Osmanlı hanım sultanları İtalyan Ressam Lithian Ricci’nin fırçasında üç boyutlu olarak sanatseverlere sunuluyor. Tarih okumaları ve sultan hayatlarını okuyan Ricci, kendi kurguladığı on hanım sultanı, rüyaları ve mürekkep ve ahşap çalışmalarıyla “Esinti” adlı sergide birleştirdi. Küratörlüğünü Yasemin Aslan Bakiri’nin üstlendiği sergi, Üsküdar Nevmekan Sahil Nev Galeri’de başladı ve 5 Ocak 2020 tarihine kadar görülebilir. 2013’te bir sergi için aylarca çalıştığı İstanbul’u çok seven Ricci, burada yaşamaya karar vermiş. Şimdilerde Milano ile Balat arasında yaşıyor. Modern figüratif resmin temsilcisi Ricci ile sergi üzerine konuştuk.
Çok doğal bir süreçte sanatla tanıştım. Annem zaten ressamdı, küçük yaşlarda resim yapmaya başladım. Mimarlık eğitimi aldım ama resme devam ettim. Arkadaşlarımın portrelerini yapıyordum arada. Bir gün galerici biriyle tanıştım ve benim işlerimi değerlendirmek istedi. Ben de ciddiye alıp resmi iş olarak devam ettirdim. Seçim yapmam gerekiyordu ve mimarlığı bıraktım.
Etkilendiğim, beni değiştiren birçok isim var. Rafael öncesi akımı söyleyebilirim. Her baktığım eser beni bir parça da olsa etkiler. Günümüzden de Kiki Smith’i söyleyebilirim.
Bu sergide çok araştırma yaptım. Osmanlı hanım sultanlarının hem hayatlarını hem portrelerini araştırdım. İlginç olaylar, değişik hayatlarla karşılaştım. Osmanlı tarihi beni çok etkiledi. Çok uzun bir imparatorluk olduğu için etkileri, bugün de devam ediyor. Mihrimah, Hürrem gibi isimler öne çıksa da hepsinin tarihi yerini inceledim. Hanım sultanları araştırdıktan sonra portreler için çalışırken kendi yorumumu kattım. Çünkü sadece kıyafet, aksesuar, dekorun öne çıkmasını istemedim. Çizdiğim hanımların duygusunu da yüklemek istedim. Gözleri, bakışları benim için çok önemliydi. Onlara ruh vermek, duygusal bir yöne işaret etmek istedim.
İkonalar beni çok etkiledi. Dini karakterlerin, figürlerin, kutsal sayılan ikonlar önden, sağdan, soldan bakıldığında farklı bir imaj görülür. Ben de resimlerimde her açıdan farklı bir imaj vermek istedim. Resmin etrafında dolaşırken aldığımız duygu, bu teknik sayesinde normal bir portreden farklı olacak. Ressam olarak düz yüzeylerden keyif almıyorum. Boyut kattığımda karşı tarafa daha iyi algılatabileceğimi düşünüyorum. Tek bir resim yerine, vermek istediğim duyguyu katmanlı bir şekilde veriyorum.
Resimlere başlamadan önce tarihi okumalar yaptım. Önce hanımları çizdim. Bu hanımlara uyacak farklı formları, mekanları yüklemeye çalıştım.
Kesin bir tanımım yok. Her projede, her eserde farklı bir etkileşim yaşıyorum. Gençliğimde ise gördüğüm rüyaları uyanır uyanmaz yazardım. Daha sonra da rüyalarımı resme dökerdim. Opera sanatçıları, hayvanları konu aldığım çeşitli sergilerim oldu.
Üsküdar, tarihi geçmişi olan bir yer. Galeri yerini gördüğümde proje kafamda oluşmaya başlamıştı. Oradaki müze ortamı, tarihi kıyafet, aksesuarlarla birlikte resimlerimle sanatseverlerin bir bağlantı kurmasını isterim. Esinlendiğiniz şeyler, bazen olmuş olaylardan da olabiliyor. Örneğin Hürrem Sultan’ın farklı bir ülkeden, kültürden gelip sarayda söz sahibi olabilecek konuma gelmesi beni etkiliyor.
Hayvanları çok seviyorum. Hayvanların vahşi bir yapısı olsa da içlerinde doğal bir ruh var. Onlara çok özeniyorum çünkü çok basit ve özgür düşünüyorlar. Bir keresinde bir ormandaydım ve karşıma bir geyik çıktı. Onun gözlerinin içine baktım. Ne kadar derin baktığını ve bana ne akdar derin hissettirdiğini anladım. İnsan gözünde bazı şeyler kaybolmuş. Hayvanların gözünde, insanların kaybettiği bir dünya var.