Trompet çalan Amerikalı bir sokak müzisyenine “Neyleyim Dünyayı Bana Allah’ım Gerek” kasidesini söyleyerek eşlik ettiği videosuyla sosyal medyada viral olan Amerika Diyanet Merkezi İmamı Dursun Şahin, “İlk defa bir sokak müzisyenine eşlik ettim” diyor. Ezan dinlemeye Müslüman olmayanların da camiye gelmeye başladığını dile getiren Şahin, “Beş makamda onlara ezan okuyorum, ‘Tüylerimiz diken diken oldu’ diyorlar” şeklinde gördüğü ilgiyi anlatıyor.
Amerika Diyanet Merkezi İmamı Dursun Şahin, 1979 Samsun’da dünyaya gelmiş. İlkokulu Samsun’da tamamlamış olan Şahin, ortaokul ve lise eğitimini ise Samsun İmam-Hatip Lisesi’nde tamamlamış.Samsun İmam Hatip Lisesi’nin ardından İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitiren Şahin, musikiye duyduğu ilgi nedeniyle Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarı’nda yüksek lisans yapmış. 2009 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Türkiye genelinde yapmış olduğu “Ezanı Güzel Okuma” yarışmasında Türkiye birincisi olan Şahin, Üsküdar Musiki Cemiyetinde üç yıl solfej, nota, usul, bona, şan ve repertuar dersleri görmüş. Sırasıyla Kerim Öztürk, Fatih Çollak, Ahmet Özhan, Ahmed Şahin, Amir Ateş, Ender Doğan ve Mehmet Kemiksiz hocalardan musiki, Mevlid, kaside, ezan, Kur’an ve tavır dersleri almış olan Şahin, çok sayıda yurt içi yurt dışı konserlere katılmış. Aralarında Üsküdar Çinili Camii’nin de bulunduğu Türkiye’nin farklı illerindeki camilerde 22 yıldır imamlık yapan Şahin, son 6 aydır ise Maryland Eyaleti’ndeki Amerika Diyanet Merkezi’nde imam olarak görev alıyor. New York’un sembol noktalarında sokak müzisyenlerinin çaldığı enstrümanlara ilahi okuyup eşlik ederek, çevredekilerin dikkatini çeken Şahin, insanların İslamiyet’e ilgi duymasına katkı sağlıyor. Yeni Şafak Pazar olarak Amerika’da yaşayan Şahin’e ulaştık ve hikâyesini dinledik.
İlk defa sokak müzisyenine eşlik ettim
Dursun Şahin, ilkokul yıllarında köylerine atanan imam Erbil Kuzu’nun akşam ezanı okuyuşundan ve dedesinin radyoda dinlediği Türk sanat müziğinden etkilenmiş. Daha sonra Kur’an Kursu’na giden Şahin, “Hocamızın yanında biraz musiki çalıştım, ezberledim” diyerek müziğe olan ilgisini anlatıyor. Daha sonra bir cuma namazında ezanı makamla okuduğunu dile getiren Şahin, il müftülüğünce çok beğenilince Üsküdar Çinili Camii’ne imam olarak atanmış. Görevi için İstanbul’a gelince Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne gitmiş. Şahin, “Cemiyetteki Amir Ateş, Ahmet Özhan, Ahmet Şahin, Ender Doğan, Mehmet Kemiksiz, Mehmet Sadi Duran gibi hocalarımızla tanışma hasretiyle büyüdüm. Onlardan solfeji, notayı, nefes kontrollerini öğrendim” ifadelerini kullanıyor. 14 yıl boyunca Üsküdar Çinili Camii’nde görev yapmış olan Şahin, “Üsküdar Çinili Camii tarihi bir cami ve turistlerin İstanbul’a geldiklerinde belki de altıncı ya da yedinci durakları oluyor. Görev yaptığım süre boyunca dünyanın dört bir yanından turist ağırladım. Onlar camiye gelince kısa da olsa Kur’an-ı Kerim, selâ, ezan okurum. Çünkü hepsi etkileniyor ve bir daha gelmek istiyorlar. Benden İslam dinimiz ile ilgili kitap, envanterler isteyenler oldu” sözleriyle anlatıyor.
Altı aydır Amerika Diyanet Merkezi imamı olan Şahin geçtiğimiz günlerde New York’ta Amerikalı bir sokak müzisyenine kaside söyleyerek eşlik ettiği videosunu çekilme anını da şu sözlerle anlatıyor: “İlk defa bir sokak müzisyenine eşlik ettim. Ben Washington’da görev yapıyorum. Videonun çekildiği o gün bir arkadaşımla New York’a gittik. Oradaki camileri hem de meydanları sokaklarını gezelim istedik. Daha sonra arkadaşımla Central Park’ta vakit geçiririz demiştik. Ama parka girmeden bir köprünün altında biri trompet çalıyordu. İnsanlar da etrafında toplanmış kimisi telefonuyla o anı çekiyor kimisi adamın önüne para koyuyordu. Trompet sesini duyunca kulağıma nihavend makamı geldi. Ben de birisi öldüğü zaman nihavend makamında selâ okurum, çok etkiler insanı. Arkadaşıma gel gidelim trompet çalan arkadaşın yanına bir şeyler okuyalım dedim. Arkadaşım gelmeyince ben adamın yanına gittim bir şey söylemedim. O sırada herkesle birlikte arkadaşım da bu videoyu çekiyor. Aslında pek çok kaside biliyorum. Fakat orada hiç düşünmeden Aziz Mahmud Hüdai Hazretlerinin kaleme aldığı ‘Neyleyim Dünyayı Bana Allah’ım Gerek’ kasidesini Nihâvend makamında söylemeye başladım. Ertesi gün Washington’a döndüğümüzde Instagram hesabımda paylaşmak istedim o videoyu. Bir saat geçmeden Instagram’da bir buçuk milyon abonesi olan bir sayfa videoyu kendi sayfalarında paylaşmak için mesaj attı. Kabul ettim. Paylaştıktan sonra her yerden tebrikler yağmaya başladı. Olumlu ve olumsuz yorumlar geldi. Olumsuz yorumlar daha çok trompetle kaside okunur mu? Bu caiz midir? şeklindeydi. Ama ben olaya öyle bakmıyorum. Ben İslamiyet’i nasıl sevdirebilirim onun yoluna bakıyorum. Bu video hem Türkiye’deki hem de Amerika’daki farklı görüşe sahip iki tarafı da buluşturdu.”
Başka eyaletlerden beni dinlemeye geliyorlar
Videodan sonra Amerika’da görev yaptığı camiye farklı eyaletlerden insanların gelmeye başladığını söyleyen Şahin, “Başka eyaletlerden beni dinlemeye geliyorlar. Mesela diyorlar ki ben daha önce camiye gitmedim. Hiç namaz kılmadım ama ben sizin arkanızda ilk defa namaz kılarken hiç sıkılmıyorum. Çok huşu içerisinde zevkle namaz kılıyorum” şeklinde anlatıyor ve ekliyor: “Müzik evrensel bir dildir. Müzik öyle bir güçtür ki dili bilmeseniz de sizi etkileyebiliyor, sizi sarabiliyor. Ezanı makamlı okuduğumda burada insanlar farklı tepki verebiliyor. Camiye sadece Müslümanlar gelmiyor. Gayrimüslimler, farklı kiliselerden gelenler oluyor. Camiyi, imamı merak ediyorlar. Onlar geldiği zaman onlara beş vakit ezanı farklı makamlarla icra ediyorum. ‘Tüylerim diken diken oldu’ diyorlar. Ne dediğimi bilmiyorlar oysaki. Makamların, musikinin dini, İslam’ı sevdirmede ve tanıtma konusunda çok büyük nimetleri var.”
İlber Ortaylı “Selâmı sen vereceksin” diye vasiyet etti
Dursun Şahin, Üsküdar Çinili Camii’de görev yaptığı zamanlarda bir gün İlber Ortaylı’nın belgesel çekimi için camiye geldiğini söylüyor. Şahin o günü şöyle anlatıyor. “O gün cumaydı ve selâyı okudum. Cemaatten birisi yanıma geldi ve dedi ki ‘Hocam, İlber Ortaylı seni çağırıyor.’ Ben de hemen gittim. ‘Hocam buyurun beni istemişsiniz’ dedim. İlber Hoca ‘Evladım sen mi okudun selâyı’ dedi. ‘Evet efendim ben okudum’ dedim. ‘Nereden ders aldın’ dedi. Üsküdar Musiki Cemiyeti’nden ders aldığımı söyleyince ‘Belli oluyor sen de bir Üsküdar tavrı, üslubu var’ dedi. Daha sonra ise bana ‘Bak evladım sana vasiyet ediyorum. Ben ölünce selâmı sen vereceksin’ dedi. Ben de tamam dedim.”