Ankara’da yaşayan Zekiye ve Fahir Köklü çifti, ömürlerinin yarısını sokak hayvanlarıyla ilgilenerek geçiriyor. 26 yıldır aralıksız olarak hasta, sokağa terk edilmiş, trafik kazası geçirmiş hayvanlarla ilgilenmeyi kendilerine borç bilen Köklü çifti, hayvan sayısı artınca çareyi bir barınak açmakta bulmuşlar. Çankaya’da kiraladıkları bir araziye kurdukları barınakta ise 11 yıldır 470 tane hasta köpeğe bakıyorlar. Hayvan Kurtarma Derneği ismini verdikleri barınakta bir araya geldiğimiz çift, yenisafak.com’un sorularını yanıtladı.
Z.K: Köpeğin sorumluluğu çok büyük alan olmuyor. Onun için böyle bir yer kurmak durumda kaldık. İlk önce bir sitede bir ev aldık. Sitedeki evde sıkıntı çok yaşadık. Dükkanımız vardı çok iyi gelir getiren onu sattık. Bunu herkes yapamıyor işte. Çok zor yani hayvan baktığınız zaman bir gücünüzün de olması gerekiyor.
Z.K: 11 tane görmeyen var. 23 tane de üç bacaklı var. Altı yedi tane de kalp hastamız var. Yaşlılarımız var.
Z.K: İhbar alıyoruz gecenin saat üçünde. Yol kenarında yatan bir köpeğin yardıma ihtiyacı var diye. Gidip alıyoruz. Şu anda tıkandık ama ihbarlara cevap veremiyoruz. Çünkü gelenler sahiplenmiyor. Sahiplenme olduğu sürece yapabiliriz bunu. Yuva ilanları açıyoruz ama maalesef insanlarımız engelli hayvanlara duyarlı değil. Öyle olunca da biz ömür boyu burada ev sahipliği yapmaya çalışıyoruz. Şehir dışından uçakla kimliğini çıkarıp Ankara’ya getirttip tedavilerini yaptırıp şu an bizimle olanlar var.
Z.K: 11 yılda 100 tane sahiplenme yapmışızdır. Uzun kalanları zaten sahiplendiremiyoruz. Çünkü onlar bizi anne baba olarak bildikleri için gittikleri yerde mutlu olamıyorlar.
Z.K: Küçük bir gönüllü grubumuz var. Onlar bize destek oluyorlar bir şey olunca. Bir de kendimizden çok koyuyoruz. Eşimin iyi bir mal varlığı var ailesinden kalan, ben çalışıyorum. Onların hepsi buraya gidiyor ama gönüllü arkadaşlarım da duydukları zaman imkanları dahilinde yardımcı olmaya çalışıyorlar. 470 çocuk var şu an baktığımız. Akıl mantık işi değil şu yaptığımız iş. Bu kadar sayıya ‘ben ömür boyu bakarım’ kimse diyemez.
Z.K: Mesela bugün pazar, üç arkadaşımız geldi ama herkes duyarlı güya. Facebook’ta, Twitter’da, Instagram’da. Daha fazla insanın olması gerekiyor. Burada ihtiyaç sadece mama değil. Bu hayvanların sevilmesi gerekiyor. Bunların kulübelerinin yerlerinin değişmesi gerekiyor. Kışın saman dağıtmamız gerekiyor kulübelerine. İnsan gücüne çok ihtiyaç var. Çok çaresiz hayvan gördüm. Çok kötü durumda hayvanlar aldım gece yarıları gidip. Bizleri arıyorlar ‘Kedi var, köpek var alın’, ‘Ne işe yarıyorsunuz?’ diye hakaret edenler var. Biz gönüllü yapıyoruz bu işi. Zaten ömrümüzü ve paramızı bu işe vermişiz.
Z.K: Temizlik her gün yapılıyor burada. Su dağıtımı her gün yapılıyor. Mama dağıtımı yine günde bir öğün şeklinde yapılıyor ama hepsinin sevdiği mamaları biliyoruz. Hepsinin isimleri var. Hepsi bir karneyle kayıtlı. Hepsinin hastalıkları belli, ilaçları veriliyor düzenli.
Bu hayvanlar sadece barınmıyor. Gıdalarının sağlanması gerekiyor. Hasta olanların tedavi olmaları gerekiyor.
Z.K: Günde 15 paket, 15 kiloluk mama tüketiyoruz. 70 liradan alıyoruz her bir paketi. Epey bir maliyetli oluyor. Bir iki paket birileri gönderirse üstünü ya biz almaya ya da borçlanmaya çalışıyoruz.
Fahir Köklü: Çok maliyetli. Oldukça maliyetli ama tabii hayvan sağlığı açısından da gerekli kuru mama kullanılması. Ama yapmak lazım. Bir şey yapıyorsanız en iyisini yapmaya çalışacaksınız. Bu hayvanları kapatıyoruz buraya. Kapatıyorsak da bakımlarını üstlenmek zorundayız.
Z.K: Klinik giderlerimiz çok fazla. Ömür boyu baktığımız hayvanda zaman içerisinde hastalık olabiliyor, tümör olabiliyor, kanser olabiliyor. Şu an da mesela iki tane tümörlü köpeğim tedavide. Her biri en az dört bin, beş bin lira tutacak ki sokak hayvanlarına indirimli. Ben çocuklarımın hepsinin ölümlerinin annelerinin yanında olmasını istiyorum ben Allah ömür verirse.
F.K: Hayvanların hastalığına göre ilaçlar var. Kalp hastası olan, Tiroid olan, Leishmania olan, Epilepsi geçiren hayvanlarımız var. Eklem ağrıları ilaçları var. Çok çeşitli ilaçlar var. Çeşitli rahatsızlıkları çıkıyor, veterinerlere gidiyoruz. Hastalığı teşhis edip uygun ilacı veriyorlar. Bizim görevimiz sadece işte o ilacı gününde zamanında verebilmek.
Z.K: Evlat acısı çok acı bir şey ama devam etmek durumundayım. Çünkü diğerleri var. Hemencecik onu kalbime, içime atıp bunları gülerek sevmeye devam etmek durumdayım.
Z.K: Evdeki sayımız 30 civarı. Size evde yer kalıyor mu?
Z.K: Kalmıyor ama toplasanız bir köpek etmiyor. Genelde yaşlılar, üç bacaklılar, körler, ameliyat olanlar. Son günlerini rahat yaşasınlar diye evdeler. Bir şeker hastası, üçü kör, ikisi felçli şeklinde.
F.K: Ben artık 52 yaşına geldim. Şimdi çok fazla gönüllümüz yok işin açıkçası. Bu işi hanımla beraber yapmak zorundayız ama artık belli bir süreden sonra bünye çok fazla kaldıramayabiliyor. Bu yapıların hepsini ben yaptım. Benle beraber arkadaşlarım da bana yardımcı oldular ama genelde yüzde yetmişini ben yapıyorum. Yüzde otuz işte dışarıdan bir yardım alabilirsem mutlu oluyorum. Haliyle yorulduğumu hissediyorum.
F.K: Biz uzun yıllardır yapıyoruz bunu. Halef Selef meselesi. Halefimi bulamadım, yok. İlerde ne olur, iyice yorulduktan sonra nasıl yaparım bilmiyorum. Çünkü herkesin kendi bir planı var. Programı var.
Z.K: Hayvan sevgisi demeyeceğim. Herkes sevdiğini iddia ediyor. Şimdi dünyaya geldik, yaşıyoruz. Bir şeylere faydalı olalım. Bu insan olabilir, yaşlı olabilir, çocuk olabilir, ağaç dikilebilir. Her türlü konuda herkes bir şeyler yapmalı. Dünyaya bir şeyler katıp sonra ölüm gitmeliyiz. Şimdi biz bu hayvanları kendimiz doğurmadık. Bir yerden gidip parayla satın almadık. Bunlar yaratıldı. Her insanın yapabileceği şey bir kap yemek ve su vermek. Merhametten gelir, vicdanen gelir. İnançsız da olsak vicdanen üzülmeliyiz. Araba, ev… Bunlar geçici şeyler. Hepimiz ölüp gideceğiz. Bir faydamız dokunsun, bir acıyı dindirelim, bir şeye merhem olalım. Siz böylesi bir sorumluluğu sırtlanmışken her gün hayvanlara uygulanan şiddet haberlerini okuyoruz.
Z.K: Çok korkunç, bana yapılmış gibi hissediyorum. Bütün insanların da her konuda empati duyması gerekiyor. Bu hayvanlar aç, susuz, çalışmıyorlar, yiyecek bulamıyorlar, insanlar merhametsiz davranıyor. Her gördüğümde insanlara nefret doğuyor içimde ve ‘Neden bu kadar kötüsünüz?’ diye sormadan edemiyorum. Bunun düzelmesi için de bir kanunun çıkması gerekiyor. Şu anda çalışmaları yapıldı. Gerçekten komisyon başkanı Mustafa Yel, çok güzel bir tasarı hazırladı. O şekliyle çıkarsa güzel olacağına inanıyorum. Bu insanlar rehabilite edilmeli. Sonra topluma katılmalı. Çünkü hayvana yapan çocuğa da yapıyor, kadına da yapıyor.