Abese Ruhu isimli kitabında engelli olmayan bireylerin engellilerle olan imtihanına değiniyor Halis Kuralay. Bunu yaparken birçoğumuzun gözden kaçırdığı ayrıntıları yeniden hatırlatıyor.
Geçtiğimiz 3 Aralık, Dünya Engelliler Günü’ydü. Dünya nüfusunun yüzde 15’i engelli. Yani bu 1 milyar gibi bir rakama tekabül ediyor. Peki, engeli olmayan bizler, onlarla nasıl bir ilişki kuruyoruz. Bilhassa Müslümanların bu konuda dikkat etmesi gereken noktalar neler? Bilenler bilir, engellilerin sıklıkla başvurduğu bir sure var. İsmi Abese. Bu surenin iniş sebebiyle ilgili olarak şöyle bir hadise naklediliyor: Efendimiz; Velîd, Ümeyye b. Halef, Utbe b. Rabîa gibi Kureyş’in ileri gelenlerine İslâm’ı anlattığı bir sırada âmâ olan Abdullah b. Ümmü Mektum gelir ve “Yâ Resûlallah! Allah’ın sana öğrettiklerinden bana da öğret” der. O esnada Resûlullah (s.a) cevap vermez. Çünkü Kureyş’in bu ileri gelen kimseleri, zaten kendilerine özel muamele edilmesini istiyorlardı. Efendimiz onları gücendirmek istemedi. Abdullah tekrar seslenince elinde olmayarak yüz hatları değişti. Bu esnada onlar kalkıp gittiler. Biraz sonra “(Peygamber), âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi. (Resûlüm! Onun halini) sana kim bildirdi! Belki o temizlenecek, yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek. Kendini (sana) muhtaç görmeyene gelince, sen ona yöneliyorsun. Oysa ki onun temizlenip arınmasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak ve (Allah’tan) korkarak sana gelenle de ilgilenmiyorsun.” ayetleri iner. Yüzünü ekşitti, buruşturdu anlamı taşıyan abese yeni yayımlanan bir kitaba da isim oldu. Selis Yayınları’ndan çıkan Abese Ruhu kitabı, toplumun engellilerle, engellilerin toplumla imtihanına değiniyor. Kendisi de âmâ olan Halis Kuralay tarafından kaleme alınan kitap, gündelik hayatın akışında farkına varamadığımız önemli bir imtihanı hatırlatıyor bizlere. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İstanbul İl Müdür Yardımcısı görevine aktif olarak devam eden Kuralay, bugüne dek kendisi ve etrafındaki engellilerin yaşadıkları sorunlardan yola çıkarak, durum tespitleri yapıyor.
İşitme engelli bir birey, camide ‘uydum imama’ diye niyetlenirken, nasıl namaz kılar, peki görme engelli biri, cemaate nasıl ayak uydurur, namaz kılmayı nasıl öğrenir? İşte tüm bu ilginç soruların cevapları kitapta örnekleriyle birlikte ele alınıyor. Mesela safların sıklığı en çok görme ve işitme engellilere yarıyor. Saftakiler sayesinde namaza uyan engelli bireyleri, engelli olmayanlar ne kadar düşünüyor peki? Kuralay şöyle cevaplıyor: “Toplumda herkes, problemleri engelliler yaşadığı için, imtihan olanlar da yalnızca engelli olanlardır zanneder. Engellilerin, engellerinden dolayı imtihan yaşadıkları da bir vakıadır. Fakat, bilinmeyen ve altı çizilmesi gereken ise; hem engellilerin toplumla, hem de toplumun engellilerle imtihan halinde olduğu gerçeğidir. Engelli olmayanlar, “benim engellilerle ne ilgim var? Ne işim olur ki?” diye düşünürler.
- Görme engellinin koluna girilmez, o yardımcı olanın koluna girmelidir. Çünkü görme engelli, sizin dirseğinizden tutarak ve bir adım geriden gelerek, sizin yürüyüşünüzden çıktığınızı, indiğinizi, sağa sola döndüğünüzü fark eder.
Kuralay, "Engelli olmayanlar engellilerle imtihan halindedirler. Meselâ bir öğretmen engellilerle imtihan halindedir. Sınıfında olan bir engelliye yaptığı muamele onun imtihanıdır. Onu görünce yüzünü ekşitiyorsa, sınıfına almamak için elinden geleni yapıyorsa, arka sıralara oturtuyorsa, eğitim verirken onun ihtiyaçlarını gözetmiyorsa, imtihanı kaybeder. Bu engelli çocuğa yönelik kul hakkına girer. Meselâ Diyanet İşleri, herkesin dini ihtiyaçlarına çözümler arıyor ama engellileri hesaba katmıyorsa sorumlu olmaz mı?” diye soruyor. Abese Suresi engelliler için dayanılabilecek muhteşem bir dal, tutunulabilecek bir ip vazifesi görüyor. Kuralay sureyle ilgili “Buradaki ikaz aslında engelli olmayanlaradır. Kitabın arka kapak yazısında ifade edildiği gibi: “Huzura çıkmadan önce kulluğunuza, engelliler aynasına bakarak bir kez daha çeki düzen vermek istemez misiniz? Bu bir “olsa da olur, olmasa da” kabilinden bir şey değildir. Engellilere yönelik yaptığınız her bir yanlış, doğrudan doğruya kul hakkına girer” açıklamasını yapıyor. Bu bağlamda Engelliler ve İman, Engelliler ve İbadet başlıklarıyla kitaba giren açıklamalar oldukça aydınlatıcı.