Gazeteci yazar Hıfzı Topuz’un geçtiğimiz aylar okurla buluşan “Anı ve Mektuplarda Melih Cevdet Anday” kitabı bizi yaklaşık 70 yıl öncesinin Babıali dünyasına götürüyor. O günlere dair mektuplardan çizilen tablo aşağı yukarı şöyle: Yazarlar arasında işsizlik ve parasızlık en büyük sorun. Aynı maddi sıkıntıyı yayınevleri de yaşıyor. Hatta zaman zaman dönemin ünlü yazarına yayınevi sahibi ‘eğer önceden bir miktar borç para verirse’ kitabını basabileceğini söyleyebiliyor. Böylece kitap okurla buluşunca satışlardan elde edilen karla yazara geri ödeme yapılacağı bilgisi veriliyor. Yayınevlerini kitabını bastırmak için dosya koltuklarının altında kapı kapı dolaşan yazarlar, hayal kırıklıkları, para sıkıntıları, aşkları, edebi sohbetleri ve her şeye rağmen yazma tutkusu ise Babıali dünyasından mektupların satırlarına düşen diğer mevzular.Kitaptaki mektuplar iş bulmak için Ankara’dan İstanbul’a gelmiş bir şairin bir gazeteciyle tanışmasıyla başlıyor. 1950’lerde Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalışan ancak bakan değişince işsiz kalan Melih Cevdet Anday İstanbul’da Akşam gazetesinde istihbarat servisinde çalışan Hıfzı Topuz’la tanışır. Topuz, Melih Cevdet Anday ile ilk tanışmasını mektubunda şöyle anlatıyor: “1953 yılının Temmuz ayında bir gün Şevket Rado yanında tanımadığım orta boylu, gözlüklü, sevimli bir kişiyle istihbarat odasına gelerek ‘Bak Hıfzı sana Melih Cevdet’i tanıtacağım’ dedi. Tanıştık. Kendisini çok sempatik buldum. Kırk yıllık dost gibiydik. Birbirimizi hiç yadırgamadık, pırıl pırıl bir belleği vardı.”
Anday’ın Akşam gazetesine önce dışardan röportaj yapmasını sağlayan Hıfzı Topuz daha sonra gazetenin kültür sanat sayfasını yönetimi için de aracılık eder. Böylece arkadaşlık gazete ortamında dostluğa dönüşür.
Anday “Dünkü Meşhurlar” röportaj dizisini müstearla yapmaya başlar ve röportaj başı o günün şatlarında kendisine 5 lira ödenir. Yine Oktay Rıfat, Orhan Kemal, Melih Cevdet Anday birlikte İstanbul’un yoksul semtlerinde insanlarla röportajlar yapmaya başlarlar ve bu röportajlar büyük ses getirir. Fakat gazete patronlarından biri Anday’dan pek hoşlanmaz ve onu işten kovar. Yaşanan bu tatsızlıktan sonra Anday bu defa Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başlar. Hıfzı Topuz ise UNESCO’dadır artık ve Paris’e taşınır. Hıfzı Topuz’un “27 yıl boyu en iyi dostlarımdan biriydi” diye bahsettiği Anday ile mektuplaşmaları da bu döneme rastlıyor. Paris İstanbul arasında yazılan bu mektuplar zaman zaman farklı şehirlerden de postalanır. 1979 yılında Melih Cevdet’in bir mektubuyla da son bulur. Kitaptaki anılardan öğrendiğimize göre 1950’lerden 1980’li yılların başına kadar devam eden bu sıkı dostluk küçük bir tatsızlık yüzünden biter. Bir yanlış anlaşılmanın getirdiği soğukluk Anday’ın vefatına dek sürer. Hıfzı Topuz kitaba koyduğu kendi mektuplarının ise Anday’ın vefatından sonra eline geçtiği bilgisini okurla paylaşır.
Mektupların büyük bir bölümü kitapların basılması için harcanan emeklere ayrılmış. Hıfzı Topuz kendi kitaplarını Babıali’de bastırmak için Melih Cevdet Anday’dan yardım ister. Anday ise şiir kitaplarının başta Fransızca olmak üzere dünya dillerine çevrilmesini istemektedir. Ancak ikisi için de kitap bastırmak kolay değildir. Başta da dediğimiz gibi 1960’lı yıllarda kitap çıkarmanın öyle çok da kolay olmadığını bu mektuplardan anlıyoruz. Kitap basmada ekonomik olarak zorlanan yayınevlerinin yanında Anday’ın mektubundan Babıali’deki başka gelişmeleri de okuyoruz. Anday yurt dışındaki yayınevlerinde kitapları çıkması için büyük çaba harcar ancak en çok şiirlerinin çevrilmesinde sıkıntı yaşadığını mektuplardan anlıyoruz. Aynı zamanda mektuplarda Babıali dünyasıyla ilgili başka bilgiler de var. Mesela 1963 yılında Nadir Nadi’nin Cumhuriyet’ten ayrıldığını bunun üzerine gazetede yazan dönemin ünlü yazarlarından Yaşar Kemal’in işine son verildiğini Anday, Topuz’a mektupta anlatıyor. Mektuplarda Türk yazar ve şairin kimlik bunalımına dair de önemli satırlar yer alıyor. Mesela Anday “Bir Türk” değil “Bir batılı” kimliğiyle duruş almak gerektiğini uzun uzun anlatır mektubunda. Özetle mektupları bir dosyada titizlikle saklayan Hıfzı Topuz sadece iki dostun dünyasına değil bir dönemin kültür sanat camiasına da okuru davet etmiş. Bu da okurda “iyi ki bu kitabı okudum” hissini uyandırmaya yetiyor.