ndan bestelerden oluşan “Dâvudi Seslenişler” isimli son çalışması konuştuk
Melami Hacı Davut Yılmaz Efendi, İzmir’de yaşamış. Orada hakikati arayan ve çok kalabalık olmayan kendilerine talebe olmuş güzel gönüllü insanlara manevi eğitim veren, tevhidin hakikâtini anlatan bir Hak dostu. Ben de kendisini yeni tanıdım. İsmen hep duyuyordum da yakinen bu çalışma vesilesiyle tanımış oldum. Çünkü bu camia içerisinde özellikle ülkemizde farklı yerlerde malumunuz çok fazla sayıda hizmet eden çevreler, dernekler vakıflar insanlar var. Davud Efendi’nin de kendi derneğinde bu aşk ve muhabbet sohbetleri yaparak etrafındaki insanları yolunu aydınlatarak, görüşlerini fikirlerini düşüncelerini paylaştığı küçük de olsa bir insan halkası içerisinde hizmet ettiğini öğrendim. Yapımcımız ve aynı zamanda Davut Efendi Hz’nin Halife’si olan Ümit Bulut Bey, İzmir’den İstanbul’a geldi. Davud Efendi’nin divanından besteler yaptırmak ve bunları albümleştirme arzularını bendenizle paylaştılar. Bunun üzerine ben Davud Efendi’yi daha çok araştırıp; şiirlerini, düşüncelerini, görüşlerini farklı kaynaklardan, İzmir’den tanıdığım, sevdiğim dostlarımdan vs küçük bir araştırma yaptım. Ve onun üzerine hazretin nutuklarından böyle bir albüm çalışması işine girmiş olduk.
Eserlerden önce albümün ismi vardı
Daha evvel, Hüsnü Üstün isminde bir sanatçımız vardı TRT’den. Onun da Davud Efendi’nin şiirlerinden yaptığı 5-6 eser, beste var. Hatta onların da kayıtlarını dinledim. Bir de efendinin öğrencileri ile birlikte kendi aralarında sohbet yaparken Davud Efendi’nin nutuklarından okudukları ilahilerin var olduğunu duymuştum. Ama bunlar az sayıda imiş. İlk defa daha ciddi, müzikal anlamda üzerinde çalışılmış bir albümü biz yapmış olduk. Benim bestelediğim 12 eserin güfteleri ise ilk kez bestelendi ve okundu. Eserlerin tümü projeyi konuştuktan itibaren iki buçuk aylık kısa bir sürede tamamlandı. Açıkçası biz henüz Ümit Bulut Bey ile bu projeyi nasıl yapacağımız üzerine görüşürken aslında bir çok güzellikler peşi sıra zuhur etmeye başlamıştı. Şöyle ki; daha eserler ortada yokken albümün isminin “Davudi Seslenişler” olması içime doğdu. Kendilerine de arz ettim, çok beğendiler. Önce isim ortaya çıkmış oldu. Daha sonra bu ismin muhtevasına, ağırlığına ve aynı zamanda ihtişamına uygun eserlerin ortaya çıkması için çalışmalara başladık. Tabii bu eserlerin hem makam duygusu hem ritmik örgüsü, edası ve tesiri gibi başka birçok özelliği ortaya çıkmış oldu. İçerisinde farklı renk ve kokularda çiçeklerin olduğu bir bahçe gibi düşünelim bu albümü. Albümdeki eserler, farklı makamlardan bestelendi. Aralarında Muhayyerkürdi, Hüseyni, Nikriz, Hicaz, Hicazkâr, Nihavend gibi farklı makamlar var. İşin özü; bu eserler, ben bu zevatı tanımazdan evvel var varmış. Ancak bir tohum olarak varmış. Bu şekilde bir ağacın dallarından yaprakların, meyvelerin çıkması gibi zuhura çıkmış oldu. Biz bu tür konulara, mühim hizmetlere tertib-i ilahi gözüyle baktığımızdan; bir tesadüfe bağlı olarak değil de bir tevafuka bağlı olarak geliştiğini düşündüğümüz, inandığımızdan böyle oldu. Kısacası bu albüm biz tanışmamızdan evvel, gönlümüzde eskilerin değimiyle “mündemiç” yani içkin olarak var imiş. Bu şekilde zuhura çıkmış oldu.
Öncelikle “Dâvudi Seslenişler” albümü özel bir albüm. Burada Melâmi yolunun, eski devirlerden Hamdûn el-Kassâr’dan başlayan daha sonra Hacı Bayram Veli, daha sonra Pîr Muhammed Nur’ül Arabi ile devam eden ve günümüze kadar da halifelerinin geldiği büyük bir ekolden bahsediyoruz. Nasıl ki Mevlevî ayinleri yıllardır Şeb-i Aruslarda irtifallerde okunuyorsa bunlar da kendi içerisinde önemli bir kültürün önemli bir parçası. Dolayısıyla doğrudur, Melâmî yolunun inceliklerini yahut İslam inancına Melâmî nazarından yaklaşımı ifade eden bir tevhidi anlayışı bir hakikâte bakış nazariyesini ortaya koyan kıymetli eserler bunlar. Bunların üzerine doktora çalışmaları da yapıldı. Benim de yazdığım ve bir sempozyumda sunduğum bir tebliğ vardı. “Melâmet Yolunda Musikî Neş’esi” diye. Bu eserler, dediğim gibi farklı güzellikleri ihtiva ediyor. Melâmî yolunda Ehl-ibeyt sevgisi hep ön planda tutulmuştur bu hakikât. Bizim tarihimizde Turûk-u Aliyye dediğimiz sünni olan tarikatlar içerisinde de mutlaka ehli beyt sevgisi ön plandadır. Bu yollar aşk ile yürünür aşkın ve muhabbetin kaynağı da Ehl-i Beyt’tir.
Kalpten gelen kalbe gider
Melamî meşrep gönüllerde böyle bir aşk damarı var. Bu aşk damarı da büyüklerin sözlerinde dinleyene ulaşıyor. Onu tesiri altına alıyor, kalbine nüfuz ediyor. Bu nereden geliyor? Kalpten gelen kalbe gider. Boğazın yukarısından çıkan söz de kulağa çarpar, geri döner. Bu albüm içerisindeki bazı eserlerde farklı tavırlar da göreceksiniz. Mesela “Ol Yarim İçin Ağladı Gözüm” eserimizde bir Balkan havası var ve hatta klasik ilahilerden ziyade biraz İrfanî Türkü havasında. Ama aynı zamanda bestelerin içerisinde Rast makamında marş havasında, Nikriz makamında daha sakin eser de var. Bu şekilde farklı duyguları ifade eden güzel bir birliktelik oldu. Kişinin kendi besteleri üzerine konuşması, tahlil yapması ne kadar anlamlıdır bilmem. Ama biraz dışarıdan bir gözle baktığımızda renkli bir albüm olduğunu söyleyebilirim. İçindeki eserler hem melodik inşası hem de icra tekniği anlamında birbirinden farklı. Bu ilk çalışmamız bir doğuş çalışmasıydı. Bu nedenle müzik tekniği bakımından melodik anlamda matematiksel bir ölçülendirme ile yapılmadı teknik bir çalışmadan ziyade nutk u şeriflerin gönlümüzde uyandırdığı duyguların melodik akışı olarak ortaya çıktı diyebilirim.
Evet var, bu güzel çalışmaların devamı gelecek, ikinci albümü de kısmet olursa 2025 senesi için yapmayı planlıyoruz, inşallah. İkinci albümün çalışmasının nasıl olacağını henüz bilmiyoruz. Yine zuhurata bağlıyız her vakit olduğu gibi Yapımcımız Ümit Bulut Beyefendi gerçekten saygıdeğer bir insan. Bizim işimize verdiğimiz saygı ve özeni ayniyle hatta daha büyük bir titizlikle verdiler. Çok dikkatli ve ilgiliydiler. Bu işe gönül koydular. Projede görev alan müzisyen arkadaşlarımın da her biri kendi alanında usta isimler; Sazendeler, kanun Turgut Özüfler, ney Başar Dikici, çello Murat Süngü, ud Bekir Şahin Baloğlu, tanbur Pelin Değirmenci, ritimler Mert Nar. Altyapı çalışmalarını da İsmail Ergenler yaptı. İçimize sinen bir çalışma oldu, sosyal medya mecrâında halihazırda yayındadır. İnşallah dinleyenlerimiz de beğenir.
İrfanî Türküler için derlemeler devam ediyor
Her ne kadar son zamanlarda sahaya çıkmalarımız azalsa da derleme seyahatlerimiz devam ediyor. Azerbaycan’a son seyahatim bundan beş yıl önceydi. Azerbaycan’da özellikle Fuzûlî, Seyid Nesîmî, Seyid Nigârî, Şah Hatâyî gibi hakikâten Türk dünyasında tesir etmiş ve aynı zamanda Anadolu’da da etkisi olan kısmen İran-Tebriz bağlantılı bir kanal yakaladık oradan derlemeler devam ediyor. Dolayısıyla İrfanî Türküleri’nin bir ayağı Kerkük’e bir ayağı Balkanlar’a uzanıyor. Böyle kapsamlı çalışmalarda tek bir ziyarette eserleri toplayamıyorsunuz. Önce bir altyapı çalışması yapmanız lazım geliyor. İrfan geleneği çok önemli. Ancak Sovyet Rusya’nın mezalimiyle, baskısıyla kopmuş. Kopmuş olan bir kültür daha sonra tekrar oradaki yerel halkın özellikle Türk insanının şiir ve edebiyat konusundaki sağlam duruşuyla muhafaza edilmiş. Müzik kültürü de bunlardan bir tanesi. Azerbaycan’da bulunan, musikiyle uğraşan ozanlardan bazılarını buldum. Bunlar kısmen İran’dan kısmen Türkiye’den belirli kaynaklardan beslenmek suretiyle bu irfan ocaklarını sürdürmüşler. Onlardan hem Fuzûlî’den hem Seyid Nesîmî’den hem Seyid Nigârî’den bazı eserler bulabildim. Fuzûlî güfteli eserler bizim repertuarımız içerisinde çok fazla yok. Oysa Azerbaycan’da Fuzûlî’ye ait bestelenmiş çok eser var. Şimdi onları toparlamaya başladım. “İrfanî Türküler” projesinde biraz yöre yöre çalışıyorum. Geçtiğimiz yıllarda, 2017 senesinde Kars’ta çok güçlü bir damar yakalamıştım, onu devam ettiriyorum. Yine bizim repertuvarımızda Seyid Nigârî’ye ait sadece “Nice Ağlamayım Etmeyim Feryad” isimli eser vardı yalnızca. Şimdi benim bulduğum 20’ye yakın eser var. Gerçi konuşuyoruz ama bunlar ne yazık ki günümüzde pek heyecan uyandıran konular değil. Bir kenarda duruyor. Ama biz seviyoruz, o yüzden heyecanla çalışmaya devam edeceğiz.