Güvercinin Kayıp Gerdanlığı, İbn Arabi, Bab’Aziz gibi filmlerde aşk üzerine yeniden düşünmemizi isteyen Tunuslu yönetmen Nacer Khemir, “Aşkın nesnesi önemli değildir. Aşk bir yoldur ve bizi ilahi olana götürür, kuşların yolculuğu gibidir” diyor.
Tunuslu yönetmen Nacer Khemir ismini pek çoğumuz bilmeyiz ancak Bab’Aziz filminin ismi geçince hepimizin yüzünde bir gülümseme yayılır. Ülkemizde filmi isminin önüne geçen bir yönetmen diye aslında onu tarif edebiliriz. Kendisi ise filminin bu kadar ünlü olduğunu bilmeden yıllar önce İstanbul’a bir film festivaline gelmiş ve gördüğü ilgiye hem çok şaşırmış hem de memnun olmuştu. Bu ziyaretten sonra da Khemir sadece seyircisiyle değil İstanbul’la da derin bir gönül bağı kurmuştu.
Nacer Khemir İstanbul’da film festivallerinde jüri koltuğuna da oturdu ödüller de aldı. En son bundan bir kaç ay önce Necip Fazıl Ödülü’nü almaya gelen Khemir, Türkiyat Enstitüsü’nün 100. kuruluş yılı kapsamında yapılan söyleşi dizisinin de ilk konuğu oldu. Davetliler ve öğrenciler Khemir’in Güvercinin Kayıp Gerdanlığı filmini izledi ve film üzerine yönetmenle sohbet ettiler. Khemir ise sorulara cevap verirken aynı zamanda filmleri, hayatı hakkında da ayrıntılı bilgileri davetli topluluğuyla paylaştı.
Bilindiği gibi İslam klasiklerinden olan Endülüslü alim İbn Hazm tarafından 1022 yılında kaleme alınan Güvercin Gerdanlığı kitabında aşk üzerine düşüncelere yer verilir. Khemir ise aşkı anlatan üçlemesinde bu klasik eserden ilhamla Güvercin’in Kayıp Gerdanlığı filmini 1991 yılında çeker ve 1994 yılında da vizyona girer. Filmde aşkı arayan genç bir hat öğrencisinin hikayesini anlatıyor. Aşk “Kolay başlar ancak nihayeti zordur” diye tarif edilen filmde aşk yüzünden çılgına dönmüş bir şair, Semekand prensesini arayan bir asilzade, bir hat ustası, prens olduğunu söyleyen bir maymun, padişahın kefenini diken yaşlı bir adam üzerinden seyirciye aşk anlatılır.
Khemir, filmi oluştururken Endülüslü büyükannesinden ve Tunus’u Fransızlardan kurtarmak için hayatını adayan babasından etkilendiğini dile getiriyor. Filmlerinde hep bir çocuk karakteri kullanan yönetmen Khemir tıpkı Bab’Aziz filmindeki gibi kendisinin de yetim bir çocuk olduğunu hatırlatıyor.
Türkiye ve Batı ülkelerinde çok fazla Güvercin’in Kayıp Gerdanlığı filminin DVD’sinin satıldığını ve bu kadar ilgi görmesinin bir başka sebebinin de filmde kullandığı edebi dil olduğunu söyleyen yönetmen Khemir, “İnsanların filmlerimi edebi Arapça öğrenmek için de izlediğini gördüm” diyor. Resim sanatıyla da uğraşan ve sergiler açan Khemir, masal anlatma geleneğini de sürdürüyor. Fransa’dayken yabancı olduğu için kendi kültürünü daha çok sevmeye başladığı ve onu daha çok anlamaya çalıştığı bilgisini paylaşan Khemir, sinemadan hiç para kazanmadığını ve hayatını idame ettirmek için tüm Avrupa’da 1001 Gece Masallarını içeren anlatılar düzenlediğini söylüyor.
Binbir Gece Masallarını 40 yıldır anlatıyorum
Uzun yıllardır Fransa’da okulları gezerek çocuklara Binbirgece Masalları anlattığını ve bu masal anlatma geleneğini başlattıklarında Fransa’da sadece 10 kadar kişi olduklarını bugün ise 4 binin üzerinde masal anlatıcısı olduğunu dile getiren Khemir, “Artık film çekmek istemiyorum, kendilerini tanısınlar diye çocuklara kitap yazmak istiyorum. Bunu yapmak daha faydalı ve zor”diyor.
Khemir, çocuklar için yazma isteğini şu sözlerle açıklıyor: “Bab’Aziz’den sonra film çekecek param kalmadı. Küçük bir kamera aldım ve hala filmler yapıyorum. İnsanın özgürlüğü, karşısındaki makineden çok daha güçlüdür. Kazanacağız anlamına gelmiyor ama alevi canlı tutmaya gayret etmek gerekiyor. Artık film yapmak istemiyorum açıkçası. Daha çok çocuklar için kitap yazmak istiyorum. En derinlerinde olanı sevmeyi öğrenebilmeleri için. Emin olabilirsiniz ki, bunu yapmak film çekmekten çok daha zordur, daha ucuz olmasına rağmen. Neden? Çünkü herkes para kazanmak istiyor. Ve zengin olanlar, dernekleri, vakıfları olanlar çok daha fazla kazanacaktır. Gelecek jenerasyona umut verecek işler yapmak gerekiyor. Ama artık hiç kimse Yunus Emre gibi kumları süpürmek istemiyor. Çünkü çocuklarla çalışmak, kumları süpürmek gibi.”
Ayrıca Arapça dilinde aşkın 60 farklı karşılığını olduğunu ve aşk nedir sorusundan yola çıkarak aşkın her harfinin farklı bir resimle ifade edildiği ve yine her resmin karşısında da aşkı anlatan bir metnin yer aldığı bir kitap hazırladığını söyleyen Khemir bu kitabı Türkçe olarak da basmak istediğini ifade ediyor. Yine çocuklar için de her harfin hikayesini anlatan bir çocuk kitabı yazdığını ve bu kitabın Fransa’da büyük ilgi gördüğünü belirtiyor.
“Aşk, zulme karşı gelen tek şeydir. Diğer her şey yok olur ” diyen Khemir sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bütün büyük şairlerin kaynağı aşktır. Genellikle şiir de zaten aşkın bir parçasıdır. Sizin de Mevlana, Yunus Emre gibi şairleriniz var. Aşkın nesnesi önemli değildir. Kadın ya da başka bir şey olabilir. Aşk bir yoldur ve bizi ilahi olana götürür, kuşların yolculuğu gibidir. Peygamberimizin şöyle bir sözü var: ‘Allah güzeldir ve güzelliği sever.’ Güzelliğin olduğu yerde aşk vardır. Bu yüzden benim için film yapmak, yapılabilenin en güzelini yapmak demektir. Kaynağı açığa çıkarmak için üzerindeki kumları temizlemek gibidir. Sanatın amacı bana göre zaten odur. Suyun kaynağından tekrar akabilmesi için kumları temizlemek gerekir.”
Nazım Hikmet’ten esinlenerek bir aşkı anlatıyorum
Çektiği son film hakkında bilgi veren usta yönetmen, Nazım Hikmet›in “Sevdalı Bulut Masalı”ndan etkilendiğini kaydederek, şunları söylüyor: “Son filmimi Nazım Hikmet’ten esinlenerek yaptım. Aşık bulut, Ayşe isminde bir kıza aşık. Kötüler gelip Ayşe’nin bahçesini yok ediyor. Bulut çiçekleri kurtarmak için yağmaya başlıyor ve yok olup ölüyor. Ayşe bu durum karşısında gözyaşlarını tutamıyor. Güvercin ona, yere bak diyor, ‘Yerdeki buharlar göğe yükselerek bulut oluyor ve tekrardan oluşuyor.’ Güvercinin dediği şey şu: ‘Sevenler asla ölmez.’ Yaptığım filmlerde olan şeyler yok olmuş olsa da izleyenlerin kalplerinde tekrardan doğacaklardır ve önemli olan budur.”
En saf sevgiyi tasavvufta arayan bir yönetmen
Filmlerinde aşkı tasavvuf boyutuyla işleyen Nacer Khemir modern dünyada kaybettiğimiz en önemli şeylerden birisinin aşk olduğunu söylüyor. Fransa’da yaşayan Khemir gerçek sevginin tohumlarının çocuk yaşta kalbe atılmasını savunuyor ve bu yüzden de hem çocuklara sevgiyi hatırlatan kitaplar yazıyor hem de okulları gezerek Binbir Gece Masallarını onlara anlatıyor. Filmlerinde de her zaman küçük bir çocuk kahraman yer alıyor ve onun gözünden de tasavvuftaki aşkı seyirciye göstermeyi önemsiyor.