Uzam Yayınları’ndan çıkan “Avangart Sinema ve Resim” adlı kitapta yazar Rıdvan Şentürk sinema ile resmin ilişkisini avangart akımı üzerine derinlemesine inceliyor. Şentürk, sinemanın asıl kaynağının resim olduğu görüşünden hareket ederek görüşlerini okurla paylaşıyor.
Güncel sinema kitaplarının izinde olacağım dedim. Dediğimin arkasında durmaya çalıştığım bir pazar günü masamın başında yazının ilk cümlelerini yazıyorum. Her kitapla sinemaya bakışımın ne kadar değiştiğini, zenginleştiğini fark ediyorum. Sonrasında sevgili okur bu yazıların hem kitapsever sinemaseverler için hem de benim için olduğunu dile getiriyorum. Bir klasik olan yazı girişimizi yaptığımıza göre esas konuğumuza gelelim. Esas konuğumuz Rıdvan Şentürk imzalı Uzam Yayınları’ndan çıkan “Avangart Sinema ve Resim” adlı kitap. Bu kitapta Şentürk sinema ile resmin ilişkisini avangart akımı üzerine derinlemesine inceliyor.
Sinemanın tarihi yeni olmasına karşın bileşenlerinde yatan unsurlarla tarihi eskilere dayanıyor. “Avangart Sinema ve Resim”de Şentürk; sinemaya avangart akımı içerisindeki yerinden bakıyor. Baktığı noktayı sinemanın asıl kaynağını resim sanatının oluşturduğu önermesinden hareketle kuruyor. Kitabın inceleme alanına derinlemesine girmeden önce bölümlerinden bahsetmek çerçeveyi çizmek adına daha uygun olacak. Kavramsal çerçeveyi; Avangart Hareketlerin Karakteristik Özellikleri, Geleneksellik, Avangart Hareketler ve Gerçeklik Sorunu, Modernleşme Süreci ve Romantik Bunalım Kültürü bölümlerinde çiziyor. Sonrasında Empresyonizm, Kübizm, Ekspresyonizm, Fütürizm, Dadaizm ve Sürrealizm avangart resim akımlarının tarihçesini anlatıyor. Günümüzde Durum bölümünde genel bir güncelleme yapıyor. Sonrasında Anlatı, Resim ve Sinema, Empresyonist Filmler, Ekspresyonist Filmler, Dadaist Filmler ve Sürrealist Filmler bölümlerinde devreye sinema giriyor. Günümüzde Sinema, Sanat ve Transformasyon bölümü ise sonuç kısmı oluyor.
GERÇEKLİK VE SİNEMA
Kitabın temeli sinemanın gerçeklikle ilişkisi üzerine kurulu. Bu gerçeklik ilişkisinde Şentürk sinemanın edebiyattan, müzikten ziyade en yakın şekilde resimle ilişkili olduğunu belirtiyor. Araştırmasının eksenini de bu noktadan kuruyor. Avangart akımının öne çıkmasını da kitabın ilk cümlesinde: “En önemli avangart hareketlerin sinemanın ilk doğuş yıllarında meydana gelmesi oldukça düşündürücüdür.” diyerek belirtiyor. O zaman avangart kelimesinin ne olduğunu belirtmek gerekiyor. Şentürk: “Avangart, yeni, yenileyici, çığır açan, geleneksel/ konvansiyonelden ayrılan, alanında yeni bir yön belirleyen, bazen döneminde geçerlilik kazanmış sistem ve anlayışına karşı duruna, yeni bir kimlik tanımlaması iddiası taşıyan hareketlere verilen addır.” şeklinde tanımlıyor. Avangart resim akımları olarak bilinen empresyonizm, kübizm, ekspresyonizm, fütürizm, dadaizm ve sürrealizm de 19. yüzyılda modernitenin kendi kaynaklarını sorgulaması sonucunda ortaya çıkıyor. Her biri kendine has noktalarıyla gerçekliğin, hayatın, ışığın sunulmasında klasik olanı bozmak ve yeniden inşa etmek üzerine hareket ediyor. Işığı, malzemeyi, resmin ortaya sunduğu çerçeveyi değiştiriyorlar. Makinenin, standartlaşmanın ötesine doğru gitmeye çalışıyorlar. Aynı zamanda hareketi, zamanı yeniden kurguluyorlar.
Şentürk takdim kısmını “Çalışma bu zorlu görevi sorumluluğunu yüklenirken alanında hissedilen eksikliğin bir nebze olsun giderilmesiyle aktüel sinema tartışmalarına katkı sunmayı amaçlıyor.” diyerek belirtiyor. Kavramsal çerçeve kısmını okurken girdiği zorlu yol anlaşılıyor. Sinema kısmında ise gün yüzüne çıkıyor. Çünkü filmlerin akım içerisindeki yerleri net değil. Okunmaya kavramla ilişkilendirmeye müsait ama tam bir kategorilendirmeye yakın değil. Ama genel ilişkisini; “Nitekim sinema tarihinde öne çıkan ilk avangart hareketler, resim geleneğinden ilk büyük kopuşu ifade eden Empresyonizmden beslenmiş ve böylece açılan yolda diğerleri ilerlemiştir. Ayrıca, sinema tarihindeki avangart hareketlerin resim sanatının içinden gelmesi tesadüfi değidlir. Bilakis, filmin resimle ilişkisinde özünü belirleyen niteliklerin ortaya çıkarılması, bir sanat olarak tekâmülü için gerekli sorgulamalarla uygulamalara örnek teşkil etmeleri bakımından önem arz eder.” şeklinde ifade ediyor.
YENİLİKÇİ BİR BAKIŞ
Alanında yenilikçi bir kitapla karşı karşıya olduğumuzun ilk satırdan itibaren farkındayız. Bu noktada filmlerin devreye gireceği kısım önemliydi. Çünkü anlatılan teorik kısımlar o noktada görünür olacaktı. Empresyonist Filmler, Ekspresyonist Filmler, Dadaist Filmler ve Sürrealist Filmler bölümlerinde bahsedilen filmler meraklısının öncesinden bildiği benim gibi akımla yeni karşılaşanlar için de yeni yönetmenler ve filmler barındırıyor. Bu da kitabın dünyasına girmeyi zorlaştırıyor. Burada kurtarıcı olan bahsedilen yönetmenlerin ve filmleri 1920-30’lu yıllarda moderniteyle birlikte gelen sorgulamaları kendilerine has bir şekilde ortaya koyduklarını bilmek oluyor. Ekspresyonist Filmler bölümünde Fritz Lang’in “Metropolis” filminden bahsediliyor. Akımı direkt karşılayan bir film değil. Ama yönetmenin bu akımla yakın bir ilişkisi var. “Metropolis” filmi sessiz bir bilim kurgudur. Sistemin sorgulandığı filmler arasında en can alıcı olanlardandır. İnşa edilen dünya, kurulan set, ışık avangart sinemanın kapsamını herkes için canlandırıcı bir örnek olabilir.
Kitabın kapanışında ise Şentürk, günümüzde sinemanın, sanatın yaşadığı transformasyonu inceleyerek yapıyor. Aslında bu kısımda kitap boyunca peşinde olduğu sorunun güncel halini ortaya koyuyor. Çünkü artık hayatımızda dijital diye bir gerçek var. Yapay zeka diye önemli bir oyuncu her alanda kendini gösteriyor. Bu süreçte sinemanın gerçeklikle ilişkisinde yeni durumlar ortaya çıkaracak. O zamanda karşımıza nasıl bir resim çıkacağı yeni bir soru olacak. “Avangart Sinema ve Resim” ilgilisini, meraklısını tatmin edecek yoğunlukta bir kitap. Ama resim ve sinemadan bahseden bir kitabın sıfır görselsiz olmasıda okumayı zorlaştıran bir nokta. Kitabı tekdüze hale getiren de diyebiliriz. Ayriyeten ikinci baskı için tekrardan bir son okuma yapılması faydalı olabilir diyerek yazımızı bitirelim.