Eski Başbakan Necmettin Erbakan'ın bu sözleri Ayasofya'nın Müslümanlar için ne anlama geldiğini en iyi şekilde ifade ediyor.
1935 yılında şaibeli imzalarla müzeye dönüştürülen Ayasofya'nın cami olarak ibadete açılması ile ilgili Danıştay önemli bir karar verecek.
86 yıldır kanayan bir yara olan Ayasofya'nın inşa süreci, mimarlık özellikleri ve kim tarafından inşa edildiğine dair çok fazla merak edilen sorular bulunuyor.
Ayasofya; İmparator Justinianos tarafından bu dönemde yaşayan dönemin en iyileri olan iki önemli mimarı olan İsidoros ile Anthemios’a yaptırılmıştır. Tarihçilerin aktarımına göre, 532 yılında başlayan Ayasofya’nın inşaası 5 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanmıştır. Kilise 537 yılında büyük bir törenle ibadete açılmıştı.
Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’da yapmış olduğu en büyük kilise olup aynı yerde üç kez inşa edilmiştir. İlk yapıldığında Megale Ekklesia (Büyük Kilise) olarak adlandırılmış, 5. yüzyıldan itibaren ise kutsal bilgelik anlamı taşıyan Ayasofya (Hagia Sophia) ismini almıştır. Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu boyunca hükümdarların taç giydiği, başkentin en büyük kilisesi olarak katedral işlevi görmüştür.
Ayasofya, tarihi boyunca birçok kez tahribata uğradı, en büyük zararı ise IV. Haçlı Seferi sırasında gördü. 1204 yılında şehri ele geçiren şövalyeler, Ayasofya’nın Hıristiyanlık için kutsal olan pek çok değerli eşyasını yağmaladı. Şehir, Haçlılaların istilasından ancak 1261 yılında kurtarılabildi.
1261 senesinde Bizans tekrar hâkimiyeti ele geçirdiğinde Ayasofya harap bir hâldeydi. Yağmalanan şehrin halkı, Ayasofya’yı tekrar diriltmeye çalıştılar. Fakat bu sefer de 1344 yılında yaşanan deprem, Ayasofya’nın ihtiyar vücudunu fazlasıyla yıprattı. Zor durumdaki devlet, bu güzel mabedini tamir ettiremediği için bir dönem ibadete kapatıldı.
1453 yılında Fatih Sultan Mehmet şehri fethettiğinde tam 916 yıl boyunca kilise olarak kullanılan bu mabedin hayatında tertemiz ve yeni bir sayfa açıldı.
Fatih Sultan Mehmet, şehri fethettiğinde kendisine ganimet payı olarak sadece Ayasofya’yı aldı. Kilise fetihten sonra bizzat Fatih’in imam olarak kıldırdığı ilk cuma namazı ile Sultan tarafından vakfedilerek camiye çevrildi.
Sultan I. Mahmut ise Ayasofya’nın güzelliğine güzellik katan sanat harikası bir şadırvan, sıbyan mektebi, aşhane-imaret, kütüphane ve yeni bir Hünkâr Mahfili ile mihrap inşa ettirdi. Böylece bir külliyeye dönüşen Ayasofya, tarih boyunca hiç görmediği bir özenle Osmanlı Devleti’nin en gözde mabedi oldu. 481 yıl cami olarak hizmet veren Ayasofya, Türk milletinin nazarında daima fethin aziz bir hatırası haline geldi.
Ayasofya, Fatih Sultan Mehmed’in (1451-1481) 1453’te İstanbul’u fethetmesiyle camiye çevrilmiştir. Fetihten hemen sonra yapı güçlendirilerek en iyi şekilde korunmuş ve Osmanlı Dönemi ilaveleri ile birlikte cami olarak varlığını sürdürmüştür. Yapıldığı tarihten itibaren çeşitli depremlerden zarar gören yapıya, hem Doğu Roma, hem de Osmanlı Döneminde destek amacıyla payandalar yapılmıştır. Mimar Sinan tarafından yapılan minareler ise aynı zamanda yapıda destekleyici payanda işlevi görmektedir.
Ayasofya’nın kuzeyine, Fatih Sultan Mehmed Dönemi’nde bir medrese yaptırılmış, her dönemde bakım ve onarım çalışmalarından geçmiş, en kapsamlı tamir çalışması Sultan Abdülmecid Dönemi’nde (1839-1861) Fossati tarafından yapılmıştır. Bu onarım çalışmaları sırasında, daha önce mihrabın kuzeyindeki niş içinde bulunan Hünkâr Mahfili kaldırılmış, yerine mihrabın solunda, sütunlar üzerinde yükselen, etrafı ahşap yaldızlı korkuluklarla çevrili Hünkâr Mahfili yapılmıştır. Sultan Abdülaziz Döneminde Ayasofya çevresinin yeniden düzenlenme çalışmaları sırasında medrese 1869- 1870 yılları arasında yıktırılmış ve 1873- 1874 yılları arasında yeniden yaptırılmıştır. 1936 yılında yıkılmış olan Medresenin kalıntıları 1982 yılında yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarılmıştır.
Ayasofya’nın ölçüleri 100×70 m’dir. Yaklaşık 7500 m²’lik bir iç alana sahiptir. İki katlı bir yapısı vardır. 40 tanesi alt katta 67 tanesi üst katta olmak üzere içinde toplam 107 adet sütun vardır. Sütunların en uzun olanları yaklaşık 20 metredir. Sütunların yarıçapı 1,5 metre ve tahmini ağırlığı 70 tondur. Binada kullanılan sütunların çoğu, binadan daha eskidir. Bunun sebebi de sütunların Anadolu’daki çeşitli mabetlerden buraya getirilmesidir.