Adnan Menderes’in başbakanlığı döneminde bakanlık görevinde bulunan Tevfik İleri’nin 27 Mayıs darbesiyle Yassıada’ya sürgün edilişi, ailesi ve arkadaşlarının başından geçen olaylar beyaz perdeye aktarıldı. Dönemin gerçek hikayelerinden ve Sadık Yalsızuçanlar’ın “Vefa Apartmanı” kitabından esinlenilerek filme alınan TRT Ortak Yapımı “Elli Kelimelik Mektuplar” cuma günü vizyona girdi.
Film, Ulaştırma, Milli Eğitim, Bayındırlık bakanlığı ve başbakan yardımcılığı yapan Tevfik İleri’nin hatıratlarından yola çıkıyor. Dönemin siyasi havasını başarılı bir şekilde yansıtan yapımda, tutuklanan siyasilerin ne tür zorluklara maruz kaldığı, gazetecilerin verdiği hak mücadelesi ve bu olaylar arasında yeşeren bir aşk hikayesi anlatılıyor.
Film İleri’nin Boğaziçi (15 Temmuz Şehitler) Köprüsü projesiyle başlıyor. İlerleyen sahnelerde ise Menderes ve İleri’nin imam hatip okullarını açma mücadelesine yer veriliyor. İmam hatip sahnesinde, bu okulların açılması ve yaygınlaşması için büyük mücadele veren Mahmut Celaleddin Ökten de unutulmamış.
Hikâye ismini, askeri cunta yönetiminin İleri’nin Yassıada’da tutukluyken ailesine yazdığı mektuplarını 50 kelimeyle sınırlandırılmasından alıyor. Yassıada mahkemesindeki haksızlıkları da gözler önüne seren yapım verilen adalet ve hukuk mücadelesini bizlere aktarıyor. Filmin yapımcısı İbrahim Elma, yönetmen Emir Khalilzadeh ve gazeteci Celal karakterini canlandıran oyuncu İlker Kızmaz’la filmle ilgili konuştuk.
Yapımcı İbrahim Elma senaryo ve ön hazırlık sürecinin filmin çekiminden bile daha uzun sürdüğünü söylüyor. “Uzun bir ön hazırlık sürdü. Senaryo, en zorlu süreçti. Gerçek bir karaktere var ortada. Ne yaparsak karaktere zarar veririz, aileyi sarsarız çok düşündük. Karakterin etrafını nasıl kurgulayacağız, nasıl gerçekçi hale getireceğiz bu bizim ciddi vaktimizi aldı. Kış döneminde 4 haftada çekimi tamamladık. Biz filmi 2019 Kasım ve Aralık’ta çektik. Pandemi başında post-prodüksiyondayız, vizyona gireceğiz ama Covid nedeniyle iş bugüne kadar bekledi. İyi bir ön hazırlık süreci geçirdiğimiz için sinema sürelerine nazaran 4 hafta gibi kısa sürede çektik.”
Yassıada mahkemesini bire bir dekore ettiklerini söyleyen Elma, en zorlandıkları sahnenin mahkeme salonu çekimleri olduğunu dile getiriyor. “Mahkeme sahnesi Türkiye’de ilk defa bu kadar büyük ve aslına uygun olarak tasarlandı. İTÜ’nün Tuzla’da bir yeri var. Oradaki stadyumu dekore ettik. Sahneleri fotoğraflardan dekore ettik. Çünkü insanlar bu tarz işlerde fotoğraflardan karakteri hatırlayacak ve arayacak. Mekân uygun mu değil mi bunlara bakacak.”
Elma, askeri cuntanın ciddi bir manipülasyonla mahkumları yıprattıklarını da dile getiriyor. “60 darbesi için ‘karar verildi, idam edildiler’ deniliyor ama 15 aylık manipülasyon ve yıldırma süreci var. Bu 15 ayda insanları nasıl yıldırırız diye bir uğraş var. Başbakan ve bakanlar idam edildi ama geride birçok insan ya yıprandı ya da sorguda öldürüldü.”
Yapımcı İbrahim Elma, İleri’nin kızı ve torunlarıyla film süresince sürekli irtibatta olduklarını ifade ediyor ve şunları söylüyor: “Hayatta kalan sadece Cahide Hanım vardı, onunla görüştük. Torunu Ömer İleri ile de görüştük. Cahide Hanım, film yapılsın istemiyordu ve tedirgindi. Çünkü babası onun için çok önemli bir yerde.
Yanlış anlatılır, saygınlığı korunmaz gibi çekinceleri vardı. O süreçte ziyaret ettik fikirlerini aldık. Filmi izlediğinde çok ağladı. Onayladı ve çok beğendiğini söyledi. 2020 Nisan ayı gibi filmi izledi, 3 ay sonra ise vefat etti.”
Filmin yönetmeni Emir Khalilzadeh filmin ismini hikâyenin en insani yönünden olduğuna dikkat çekiyor ve şunları söylüyor: “Bu film, aslında bir kitap uyarlaması. Sadık Yalsızuçanlar’ın kitabından beslenildi. O kitaptaki cümlelerden akla gelenleri isim olarak önerilmiş. Filmin adı, hikâyenin en insani tarafını anlatıyor aslında. Çok dramatik. Mektup yazıyorsunuz, ama 50 kelimeden oluşmalı. Ya da sansüre gidiyor veya engelleniyor. Bu bile kendi başına bir film konusu zaten. Ben çeker de izlerken de montajda ve sesteyken de içim çok buruldu.”
Khalilzadeh, filmdeki vapur sahnelerinin 50-60’lı yıllardan kalma vapurlarda çekildiğini, kalan çekimlerin Beykoz Kundura’da kendi ürettikleri dekorlarla ve gerçek mekanlarda çekildiğini vurguluyor.
Filmin oyuncularından İlker Kızmaz, filmde kurgu bir karakter olan bir gazeteciyi canlandırıyor. Dönemin haberciliğine de genişçe temas eden filmde, cesur bir gazeteci rolünde görüyoruz ünlü oyuncuyu. “Beni en etkileyen şey mahkeme sahneleriydi” diyen Kızmaz şöyle devam ediyor: “Yargılama esnasında bir anda idam kararı veriliyor. Tanıdığınız, kurtarmak için çaba gösterdiğiniz adam, ölüme gidiyor. Onunla göz göze gelmek... Hem insani şeyler yapmak zorunda olup hem de gazetecilik yapmaya çalışmak vicdani anlamda zorladı. Gazetecisiniz ve kendi değer yargılarınızı bir kenara bırakıp bu mesleği icra etmelisiniz. Oldukça zor bir durum.”
Filmin hazırlık ve çekim sürecinde Ahmet Tevfik İleri’nin kızı Cahide İleri’yle birlikte, torunu AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer İleri de katkı sağlamış. Ömer İleri şu bilgileri veriyor:“Ben ve halam elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalıştık. Elbette hiçbir film gerçek hayatı bire bir beyaz perdeye aktaramaz. Sonuçta bir de kurgu kısmı var. Prodüksiyon ekibi bu filmde ellerinden geldiğince gerçek olaylara sadık kalmaya çalıştı. Bunun yanında mümkün olduğunca gençlerin ilgisini çekecek bir format ortaya koydular. Yoğun bir çalışma yaptılar, umarım verilen mesajlar adreslerine ulaşır.” Dedesi Tevfik İleri’yle ilgili araştırmalarında kendisini en çok etkileyen yönünün merhumun bir sözü olduğunu dile getiriyor Ömer İleri: “Dedem sürecin sonuna doğru çocuklarına şöyle bir mesaj vermiş, ‘Size mal mülk servet bırakmadım. Ama şerefli, namuslu, erkek bir ad bırakabildim. Siz de bununla iftihar edeceksiniz.’ Beni en etkileyen yönü ve sözü budur. Kendini milletin hizmetine adamış bir insanın hayatının adeta özetini veren cümledir bu. Hayatı boyunca ne parada ne pulda gözü olmamış, idealist bir şekilde kendini milletine adamış bir insandı. Bugün de dedemizle bu anlamda gurur duyuyoruz.” Filmde, cunta yönetiminin gazetelere, tutuklular hakkında sipariş üzerine yaptırdığı yalan haberlere de geniş yer veriliyor. Gençlerin darbe döneminde yaşananların detaylarını öğrenmesi açısından filmi isabetli bulan İleri, “Darbe sürecine baktığınızda o dönemin muhalefetinin ortamı nasıl gerdiğini nasıl uzlaşmaz tutumlar içerisinde olduğunu nasıl bir yalan politikası yürüttüğünü görüyorsunuz. Filmin, yalanlarla kamuoyunun nasıl noktalara getirildiğini göstermesi açısından, halkımız ve gençlerimizde farkındalık yaratacak önemli bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Darbeye maruz bırakılan kadronun, nasıl idealist insanlar olduklarını ve bu millet için nasıl canla başla çalıştıklarını görmeleri noktasında katkısı olacağı kanaatindeyim” diyor.