Bitmek bilmeyen buhranlarımız

Harun İlhan
13:235/12/2017, Salı
G: 14/10/2022, Cuma
Yeni Şafak
Said Halim Paşa
Said Halim Paşa

Said Halim Paşa toplumsal olayları ve çatışmaları devlet adamlarına yakışan bir vakurla karşılamayı, farklılıkları ve benzerlikleri belli bir bütünlük içinde okumayı becermiş bir düşünür. Vefatının üzerinden 96 sene geçmesine rağmen Paşa, devlet aygıtındaki değişimlerin hangi sürekliliklerin sonucu olduğunu görmek isteyenler ve devlet aklının toplumsal ruhla nasıl bütünleşebileceğini arayanlar, yani gürültüden başını kaldırıp ufku görmek isteyenler için hâlâ önemli bir kaynak olmaya devam ediyor.

Güneşli bir hafta sonunda İstanbul turu için ideal mekânlardan biridir Yeniköy. Sahilde yürürken beyaz, eski ancak bakımlı bir bina ilişir gözünüze. Bu binanın nasıl bir yapı olduğunu ve kime ev sahipliği yaptığını soruşturduğunuzda ise Said Halim Paşa ismi çıkar karşınıza. Günümüzde çeşitli organizasyonlara, televizyon programlarına ve film setlerine kapılarını açan bu güzel bina, geçmişte modernleşme tarihimizin nevi şahsına münhasır isimlerinden biri olan Said Halim Paşa’ya ev sahipliği yaptı. Kendisi meşhur Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunu, İttihat ve Terakki’nin önde gelenlerinden ve İslamcı ideolojinin sembol isimlerinden biri olarak farklı kimlikleri birleştirmiş bir entelektüel, aynı zamanda bir devlet adamıydı.

1863’te Kahire’de doğar fakat Osmanlı terbiyesiyle büyür Said Halim Paşa. İlk öğrenimini ehil isimlerden aldığı özel derslerle tamamlar. Anadili olan Arapça ve Türkçe’nin yanı sıra Fransızca ve İngilizceye de iyi derecede hakimdir. Hatta öyle ki Paşa’nın Fransızcasının Arapçasından daha iyi olduğu saray kulislerinde bile dolaşmaktadır.

İTTİHAT VE TERAKKİ İLE İŞ BİRLİĞİ

Paşa İsviçre’de beş yıl siyasal bilimler, felsefe ve hukuk öğrenimi görür. Bu süre kendisinin Batı toplumu ve kendi toplum geleneği arasında çok daha sağlıklı karşılaştırmalar yapmasına imkân tanıyacaktır.
Batı’yı görmeden Batı’ya kendini adayanların
aksine Said Halim Paşa, Batı’nın tüm gerçekliğine yakinen şahit olur. İçinde yaşadığı toplumun kurumlarının, yasalarının ve toplumsal yapısının mahiyetini, döneminin
genç ama hızlı devrimcilerinden
çok daha sağlıklı şekilde tespit etmiştir. Bununla birlikte toplumda bir şeylerin değişmesi gerektiğinin de bilincindedir. Söz konusu farkındalık onu, sonrasında yol ayrımına gideceği İttihat ve Terakki ile iş birliği yapmaya iter.
II. Abdülhamid’i devirmek adına bir araya gelen nispeten farklı bu iki siyaset anlayışı, I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar fırtınalı bir beraberlik yaşayacaktır. Bu beraberlik içinde Paşa,
Şûra-yı Devlet reisliğinden sadrazamlığa kadar
en üst devre kademesinde görevini ifa edecektir. Fakat savaşın sona ermesiyle birlikte taraftar olmadığı savaşın sorumlusu sayılarak Malta’ya sürgün edilir. İlerleyen yıllarda İstanbul’a dönme girişimleri sonuç vermez ve Roma’ya yerleşir. 1921 yılında ise bir Ermeni tarafından suikasta uğrayarak yaşamını yitirir.
Said Halim Paşa’nın Türk toplum düşüncesi ve siyaset tartışmaları içinde en farklı özelliklerinden birisi, toplumsal değişmeyi tamamıyla bir
yapı problemi
olarak ele almasında yatar. Bu noktadan bakıldığında Paşa, kendisinin tam zıddı olan kuzeni Sabahattin Bey’in görüşlerini hatırlatır. Said Halim Paşa da tıpkı Sabahattin Bey gibi toplumda yapılacak reformların o toplumun dokusuyla yakından ilişkili olduğunu düşünür. Fakat kuzeninin aksine
toplumsal yapıyı tamamen değiştirmeyi değil, özüyle muhafaza etmek gerektiğine inanır.

TOPLUMUN ÜZERİNE UYMAYAN KIYAFET

Tanzimat’tan itibaren yapılan tüm kurumsal düzenlemeler ve yasal değişiklikler, topluma benimsetilmeye çalışılan bütün Batılı siyasal formlar,
Türk toplumunun doğasına taban tabana zıttır.
Ülkede gerçekleştirilmeye çalışılan bütün değişiklikler, farklı bir tarihin ve farklı toplumsal koşulların ürünüdür. Söz konusu farklılığı görmeden yapılacak her müdahale aslında toplumun üstüne uymayan bir kıyafet gibidir ve komik durmaktadır. Paşa’ya göre Doğu’yu Batı’dan ayıran en belirgin fark, Batı’nın paganlıktan Hristiyanlığa geçmesine karşın derebeylik ve ruhbanlık sistemleri altında despotik bir aristokrasi ve ayrıcalıklara dayalı bir yönetim anlayışı altında yaşamış olmasıdır. Doğu ise kendisinin tabiriyle
İslam şerefiyle onurlandıktan sonra ne ruhbanlar ne aristokratlar ne de başka tür bir keyfi ayrıcalık tanımıştır.

Said Halim Paşa, Batılılaşma serüvenimize -birkaç marjinal istisna dışında- bütün Osmanlı devlet adamlarında bulunan muhafazakâr bir temayülden bakar. Devleti idame etmek, toplumun çözülmesine engel olmak ve bununla birlikte çağı yakalamak onun da tıpkı diğer Osmanlı aydınları gibi başlıca gayesini oluşturur. Fakat yapılan her değişiklik, çare olarak sunulan her reçete, Said Halim Paşa’nın eleştirel ve muhafazakâr duvarına çarpar. Siyasetin bu kadar içinde olmasına rağmen zaman zaman geri plana düşmesinin temel sebebi de budur.

SİHİRLİ KAVRAMLAR VE TOPLUMSAL GERÇEKLİK

Toplumda temel özü korunarak da olsa birtakım değişiklikler yapmanın zorunlu olduğunu düşünen siyasal kadro,
meşrutiyet ve hürriyet
gibi birtakım efsunlu kavramların değiştirme gücüne inanır. Fakat Paşa dünyaya sihirli kavramların meydana getireceği büyük değişimlerden değil,
tarihsel koşullardaki sürekliliklerden
bakar. Yapılmaya çalışılan her değişikliğin beraberinde daha büyük sorunlar doğurduğunun veya doğurabileceğinin altını çizer.
Abdülhamid’i devirmiş olmak bir daha siyasetin Abdülhamid’ler üretmeyeceği anlamına gelmez ona göre. Hatta Abdülhamid olmasa bile,
tarihsel koşullar kendi Abdülhamid’ini üretecektir.
Bu noktada yapılması gereken şey, topluma yeni bir milat biçmek değil, toplumsal yapının özüyle değişim süreçleri arasında incelikli ve derinlikli bir ilişki kurmaktır. Paşanın bu tavrı, döneminin siyasal konjonktürüne mesafeli yaklaşmasına yol açar. İttihat ve Terakki’nin sadrazamı haline gelecektir belki ama kafasında meşrutiyetle ilgili -toplumun ideal rejimi olma hususunda- soru işaretleri vardır.

ZİHNİYET DÜNYASI GÖZ ARDI EDİLEN TOPLUM

Said Halim Paşa, bu muhalefet şerhi ile topluma kolaycı bir kimlik biçilmesine karşı çıkar. Ziya Gökalp’in
‘Türk milletindenim, İslam ümmetindenim ve Batı medeniyetindenim’
tarzı bir kimlik inşa etme çabası, günü kurtarma arayışından başka bir şey değildir ona göre. Bir araya gelemeyecek farklı esaslara dayanan üç ayrı kavramı aynı gövdede birleştirmek; toplumun kendi tarihselliğini, bu tarihselliğin içinde oluşmuş kurumlarını ve zihniyet dünyasını bir kerede göz ardı etmek demektir.
Paşa’nın dönemin İslamcı ideolojiyi benimseyen isimleriyle olan ilişkisi de bahse değer. Mehmet Akif Ersoy gibi pek çok isim, Said Halim Paşa’ya kişisel ve entelektüel bir hayranlık besler, düşüncelerini yakinen takip eder. Hatta Ersoy kendisinden,
“Ümmetin en büyük mütefekkirlerinden birisi”
olarak bahseder. Fakat Paşa güncel siyasetin tercih ve hedeflerine de canı gönülden inanmak ister. Bu paradoksal durum, kendisinin uzun yıllar entelektüel olarak
İslamcı düşünce içinde yalnız bir fikir adamı
olarak anılmasının da başlıca sebebi olacaktır.
Said Halim Paşa toplumsal olayları ve çatışmaları devlet adamlarına yakışan bir vakurla karşılamayı, farklılıkları ve benzerlikleri belli bir bütünlük içinde okumayı becermiş bir düşünür. Bu durum, onun siyasi tarihimizde istisnai bir kişiliğe erişmesini sağlıyor. Örneğin Paşa için siyaset; kişisel menfaatin, bu menfaat için yapılacak her türlü kirli oyunun bir parçası değildir.
Siyaset, yasaların toplumun ruhuyla bütünleştirilmesi sanatıdır.
Devlet, Paşa’da bireysel hesaplaşmaların veya hizip çatışmalarının mecrası değil, toplum için var olan ve toplumu yaşatacak olan bir aklın tezahürüdür. Siyasetin kişisel çıkarlar ve toplumlar arasındaki dolambaçlı yolunda Said Halim Paşa, her zaman toplumun değerlerini gütmeye çalışan, çatışmadan ziyade düzeni arzulayan, değişimle sürekliliği uyumlu şekilde bir araya getirmeyi hayal eden bir şahsiyet olarak yer alır.

Vefatının üzerinden 96 sene geçmesine rağmen Said Halim Paşa, devlet aygıtındaki değişimlerin hangi sürekliliklerin sonucu olduğunu görmek isteyenler ve devlet aklının toplumsal ruhla nasıl bütünleşebileceğini arayanlar, yani gürültüden başını kaldırıp ufku görmek isteyenler için hâlâ önemli bir kaynak olmaya devam ediyor.

#Said Halim Paşa
#Osmanlı
#İttihat ve Terakki
#Mısır
#Kavalalı Mehmet Ali Paşa