Yeni Şafak’ın temeli, Hekimler Birliği Vakfı’nın 1994 yılında kurduğu Şafak gazetesi ile atıldı. Bir buçuk ay çıkan Şafak, ekonomik güçlükler nedeniyle kapanma noktasına gelince Kış ailesi devreye girdi. Ahmet, Mahmut ve Recep Kış kardeşler ile Ahmet Şişman ortaklığındaki İz Yayıncılık, “Şafak”ı, “Yeni Şafak”a dönüştürerek imtiyaz hakkını satın aldı.
23 Ocak 1995’te gerçekten de “yeni” bir “şafak” doğdu. Bugünleri adeta 25 yıl önce “Türkiye’nin Önü Aydınlık” manşetiyle öngören Yeni Şafak, yayın politikasını, “Türkiye’nin Birikimi” başlığıyla birinci sayfadan şöyle deklare etti:
“Bir şeylerin değişmesi gerekiyor. Türkiye, kendi iradesi dışında oluşturulmuş kalıplara artık sığmıyor. Siyasetten ekonomiye, kültürden dış politikaya kadar bütün alanlarda eski yapılar kirleniyor, zorlanıyor.
Elbette bu değişimin bir istikameti de olması gerekiyor. Bu ülke insanının kimliğiyle, değerleriyle bağdaşmayan bir değişim yeni bir yanlışa yönelmekten başka bir anlam ifade etmiyor.
Bize göre ‘üç tarafı denizlerle çevrili bir kara parçası’ değil Türkiye. Tarihiyle, insanıyla, geleceğiyle, dostuyla-düşmanıyla Türkiye bir birikimi ifade ediyor.
Yeni Şafak, bu ülkenin ‘doğru yönde’ yenilenme tarihini ve ‘Türkiye’nin birikimini’ yansıtmak amacıyla yola çıkıyor. Yeni ve temiz bir başlangıç olmak istiyor: Hem Türkiye, hem dünya için.”
Çeyrek asır boyunca bu taahhütlerinden milim sapmadan aynı heyecan ve kararlılıkla gündem belirleyen, hak ve özgürlüklere saygılı, okur önceliklerini önemseyen bir gazete olduk. Öncü, ikame edilemez kimliği ile karar vericilere yol gösteren Yeni Şafak, içeride olduğu kadar dışarıdan içeriye yönelik oyunlara karşı da hep teyakkuzda ve oyun bozucu oldu.
Gazetelerin arka sayfalarında, dar sütunlarla geçiştirilen “Bosna Dramı”, Yeni Şafak’ın daha ilk sayılarında gündemin ilk sıralarına taşındı. Kimsenin haber bile yapmaya cesaret edemediği o dönemde Yeni Şafak, İsrail Başbakanı Ariel Şaron’u Hitler’e benzeterek “Adolf Şaron” manşetini attı, Filistinlilere, Filistin davasına kayıtsız şartsız desteğini daha o günlerde ilan etti. Çeçenistan’da yaşanan acılar Türkiye gündeminin üst sıralarına yükseltildi. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Çeçenistan’a ziyaret kararı almıştı. Rusya’nın güdümündeki Çeçenistan yönetimini ziyaret, Rusya’nın elini güçlendirecekti. Yeni Şafak öyle güçlü bir kampanya yürüttü ki, Demirel, ziyareti iptal etmek zorunda kaldı.
3 Kasım 1996’da mafya-siyaset-bürokrasi ilişkisinin deşifre olmasına yol açan Susurluk Kazası sonrası Yeni Şafak, “Kimin Çetesi”, “Niçin Susuyorlar” diye sordu; “Yaraya neşteri vurun, gittiği yere kadar götürün” dedi.
Yayın hayatına başladığı yıllara karşılık gelen dönemde, Refah Partisi’nin 1994 yerel seçimlerinde İstanbul, Ankara, Konya, Kayseri gibi büyükşehirlerin yanı sıra, hatırı sayılır sayıda il ve pek çok ilçede belediye başkanlıklarını almasıyla yepyeni bir siyasal süreç ve buna eşlik eden sosyolojik bir yapılanma şekillenmeye başladı. Sürecin devamında Necmeddin Erbakan liderliğindeki Refah Partisi’nin koalisyon ortağı olarak iktidara gelmesi, vesayet odaklarını endişelendirdi. 28 Şubat 1997’de dokuz buçuk saat süren meşhur MGK toplantısında adeta tüm hak ve özgürlükleri askıya alan ve dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun “Bin yıl sürecek” dediği o meşum süreç başladı.
Süreç devam ederken, 1998’de Yeni Şafak’ta nöbeti Albayraklar devraldı. Önceki Genel Yayın Yönetmenlerimizden Yusuf Ziya Cömert, 13. yıldönümümüzde yaptığımız yayında tanıklığını şu şekilde anlattı: “Bu, yeni bir başlangıçtı. Kış ailesi gibi, başta Ahmet Albayrak olmak üzere Nuri, Mustafa, Kâzım ve diğer bütün Albayraklar, ‘taşımaya değer’ olan bu yükü, ailece taşıdılar. Maddî ve manevî hiçbir fedakârlıktan kaçınmadılar. 28 Şubat sonrası yönetimlerinin gazeteye ve Albayrak ailesine yönelik baskılarına hiç yüksünmeden göğüs gerdiler.”
11 Ekim 1998’de “Başörtüsüne özgürlük, inanca saygı, düşünceye özgürlük için el ele” eylemine öncülük edip, utanç fotoğraflarını yayınlayınca, statüko sarsıldı. Batık bankalar ve yolsuzluklar da 28 Şubat sürecinin simgeleriydi. Halkın yaklaşık 50 milyar dolarlık parası, ‘irtica’ çığlıkları eşliğinde hortumlandı. Yeni Şafak, büyük bir habercilik refleksi ve cesaretle bunları belgeleriyle yayınladı.
Yolsuzluk haberlerinden rahatsız olan dönemin hükümetinin talimatıyla basılan gazetemizin sahipleri gözaltına alındı, işkencelere tabi tutuldu. Bu kirli tezgâhı “Gazetemize Örümcek Baskını” başlığıyla duyuran Yeni Şafak, hesap soracağını dosta düşmana ilân ederek, sorumluları yargıya havale etti.
Terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999’da, Kenya’da tarihe geçen bir operasyonla yakalandı. Türk siyaseti üzerinde önemli etkiler bırakan olayı dönemin Başbakanı Bülent Ecevit açıkladı. Türkiye’nin terörle mücadelesinde bir dönüm noktasına işaret eden haberi Yeni Şafak ‘Anaların Zaferi’ başlığıyla duyurdu.
17 Ağustos 1999 depremindeki ağır kayıplar tüm yurdun üzerine bir kâbus gibi çökmüştü. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, kendisinden özür beklenirken, “Ne yapalım altımız çürük” sözleriyle savunmaya yapmaya kalkışınca Yeni Şafak’tan şu cevabı aldı: “Hayır Üstümüz Çürük.”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 4 aylık hapis cezasını çekmek üzere yüzbinler tarafından Pınarhisar Cezaevi’ne uğurlandığında Türkiye’ye Yeni Şafak aracılığıyla veda etti: “Sevgili dostlarım! Artık sizlere veda etmek mecburiyetindeyim. Ayrılmadan önce zor da olsa birkaç cümle söylemek istiyorum. Bugün 26 Mart 1999… Öbür gün bayram… Sevgili İstanbullulara, aziz milletime ve bütün İslâm âlemine hayırlı bayramlar diliyorum. Şu günlerde çok zor günler geçiren Kosovalı kardeşlerimizin tez zamanda tekrar evlerine dönmelerini, huzur içinde, barış içinde, özgürlük içinde nice bayramlar kutlamalarını diliyorum.”
AK Parti’nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimleri… Türkiye’yi tarihinin en büyük ekonomik krizine sokan, halkın oyuna güvenmedikleri için askeri ve sivil bürokraside yuvalanmış çetelere sığınan iktidarlar, bu seçimde tasfiye oldu. Yeni Şafak’ın 4 Kasım tarihli manşeti “Tarihi Tasfiye”dir.
AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan, siyasi yasaklı olduğu için 3 Kasım 2002 seçimlerine katılamadı. Ancak Siirt Pervari’de 3 sandık kurulunun oluşturulmaması, 1 sandığın ise kırılması üzerine seçimler iptal edildi. 9 Mart’ta yenilenen seçimlerde AK Parti tulum çıkardı ve Erdoğan, Siirt birinci sıradan milletvekili oldu. Yeni Şafak, 10 Mart’ta “Erdoğan Başbakan Olmalı” başlığını kullandı.
14 Mart’ta yeni kabineyi açıklayan Erdoğan, uzun süren bir siyasi mücadeleden sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin 59. Hükümeti’nin Başbakanı oldu.
11 Eylül saldırılarının ardından ABD’nin Irak’ı işgal hazırlığı, Türkiye’nin önüne zorlu sınavlar koymuştu. Irak’ta Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesi ve önümüze konan Irak’a asker tezkeresinin tüm gündemi kapladığı günlerde, “ABD öldürüp gidiyor, biz ise buradayız, komşularımızla, dindaşlarımızla” dedik. Yürüttüğümüz yoğun kampanya sayesinde tarihe 1 Mart Tezkeresi olarak geçen tezkere Meclis’ten geçmedi. Böylece Türkiye, telâfisi mümkün olamayacak büyük bir badireden kurtuldu.
Şemdinli’deki Umut Kitabevi’ni bombalama eyleminde bulunurken yakalanan astsubaylar ve itirafçıların yaptığı eylem, 2006’nın son aylarında 2007 yılında yaşanacak olaylar zincirinin habercisiydi. Olayı ilk gün “Şemdinli’den Kaçış Yok” manşetiyle duyuran Yeni Şafak, olayın takipçisi oldu. Danıştay üyelerinin kurşun yağmuruna tutulduğu, bir kişinin ölümüyle sonuçlanan olay, medyada çarpıtmalar sürerken Yeni Şafak’ın yaptığı yayınlar sayesinde provokasyon tüm yönleriyle aydınlığa kavuşturuldu.
2007 yılı; 367 krizi, e-Muhtıra, 22 Temmuz genel seçimi ve 21 Ekim Anayasa değişikliği referandumu gibi birçok siyasi olayı yaşadığımız bir yıldı. Görev süresi bitene kadar AK Parti’nin icraatlarını engellemeye devam eden Ahmet Necdet Sezer ve Sabih Kanadoğlu’nun ipine tutunarak 367 kriziyle Meclis’i kilitleyen CHP’ye karşılık, bu kriz ortamında Türkiye’nin, “Yeter! Söz bizde” diyerek AK Parti’ye tam ehliyet vermesi Türk siyasi tarihinin en önemli dönüm noktalarından birini oluşturdu. Yeni Şafak, böylesine bir kaos ortamında demokrasi ve halktan-haktan yana tutumuyla dönemin medyasına ve karar vericilerine yön tayininde büyük işlev gördü.
1929 Büyük Buhranının ardından küresel ekonomide yaşanan en büyük sarsıntı olan 2008 ekonomik krizi, ABD’de başlayıp tüm dünyaya yayıldı. Bu kriz dev şirketlerin iflasına, bankaların batmasına, milyonlarca kişinin işsiz kalmasına neden olurken Türkiye bu süreci en az hasarla atlatan ülke oldu. Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın, “Kriz bizi teğet geçecek” söylemi, Türkiye’de kriz bekleyen çevrelerce sıkça gündeme getirilip eleştirilirken, Yeni Şafak, milli bir duruşla, manşet ve sayfalarında süreci soğukkanlılıkla ele alan bir yayın anlayışı sergiledi.
Haziran 2013’te yaşanan Gezi olaylarının aslında bir kalkışma olduğu, pek çok gazete tarafından günler sonra ancak fark edilirken, Yeni Şafak, daha ilk günlerden itibaren ihaneti, gözler önüne serdi; Provokatör Mehmet Ali Alabora’nın “Mi Minör” adlı tiyatro oyunuyla aylar öncesinden prova yaptığını belgeledi, “Kırmızılı Kadın” figürünün gerçek kimliğini deşifre etti.
Yeni Şafak, Türkiye tarihinin en büyük ihanet örgütlerinden olan ‘Fetullahçı Terör Örgütü’ne karşı amansız bir mücadele verdi. Örgütün ilk büyük kumpası olan 17 Aralık 2013’teki operasyonun hemen ertesinde bu kirli oyuna “Boyun Eğmeyeceğiz” diyen Yeni Şafak, 15 Temmuz darbe girişimine kadar uzanan süreçte de devletin FETÖ’yle mücadelesine kayıtsız şartsız destek verdi.
Türkiye’nin FETÖ tehlikesini yeni öğrendiği dönemlerde gazetemiz büyük bir komployu deşifre etti. Selam-Tevhid isimli hayali bir örgüt üzerinden yüz binlerce insanın dinlendiğini ortaya çıkaran Yeni Şafak, 24 Şubat 2014’teki “Derin Kulak Pensilvanya” manşetiyle Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehlikeyi gösterdi. Skandal dinleme olaylarının peşini bırakmayan Yeni Şafak, olayın bütün ayrıntılarını günbegün okuyucularına aktardı.
30 Mart 2014’teki yerel seçimlerde FETÖ ile hesaplaşan Türk milleti, 10 Ağustos’ta da Tayyip Erdoğan’ı yüzde 51,7 ile Cumhurbaşkanı seçti. Vatandaşın Erdoğan’a FETÖ ve PKK ile mücadele için tam yetki vermesini hazmedemeyen çevreler, “6-8 Ekim Olayları” olarak tarihe geçen günlerde Türkiye’yi savaş alanına çevirdi. Ayn el Arab (Kobani) bahanesiyle sokakları isyana çağıran HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 46 kişinin katili oldu. Demirtaş’a en iyi cevabı ertesi gün Yeni Şafak 9 sütuna attığı manşetle verdi: Sorumlusunuz!
7 Haziran 2015 seçimine Ahmet Davutoğlu liderliğinde giden AK Parti’nin tek başına hükümeti kuracak çoğunluğu elde edememesi karşısında Yeni Şafak, bir gün sonra 8 Haziran’da “Erken Seçim” manşetiyle çıktı. Gerçekten de 1 Kasım’da erken seçim oldu. Nefeslerin tutulduğu 1 Kasım seçimlerinde halk sandığa giderek sözünü söyledi, AK Parti’ye tek başına iktidar yetkisi çıktı. Sağduyulu yayınlarıyla Türkiye’yi istikrarsızlaştırma çabalarına karşı duran Yeni Şafak, 2 Kasım’da “Kirli ittifaklar çöktü. AK Parti tek başına iktidar” üst başlığını kullanarak seçimin sonucunu manşetten “Muhteşem Zafer” olarak değerlendirdi. Bu süreçte Yeni Şafak yayınlarıyla istikrarın devamından yana tavır aldı ve yapıcı tutumunu hep sürdürdü.
Yeni Şafak, en büyük gazetecilik başarılarında birine de terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen’in “Masonluk Belgeleri”ni yayınlayarak imza attı. Türkiye, Gülen’in gençlik yıllarından itibaren Masonluk yemini ettiğini ve “üstün hizmetlerinden” dolayı taltif madalyası aldığını Yeni Şafak’tan öğrendi.
Yeni Şafak, Suriye’deki iç savaş başladığından beri sınır hattı boyunca oynanan oyunları bir bir deşifre etti. 12 Nisan 2016’da “Birinci Madde Golan” başlığıyla verilen manşette, Cenevre’de Suriye için değil İsrail için toplanıldığı ortaya koyuldu. 20 Mayıs 2016’da Kasım Süleymani’nin Halep’i imha planını hazırlarken çekilen görüntüleri, “Katliam Planı Bu Odada Yapıldı” manşetiyle duyuruldu. Bu, sadece iki örnek. Yeni Şafak, Suriye sorunu için onlarca özel haber manşeti yaptı. Sayfalarımız, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarına adeta ‘zemin’ oldu.
21 Haziran 2016 tarihli sayıda “Havada Tasfiye” başlığı ile verdiğimiz haberde büyük oyuna dikkat çektik. Bu haberden üç gün sonra 24 Haziran’da “FETÖ’nün İnfaz Timi” başlıklı haberle örgütün karanlık yüzünü gösterdik.
14 Temmuz 2016 tarihli manşetimiz “18 Paşaya FETÖ Suçlaması” idi. Ve 15 Temmuz… Darbe girişiminin yaşandığı gecenin sabahında Yeni Şafak yine bir FETÖ manşeti çıktı. “TSK Bile Pes Etti” başlıklı haberde Türkiye’nin gözbebeği kurumunun nasıl teslim alındığı ortaya koyuldu.
Albayrak ailesinin hemen tamamı darbe gecesi medya binasında toplanıp süreci takip etti. Albayrak Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Albayrak, ilk refleksini ve kararlılığını şöyle anlattı: “Yetkililere ulaşamadığımız zaman yaşadığım duygular çok karmaşıktı. Bir an bile tereddüt etmedim. O gece diğer medya kuruluşlarını da arayarak biz böyle böyle harekete geçtik, kendi grubunuzu harekete geçirin, dedim….”
İcra Kurulu Başkanımız Mustafa Albayrak, tvnet’in canlı yayınına çıktı ve herkesi darbe girişimine karşı tavır almaya karşı çağırdı. tvnet’e bağlanan Genel Yayın Yönetmenimiz İbrahim Karagül de, “Bu yaşananlar iç savaş ve işgal girişimidir. Hepimiz bu ülkeye sahip çıkmakla yükümlüyüz. Ya var olacağız, ya yok olacağız” dedi.
Yeni Şafak darbecilere sadece yayınlarıyla değil, canıyla kanıyla da direndi. “Başkomutan’ın emriyle sokağa çıkıyoruz” diyen foto muhabirimiz Mustafa Cambaz, göğsünden iki kurşunla şehit edildi.
Türkiye’yi hedef alan küresel senaryolar, hiç hız kesmedi. 15 Temmuz’da püskürtülen işgalciler, başka alanlarda aynı sonucu almak için durmadı. Tehlikeyi fark eden MHP lideri Bahçeli’nin erken seçim teklifiyle yerle bir oldu. Erdoğan’la Bahçeli’nin zirvesinden 24 Haziran 2018 tarihi çıktı. Tüm oyunları bozan kritik seçim kararını, Yeni Şafak 19 Nisan’da “Şah-Mat” manşetiyle duyurdu. 25 Haziran’da da, “24 Haziran Devrimi: Yeniden Bismillah” dedi.
24 Haziran sonrası çok yakın tarihin gündemini okurun ilgi, dikkat ve hafızasına havale ederek özetlemeyi burada kesiyoruz. Bu yayının ilerleyen sayfalarında son 25 yıllık tarihin Yeni Şafak manşetlerinde nasıl başarıyla yansıtıldığını görebilirsiniz.
Bu bölümün son sözünü, bu yayının başında konuk ettiğimiz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan söylesin: “Çeyrek asırdır ülkemizin gelişmesine, ilerlemesine ve beka mücadelesine tanıklık eden, Büyük Türkiye’ye ve hedeflerine inanan, bu süreçte halkımızın doğru, tarafsız ve eksiksiz bilgilendirilmesi görevini başarıyla yerine getiren Yeni Şafak gazetesinin 25. yılını tebrik ediyorum.”