Arslan, o dönemde sadece Ayasofya Camisi değil el konulan birçok ibadet mekânına yönelik ihlallerin tamamının düzeltilmesinin insan haklarının korunup geliştirilmesi açısından önemli bir adım olacağını söyledi. Arslan şunları söyledi:
Ayasofya’nın ibadet mekanı olmaktan çıkarılıp müzeye çevrilmesi konusu, savaş sonucu ele geçirilen ibadethanelerin farklı şekilde kullanımı niteliğinde olmayıp, kurulu bir hukuk düzeninde devletin kendi egemenlik alanındaki ibadethanelerin statüsünü değiştirip değiştiremeyeceği veya hangi şartlarda nasıl değiştirebileceğiyle sınırlı bir konudur. Din ve vicdan özgürlüğü bağlamında ibadet kavramı, inancı doğrudan açıklamaya yönelik ayinler ve törenler ile bu tip eylemlerin bir parçasını oluşturan ibadet yerlerinin korunmasını ve inşa edilmesini de içerir. Dolayısıyla din ve inanç özgürlüğünü açıklama biçimi olarak ibadet etme ve ibadetlere ev sahipliği yapan ibadet mekânları devletin takdir yetkisini keyfi bir şekilde kullanmasıyla sınırlanamaz. Yapılan işlemlerin hukuken korunacak, demokratik ve laik toplumlar açısından gerekli görülecek meşru bir amacı yoktur.”