Bel ağrılarının her zaman masum olmadığını, bazı hastalıkların da habercisi olduğunu belirten Uz. Dr. Şahabettinoğlu, “Soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonlarda bile bel ağrısı hissedilebilmektedir. Bel fıtığı, bel kayması, kireçlenme, kanal darlığı, omurgayı veya omuriliği tutan romatizmal hastalıklar, enfeksiyonlar ya da bazı kanserler de bel ağrısı yapabilmektedir. Bu yüzden hasta öyküsü ve detaylı bir fizik muayene ayırıcı tanı için çok önemlidir. Son yıllarda sadece MR yöntemine dayanılarak bel fıtığı tanısı konulmaya çalışılmaktadır. Oysa hiçbir şikayeti olmayan kişilerde de yüzde 22-40 oranında MR’da radyolojik olarak fıtık bulguları çıkabilmektedir. Ancak radyolojik olarak bel fıtığı olması mutlaka klinik olarak bel fıtığı olduğu anlamına gelmez. Üstelik bel ağrısı olan hastaların bile birçoğunda radyolojik olarak bel fıtığı gözükürken klinik olarak sadece yüzde 8’inde bel ağrısından bel fıtığı sorumlu olmaktadır. Yani bel ağrısı olan her 12-13 kişiden 1‘inde bel fıtığı sorumludur. Bu yüzdendir ki iyi ve doğru bir teşhis için detaylı bir fizik muayene en önemli şarttır” şeklinde konuştu.
Yapılan fizik muayene ve tetkiklerin incelenmesi sonucunda bel fıtığı tanısı alan hastaların yüzde 98’inin ameliyatsız tedavi olabildiğini açıklayan Şahabettinoğlu, “Sadece yüzde 2 hastada ameliyat gerekir ki bunlar ayaklarda ilerleyen güç kaybı, idrar-büyük abdest kaçırma şikayeti olan veya ameliyatsız tedavilere cevap vermeyip şikayetleri ilerleyen hastalardır. Bel fıtığı hastalarına uygulanan manuel terapi (elle tedavi) de rahatsızlığın olduğu bölgeye birtakım bastırma, germe, döndürme manevraları birkaç gün arayla uygulanmaktadır. Tedavi 2 ile 8 seans aralığında sürebilmektedir. Tedavi hangi yolla yapılırsa yapılsın, sonrasında hastalığın tekrarının önlenmesi için bel ve karın egzersizleri ile günlük yaşam önerileri konusunda hastaların mutlaka eğitilmesi gerekir” diye konuştu.