Senarist ve yönetmen Belkıs Bayrak, kadın olmanın toplumsal baskılarla şekillenen zorluklarını ve bu yüklerle başa çıkmanın önemini vurguluyor. Bayrak, değişim için konuşmanın, paylaşmanın ve dertleşmenin iyileştirici gücüne inanıyor.
İlk uzun metrajlı filmi Gülizar için üç yıl önce motor diyen Belkıs Bayrak, Türkiye ile Kosova’da çekimlerini tamamladı. Gülizar, dünya prömiyerini Kanada’da 49’ncu Toronto Uluslararası Film Festivali’nde, Avrupa prömiyerini 72’nci San Sebastian Film Festivali’nde,Türkiye prömiyerini de Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gerçekleştirdi. Kadınların sesini duyurmak isteyen yönetmenin filmi daha pek çok ülkede ve Türkiye’deki farklı festivallerden ödüller ile döndü. Başarılı film şimdi Esenler Film Festivali’ni yarışıyor.
2019 yılından beri üzerinden çalıştığım bir film projesi Gülizar. Festival serüveninin güzel olmasını bekliyordum çünkü filmin beş yıllık yapım sürecinde herkesin özverisi ve emeğine bizzat şahit olmuştum. Festivaller arasında bir mukayese yapmak zor çünkü her seferinde bambaşka bir coğrafya, bambaşka bir izleyici ve film kültürü ile karşılaşıyorsunuz. Her filminiz ile katıldığınız festivallerle bir bağ da kurmuş oluyorsunuz. “Esenler Film Festivali” kısa filmlerimle katıldığım bir festival. Şimdi uzun metrajlı filmim ile bir parçası oluyorum. Süreklilik duygusu üretim sürecinde her zaman iyi gelen bir duygu oluyor.
Kadınlık çok fazla ön yargı barındırıyor
‘Kadın olmak’ başlı başına zorlu bir kavram. İçerisinde çok fazla yük, ön yargı barındırıyor. Bunların üstesinden gelmek, günlük hayattaki detaylarda kadın olmanın yükünü fark etmekle başlıyor. Toplumsal olarak normalleşmiş rutinlerde bunu fark ettiğinizde değiştirmek istedikleriniz adeta görünmez bir mücadele gibi sanki boşa kürek çekiyormuş gibi ve çokça da yalnızlık hissine kapıldığınız bir hâl alıyor. Bu illüzyondan çıkmak için; konuşmanın, dertleşmenin, paylaşmanın çok önemli olduğuna inanıyorum. Konuşmak, iyileştirici ve onarıcı olduğu kadar, kadınların kendi dünyasında sessizce uğraş verdiği bir mücadelenin toplamdaki aynılığını ve büyüklüğünü görülmesini de sağlıyor.
Hakikatin yolculuğu bambaşka
Ben her şeyden önce filme film olarak bakılması gerektiğini düşünüyorum. Bir filmin festivale seçilme ve ödüllendirilme sürecinde artistik olarak çok fazla alanda değerlendirilmeye tabii tutuluyor. Bir kadın yönetmen olarak ben kadın olmaya dair konuşmanın gerekliliğine çok inanırken bir yandan da filmin tüm yönlerinin de konuşulmasını istiyorum çünkü bir filmin dünyasını tasarlamak ve bir filme dönüştürmek üzerine konuşulması, tartışılması gereken bir alan. Aksi takdirde bir kadın hikayesi bulmuş ve bu nedenle işleriniz kolaylıkla ilerlemiş algısı oluşur ki bu bir kadın yönetmen olarak şahsen beni rahatsız eder.
Kazanç kelimesini nereden tanımladığımıza göre değişir. Manipüle etmeyi bilen, bunu kolaylıkla yapan insanların kısa süreli bir şeyler başardığına şahit olabiliriz ama hakikatin bambaşka bir yolculuğu oluyor.
Seyircinin zihninde kalsın istedim
Film tacizin fiziksel boyutundan ziyade psikolojik etkisine, post travma sürecine odaklanıyor. Taciz sahnesini bu şekilde tasarlamamızın en temel amacı görmediğimiz ancak parçasına şahit olduğumuz bir anla empati kurabilmek. Sahneyi kadraj dışı, uzam dışı bir yerden çekerek izleyicinin kendi zihninde o deneyimi nereye koyacağı kısmını açık bırakmak istedim. Bu nedenle sahnede görsel olarak her şeyi görmüyoruz ancak tüm sesleri işitiyoruz. Tacizin sınırının tam belirgin çizilmemiş olması tercihinin temel nedeni ise taciz kişinin rızası alınmadan gerçekleşen en küçük eylemi dahi kapsıyor olması.
Gülizar’ın nasıl biri olacağı en başından beri aklımda netti. 2 sene boyunca gözlem yaparak oyuncu araştırdım. Ecem Uzun önceden tanıdığım bir oyuncuydu. Oyuncu arayışım dönemimde onu tekrar görünce tek seferde Gülizar’ı buldum dedim. Benzer bir netlik ve karşılık da Ecem’den geldi. Emre karakteri için arayışım biraz daha görüşmeler yaparak ilerledi. Emre karakterini kolay bulamayacağımı biliyordum. Bekir Behrem’in oyuncu seçme videosunu görünce Emre karakterini bulduğumdan emin oldum. Diğer tüm oyunculuklardan farklı oynamıştı ve Emre’nin dünyasına en yakın oyun onun oyunuydu.