Bir soykırım projesini pazarlamak

Sernur Yassıkaya
04:0015/12/2024, الأحد
G: 14/12/2024, السبت
Yeni Şafak
Görsel: Arşiv
Görsel: Arşiv

İşgalci güç İsrail’in temellerini atanlar ve kurucular en başından beri bilinçaltlarında projelerinin gayrimeşru ve adaletsiz bir talebe dayandığını biliyordu. Ilan Pappe “Siyonizmi Pazarlamak” başlıklı kitabında, bu Siyonist bilinçaltının dünya siyasetini biçimlendirmek için uyguladığı manipülatif stratejiyi tarihsel bir perspektif ve vakalarla ortaya koyuyor.

ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump, yönetiminin ana gövdesini belirlerken, dikkat çeken bir atamaya imza attı. İlk başkanlık döneminde İsrail’e taraf siyasetiyle Ortadoğu’da tartışmalı ve tepki çeken adımlar atan Trump eski Arkansas Valisi Mike Huckabee’yi ABD’nin İsrail büyükelçisi olarak aday gösterdiğini açıkladı. Evanjelik bir Hristiyan olan Huckabee, İsrail’e atanan ilk Yahudi olmayan ABD büyükelçisi olacak. Buna karşın Huckabee 1800’lü yıllardan beri İsrail’in Filistin topraklarında kurulması için ön ayak olmuş, Osmanlı toprakları üzerinde planlar yapmış bir grubun da üyesi. Huckabee’nin siciline bakıldığında Hristiyan Siyonizminin en net örneklerinden birini oluşturduğunu söylemek mümkün. Filistin toprakları üzerinde kurulan işgalci “yerleşim” birimlerini savunan, “Batı Şeria ve işgal” diye bir durumun olmadığını savunan Huckabee’nin bu sözleri köklü bir Siyonist siyasi geleneğin izdüşümünü oluşturuyor.


ELİTLER ÜZERİNDEN DAYATILAN KURGU

Bu köklü siyasetin başta ABD olmak üzere İngiltere ve bazı kıta Avrupası ülkelerindeki etkisini anlamak için, İsrail’de “Yeni tarihçi” diye tanımlanan isimler arasında yer alan Ilan Pappe’nin geniş kapsamlı kitabı “Siyonizmi Pazarlamak; Atlantik’in İki Yakasında Siyonist Lobicilik” meselenin temellerine inen ve günümüze kadar getiren bir niteliğe sahip. Pappe’nin kitabı temel bir fikre dayanıyor. İsrail’in temellerini atanlarının ve kurucularının başından beri bilinçaltlarında projelerinin gayrimeşru ve adaletsiz bir talebe dayandıklarını bilmesi ve bunun karşısında kamuoylarını ikna etmek yerine tepeden inmeci bir biçimde rıza inşası projesine dayanıyordu. Bu rıza inşasının hedefinde ise ABD ve İngiltere’deki Hristiyan Siyonist gruplar üzerinden siyasi süreçlere dahil olma ve yönlendirme olduğu belirtiliyor. Pappe kitabında “Siyonist hareketin en başından beri, kendine olan güvensizliği nedeniyle, ahlaki argümanlardan ve toplumların geneliyle ilişki kurmaktan vazgeçtiği ve bütün çabalarını para, bağlantılar ve etkili savunuculuk gerektiren bir girişim olan elitlere harcadığıdır” ifadesiyle Siyonist projenin zihniyetinin arka planındaki korkuya dikkati çekiyor. Hiçbir ülkede kamuoyu vicdanının Filistin toprakları üzerinde kurulacak bir projeye destek vermeyeceği hissiyatı. Bu hissiyatın 7 Ekim 2023 sonrası dünyada devletler ve halkları arasında oluşan ayrımla görünür olduğunu biliyoruz. Pappe kitabında Siyonist projenin sahiplerinin hiçbir zaman “Filistinlileri önlerinde bir engel olarak” görmediklerine işaret ediyor. Projenin asıl amacının Filistinlilere uygulanan her türlü şiddeti meşrulaştıracak bir anlatıyı küresel düzeyde yaygınlaştırmaktan ibaret olduğu, bu çerçevede de siyasi elitler üzerinde etkiyi artırmak başta olmak üzere medya, akademi ve kültür-sanat dünyası üzerinden bir yapılanmanın öngörüldüğü biliniyor. Aksa Tufanı sonrası Batı dünyasında Filistin destekçisi yazar, çizer, oyuncu ve akademisyenlere yönelik baskı hatta krimanilize etme çabasının altında yatan temel faktörün altında Siyonist lobinin elindeki söylem gücünü kaybetme korkusu olduğu açıktır.


GÜÇLÜ GÖRÜNEN KIRILGANLIK

Ilan Pappe de yakın zamanda kaleme aldığı bir yazıda, Siyonist lobinin temel amaçlarından birinin Filistin meselesini tarihsizleştirmek olduğunu ortaya koymaktadır. Siyonist lobinin özellikle 7 Ekim sonrası medya üzerinden oluşturmak istediği anlatının zemininde de bu çaba mevcuttu. Bu çabanın ülkemizde de medyadan akademiye kadar taraftar bulması Siyonist lobinin etkisini göz önüne seriyordu. Lobinin, Washington’daki siyasiler üzerinden Amerikan üniversitelerinin kampüslerindeki intifa hareketlerini doğrudan hedef alan ve terörize etmeyi amaçlayan saldırıları, söylemi kaybetme korkusunun ne kadar baskın olduğunu ortaya koydu. Siyonist lobinin, 5 Kasım’da yapılan ABD Başkanlık Seçimleri öncesinde tarihinin en büyük maddi harcamasını yaparak, Kongre’ye İsrail taraftarı isimleri seçtirme ve Filistin yanlısı siyasetçileri hedef alan kampanyalarının hiç olmadığı kadar görünür olması, bir taraftan Washington’daki yapının gücünü gösterirken diğer taraftan kırılganlığını da ortaya koyuyordu. Pappe’nin kitabında da görüldüğü gibi tüm sermayesini hedef ülkelerdeki siyasi yapıları yönlendirmeye hatta yönetmeye yatıran Siyonist lobi için “demokrasi” bir tehdit olarak değerlendirme noktasına gelmiş durumda. ABD dahil Batılı toplumlarda sosyolojik değişim ve iletişim araçlarındaki dönüşüm yüzyıldır kurulan Siyonist anlatıyı derinden sarsıyor.


PROJENİN ÇARPTIĞI DUVAR

Tabii burada söz konusu projenin hesapta katmadığı büyük bir etmen söz konusu. Bu da Filistinlilerin kırılamayan azim ve dirençleri. Pappe kitabında bu durumu; “Filistinliler sadece İsrail’in kurbanları değil, aynı zamanda kendi kaderlerinin özneleridir…Her şeye rağmen, çeşitli tarihsel dönemeçlerde güçlü dini, ekonomik, askeri ve stratejik Batı ittifaklarıyla karşı karşıya kalan mülksüzleştirilen ve hakları hiçe sayılan Filistinliler hâlâ oradalar, savaşıyorlar, hayatta kalıyorlar ve kendi pahalarına ve anavatanlarının yıkıntıları üzerinde kurulan devletin ahlaki temellerine meydan okuyorlar.” Yani bugün işgal altındaki Batı Şeria’da ve her gün bomba yağmuru altında hayata tutunan milyonlarca Filistinli işgalci güç İsrail’in temelleri güçlü bir şekilde sarsıyor. Bu öylesi güçlü bir sarsıntı ki, İsrail’i “Ortadoğu’da bir vaha” diye dünyaya servis eden söylemin yaldızını tamamen silerek, altındaki çürümüşlüğü, kiri pası ve cinayi şebekeyi ifşa ediyor. Ve nihayetinde aslına rücu etmeye başlayan bir proje kendini gösteriyor, “Modern çağın ilk siyonistleri olan Hristiyan köktendinciler tarafından sıcak bir şekilde kucaklanan bir model olan Yahudi teokrasisi ve mesihçiliğinin bir örneği olmak” noktasına doğru ilerlemek. İsrail içerisinde işgalci Yahudi “yerleşimci” yapıların her geçen gün siyasete hakim olmasıyla, Trump’ın büyükelçi olarak bir Hristiyan Siyonisti ataması daha anlamlı hale geliyor. Pappe’nin kitabı işte bu uzun süreçte Siyonist Lobi’nin evrimleşmesini ve bir soykırım projesini dünyaya kabul ettirme çabasını kılcal damarlarına kadar inerek bize anlatıyor.


#Müzakere
#soykırım
#proje
#İsrail