Unutulmaya yüz tutmuş meslek dallarını geçmişten geleceğe taşımayı amaçlayan "13. Beyoğlu Altın Eller Geleneksel El Sanatları Festivali" başladı. Beyoğlu Belediyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kültür Kenti Vakfı iş birliğiyle gerçekleştirilen festivalde 63 sanatkar ve zanaatkar el sanatında hünerlerini sergiliyor.
60 yıldır keçecilikle uğraşan Ahmet Yaşar Kocataş, UNESCO tarafından ‘Yaşayan insan hazineleri’ listesine alınmış. Uzun yıllardır festivallere katıldığını belirten Kocataş, "Ben ustayım tasarımcı değilim. Eskiden çoban keçesi ve halı yapılırdı. Şimdi bunları yapamıyorum. Keçeciliğin gelişmesi ve yenilenmesinde bu tür festivallerin payı büyük. Mesela buraları ziyarete gelenler üniversite hocaları ve tasarımcılarla konuşuyorum ve notlar alıyorum. Daha sonra bu fikirlerle yeni tasarımlar ortaya çıkarıyorum. "
Cevat Arslan ise minyatür müzik aletleri yapıyor. Arslan, 30 yıl önce bu sanata nasıl başladığını şöyle anlatıyor: "Duvarda asılı duran sazıma bakarken neden ben bunların minyatürlerini yapmıyorum dedim. Aslında bu kararımın temelinde çocukken babalarımızın bize oyuncak alamaması ve tahtadan kılıçlar ve arabalar yapmamız yatıyor. " 26 çeşit müzik aleti yapan Arslan , her birinin üzerinden 52 defa geçtiğini söylüyor. Fazla sabır gerektiren bu işi devam ettirecek bir çırağı ise henüz yok. Gaziantep'ten gelen Erol İçer ise 55 yıldır yemeni yapıyor. İçer, yemeni yapımında çok sayıda gencin yetiştiğini ve bu zanaatın ilgi gördüğünü söylüyor. İçer, "Sadece süsü amaçlı kullanılmıyor. İçi ve dışı tamamen kösele olduğu için çok sağlıklı ve yazın çok rahat giyilir. "
Bakır ustası Taner Kervancıoğlu , 40 yıldır bakır işlemeciliği yapıyor. Kervancıoğlu , Osmanlı ve Selçuklu motiflerini birleştirip kendi özgün motiflerini bakıra işliyor.
Denizli'nin Buldan ilçesinde 60 yıldır dokumacılıkla uğraşan emekli öğretmen Selahattin Kaçanoğlu, dokumacılığı yaşatıyor. Dokuma ustası Kaçanoğlu ABD, Almanya, Fransa, İtalya ve Kanada gibi birçok ülkeye de satış yapıyor. Dokuma mesleğinin içinde doğduğunu söyleyen Kaçanoğlu, "Dokuma mesleğinin içerisinde doğduğumuz, büyüdüğümüz için bu mesleği devam ettirmeye çalışıyoruz. İşimizi sürdürmekte zorlanıyoruz. Çünkü yeni makineler çıkınca bizim üretim tarzımız çok geride kalıyor. Tüm bunlara rağmen ben oğlumu yetiştirdim. Çok sayıda öğrencim de oldu" diyor. Kaçanoğlu, UNESCO tarafından ‘Yaşayan insan hazineleri’ne aday gösterildiğini de dile getiriyor.
Sakarya’dan festivale gelen Sabri Özşahin, 60 yıldır kaşık yapıyor. Özşahin, “Bu mesleğin 150 yıllık tarihine vakıfım. Bizim Kaşık ustamız Hoca Ahmet Yesevi’dir. Köyümüzde Yesevi’nin çıraklarının türbeleri var. Taraklı’nın dört köyünde bu iş yapılıyor. Bizim kuşak bu işi yapan son kişiler olacak. Çırak bulamıyoruz” diyor. İstanbul'a geldiğinde yüzlerce kişinin bu işi öğrenmek için kendisine başvurduğunu belirten Özşahin, "Büyük şehirlerde belediyelerin ve üniversitelerin bu işe el atması gerekiyor. Ben her yere gidip ücretsiz ders verebilirim" ifadelerini kullanıyor.
Zonguldak Devrek’te 18. yüzyıldan beri yörede doğal olarak yetişen kızılcık ağaçları kullanılarak, el işçiliğine dayalı geleneksel el sanatı olan bastonculuk yapılıyor. Ali Akçasu da 35 yıldır bu işi icra ediyor. Her bir bastonu değişik renk ve motiflerle yapan Akçasu'nun mesleği öğrettiği oğlu da Bülent Ecevit Üniversitesi Devrek Bastonu Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde dersler veriyor. 47 yıldır yorgancılık yapan Beşir Bostan, tamamen doğal pamuk ve yünden yorgan yaptıklarına dikkat çekiyor. Boston, sanat okullarında verdiği kurslarla geleneksel bir değerimiz olan yorgancılığı yaşatmak için çaba harcadığına vurgu yapıyor.
Karagöz sanatçısı Sibel Tomaç, 2012 yılında Kültür Bakanlığı tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı olarak seçilmiş. Tomaç, 2003 yılından beri hem Karagöz kuklaları yapıyor hem de oynatıyor. Bu işin büyük emek istedğini belirten Tomaç, “Boya, resim, dikiş, şarkı, taklit, oyunculuk ve daha birçok unsuru barındıran bir sanat icra ediyorum” diyor.