İmamoğlu yönetimindeki İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), göreve geldiğinden beri milli bayramlarda kuşatıcı yaklaşmak yerine kendi görüşünden olan sanatçılarla iş yapmayı tercih etti. Geçtiğimiz 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda da benzer bir organizasyona imza atan İBB, şehrin meydanlarındaki organize konserlere, kendi görüşünü temsil eden sanatçıları davet etti. Yenikapı Etkinlik Alanı’nda “Büyük Buluşma” olarak duyurulan konserde ise sahnesinde LGBT bayrağı açan ve İmam Hatiplilerle dalga geçen Gülşen’in sahne alması, tepkilere sebep oldu. Üstelik halkın değerleriyle ve milli bayramlarla hiçbir alakası olmayan bu muhalif görünümlü isimler, 4-5 milyonu bulan rakamlarla sahne alıyor.
Bu ülkenin binlerce sanatçısı ayakta kalma mücadelesi verirken, birkaç popüler ismin milyon doları bulan sahne bedellerine sessiz kalmayan Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) Başkanı Recep Ergül, şu ifadelerle tepkisini dile getirdi: “23 yıldır İstanbul’da yaşayan birisi olarak şunu gördüm, eski dönemde sanatçılar arasında ayrım yapılmazdı. Herkes İBB’nin kültür ve sanat etkinliklerinde kendine yer bulurdu. Dört yıl önce iş başı yapan yeni yönetim, eskiden konser veren kim varsa tümünün üstünü çizdi. Kendilerine yakın olan isimlere yer verdi. Onu da geçtim, 30 Ağustos, 29 Ekim gibi toplumun ortak bayramlarını, sanki bunlar temsil ediyormuş gibi biraz siyasi saiklerle hareket ederek sanatçıları çağırıyor. Konuyla ilgili bırakın bir kitabı, iki satır yazı okumamış birilerini toplumun karşısına çıkarıyorlar. Bu ülkenin milli ve manevi değerlerini temsil eden sanatçılara yer verilmiyor. Bunu doğru bulmuyorum.”
Bir popüler sanatçıya verilecek parayla 1000 sanatçıya konser verilebileceğinin altını çizen Ergül, popüler bir ismin yanı sıra hiç olmazsa alt kadrolarda bu ülkenin öz değerlerine ve kültürüne sahip çıkan sanatçılara yer verilebileceğini belirtti. MESAM ve MSF ile birlikte 25 bin sanatçının başkanı olan Ergül, yüzde beşlik dilimi hariç, bütün sanatçıların kendisi gibi düşündüğünü ifade ederek şunları dile getirdi: “Anayasa’nın 64. maddesi çok açık, devlet sanatı korur, sanatçıyı teşvik eder. Bunu fiili olarak yapan belediyeler de var. Çok büyük bedellerle konser yapmak belediyenin işi değil. Ama belediye başkanları PR yapmak veya işin kolayına kaçmak için ‘Gençler bunu istiyor’ diye yalan söylüyor. Gençlerin önüne sabahtan akşama kadar kimi çıkartırsanız onu isterler. Halk müziğini, tasavvuf müziğini, Türk sanat musikisini çıkarırsanız, onu da beğenirler. Yani bu bir kulak aşinalığına yol açar. Bu popüler isimler stadyumlarda, konser salonlarında, biletli konser yapabilirler. İstiyorlarsa 100 milyon dolar kazansınlar. O bizim sorunumuz değil. Belediyeden ödenen paralar halkın parası olduğu için tepki gösteriyoruz. Halkın da böyle bir talebi veya tercihi yok.”
Kültür ve sanatın toplumun birleştirici gücü olduğunu vurgulayan Recep Ergül, “İnsanlar kılık kıyafetleriyle, bir takım sansasyonel davranışlarıyla, eylemleriyle gündeme gelip popüler olabilir. Ama sanat öyle bir şey değil. Kültür ve sanat beraberinde bilgi ve birikim de gerektiren bir iş. Binlerce yıldır bu topraklarda üretilmiş, kültürel altyapısı son derece zengin bir mirastan bahsediyoruz. Ve o mirası doğru ve etkin savunan sanatçılara belediyelerin de devletin de mutlaka sahip çıkması lazım” dedi.