Sultan II. Abdülhamid’in fermanı üzerine 1905’te Hollanda’nın Lahey kentindeki Uluslararası Adalet Divanı olarak hizmet veren Barış Sarayı’na hediye edilen Hereke halısı aradan geçen bir asırdan sonra restorasyon için yeniden Türkiye’de. Hollanda’dan Türkiye’ye restorasyon için gönderilen yaklaşık 162 metrekarelik halı, Aksaray’ın Sultanhanı ilçesinde Sultansaray Halı ve Kilim Restorasyonu tarafından restore ediliyor. Bozdağ Halıcılık ve Sultansaray Halı ve Kilim Restorasyonu sahiplerinden Muhammed Solak, dünyanın en kaliteli ve değerli Hereke halılarından olan bu halıyı iki sene boyunca misafir ederek usta eller tarafından tamir edileceğini söylüyor. 162 metrekare halı için sürekli olarak yedi kişi çalışıyor. Geçtiğimiz kasım ayından beri atölye tarafından yetkililere aşama aşama bilgi veriliyor. Halının son durumu sürekli fotoğraf çekiliyor, not ediliyor. Kullanılan ipliklerdeki renklerin tamamı aynı bir asır öncesinde olduğu gibi kök boyadan elde ediliyor. Gelecek kasım ayında tamiri tamamlanarak teslim edilecek halının Türkiye’ye getirilmesi ile başlayan restorasyon sürecine dair bir de belgesel hazırlanacak.
Aksaray’ın Sultanhanı ilçesinde yer alan halı tamir atölyesi Muhammet Solak ve dört kardeşine ait. El halısı üreticiliğinin yanında uzun yıllardır antika halıların tamiri ile de uğraşıyorlar. 1905’te Barış Sarayı’na hediye edilen halının Türkiye’deki tamiri konusunda da kendilerine ulaşıldığını anlatan Solak, tamir hikâyesini şöyle anlatıyor: “Türkiye halı tamir konusunda zaten dünyada en bilinen yer. Tavsiyeler üzerine bize ulaştılar. Biz de yaklaşık 3-4 sene önce Hollanda’ya giderek halıyı yerinde inceledik. Resmi aşamaların ardından geçtiğimiz kasım ayında halıyı büyükelçilikten teslim aldık ve Türkiye’ye getirttik. Bize tam bir sene mühlet verildi. Gelecek kasım ayında halıyı tamir edip göndereceğiz.”
Lahey’de Uluslararası Adalet Divanı olarak hizmet veren Barış Sarayı’na o dönem pek çok ülkeden bağış ve hediyeler gönderildiğini anlatan Solak, “Amerika’dan, Fransa’dan tablolar gönderilmiş. Japonya’dan avize yapılmış hediye olarak. O zaman bizim Lahey büyükelçimiz olan Yusuf İshak Efendi de bir yazı yazmış ve demiş ki; ‘Biz de buraya bir hediye yapalım. Bizim buraya yapacağımız en güzel hediye bir halı olur’ demiş. Önerisi kabul edilmiş ve salonun ölçüsünü bizzat Yusuf İshak Efendi almış. Kayıtlarda öyle geçiyor” ifadesinde bulunuyor. Boyu 16.60, eni 9.30 metre olan halı, 119 yıl önce Barış Sarayı’nda boyu 16.65, eni 10.22 metre olan hediye edildiği mekâna uygun ölçülerde hazırlanmış. Oldukça büyük bir ebata sahip bu halının desen çizim kağıtlarının hâlâ mevcut olduğunu anlatan Solak, çizimlerin Hereke halı atölyesinde yapıldığını söylüyor. Mekânın ölçülerine göre tasarlanan model, üç ayda dokunmuş.
“Bizim kültürümüzde eve ayakkabıyla girilmez, halıya ayak basılmaz” diyen Solak, ayakkabı ve topuk izinin halının yıpranmasındaki temel neden olduğundan bahsediyor. Solak, “Lahey’deki mekâna herkes ayakkabıyla girdiği için ayakkabının sürtünmesiyle halıda dökülmeler olmuş. Bu dökülme olan yerlerde halının tüy kısmı eriyor, oralar kelleşiyor diyelim. Oysa aynı halının mesela masanın altında kalan yerleri basılan yerlere göre daha iyi bir kondisyonda kalmış. Biz o dökülen tüyleri çıkartıyoruz ve aynı renkte aynı modeli takip ederek orayı havalandırma yapıyoruz” diyor. Çalıştıkları ustaların her türlü halıyı tamir edebilecek kapasitede en genci 20 yıllık tecrübeye sahip ustalar olduğunun altını çizen Solak, “Biz daha eski halıları da tamir ettik. Bu 1900’lerde yapılmış bir 19. yüzyıl halısı. Biz 16.-17. yüzyıldaki halıları da tamir ettik. Buckingham Palace’ın halılarını yaptık mesela. Yine Hollanda’dan, İngiltere’den başka saraylardan da halılar gelmişti. Bu işlerimizi bildikleri için bizi tercih ettiler” açıklamasını yapıyor.
“Halının orjinalinde silinen yerlerinde hâlâ kalan küçük izler vardır. Biz o izleri takip ederiz. Usta motifi bozamaz, halıyı motife göre devam ettirir” diyen Solak, eski bir halıdan geriye sadece dörtte biri kalsa bunun o halının yeniden tamamlanması için yeterli olduğunu söylüyor.
“Genelde halının sol tarafını yapıyorsanız sağ tarafında onun simetri olarak aynı motifi vardır. Biz o motifin hareket halini onun karşı bölümünden, alt bölümünden alırız. Zaten halılar tasarlanırken de yalnızca çeyreği çizilir, dokuyucu onun yukarı ve aşağı simetrisini alarak tamamını dokur” ifadesinde bulunuyor. Yabancıların antika halılara bu toprakların insanlarından daha meraklı olduklarından bahseden Solak, özellikle yurt dışında restore edilen mimari yapıların içlerinin de bu restorasyona uygun olarak yenilendiğini söylüyor. “Oysa bizde mesela bir camiyi restore ederken içine hemen makine halısı koyuluyor. Düşünün Süleymaniye Camii’ni restore ediyorsunuz. Restore etmek demek aslını yapmak demek. Onun aslında yerde dokuma bir el halısı da vardı. O halıyı neden kaldırıyorsunuz? Ya da neden aslına uygun halı koymuyorsunuz? Özellikle böyle büyük ve tarihi camilerin halılarının da tarihine uygun olması gerekiyor” önerisinde bulunuyor.
“Aslında iyi bir dokuyucu kendisini halı dokuyarak geçindirebilir. Bazı üniversitelerde halı bölümü var ama halı görmeden, halı dokumadan mezun oluyorlar” diyen Solak, halının sadece dokunmakla sınırlı olmadığının altını çiziyor: “Yünün taranması rengin boyanması, ipliğe dönüştürülmesidir halı. Eskiden kızlar kendi çeyizini yapmak için anneler de eve katkı sağlamak için halı dokurlardı. Annenin yanında yetişen çocuk bütün bunları görerek, öğrenerek büyürdü. Bunun için anne çocuğuna özel bir ders vermezdi. Yanına oturtur rengini yaptırır boyasını yaptırırdı. Yani kadın boyamayı da bilir, çözgü yapmayı da bilir. Her şeyi bilir ve bunu çocuğuna öğretirdi. Maalesef bizler bu işin son nesliyiz.”
“Bizim Anadolu’nun halılarının hepsi başka bir hikâyeye sahip. Batı Anadolu, Orta Anadolu halı merkezidir” diyen Muhammet Solak, geçtiğimiz günlerde İslam Eserleri Müzesi’nde açılan “Aşkla Düğümlenen Sanat Türk Halıları Sergisi” sergisinin seçkisine de katkı da bulunmuş. Solak, “Orada çıkarttığımız ve sergilediğimiz halıları müzenin deposundan ben seçtim. Sergiyi gören, gezen ziyaretçiler bana teşekkür mektupları gönderiyorlar. 50 yıldır bu işin içinde koleksiyonerler, akademisyenler bu kadar güzel halıyı bir arada göremediklerini söylediler” diyor. Burada sergilenen veya müze koleksiyonunda yer alan halılar dışında 16. ve 17. yüzyılda yurt dışına diplomatik nedenlerle hediye edilen birçok halı olduğunu söyleyen Solak, her biri farklı hikâyelerle dokunmuş bu özel halıların tamirini üstlendiklerini söylüyor.