Türkiye’de yaklaşık 600 bin Alzheimer hastası var. Ancak toplum olarak bu hastalıkla ilgili farkındalığımız çok düşük. Hastalıkla mücadele edenler, anlaşılamamaktan, yalnızlığa itilmekten şikayetçi. Oysa beyin sağlığını korumanın önemini anlarsak hastalığın oluşmadan önüne geçme ihtimalimiz yüzde 35’lere çıkabilir.
Zihin egzersizleri yapın rutinin dışına çıkın
Doktor Sevda Sarıkaya Alzheimer hastalığı henüz oluşmadan önüne geçebilmek için yapabileceğimiz bazı şeyler olduğunu söylüyor. Önerileri ise şunlar: “Yüzde 100 koruma sağlayan hiçbir şey olmasa da yüzde 35'ini engelleyebileceğimizi, olacaksa da daha ileri yaşlara öteleyebileceğimizi unutmayalım. Eskiden beyin hücrelerinin kendilerini yenilemediği düşünülürdü. Ama artık biliyoruz ki beyin hücreleri arasındaki bağlantı sayısını artırabiliyoruz. Bunu da beynimizi sürekli işler tutacak zihin egzersizleri ile yapabiliyoruz. Zihin egzersizi her bireye göre değişmekle birlikte özet olarak; yeni bir şeyler öğrenmek diyebiliriz. Örneğin yıllar sonra resime başlamak, herhangi bir enstrüman çalmayı öğrenmek, dillere merakınız varsa yeni bir dil öğrenmek, yeni hobiler edinmek diyebiliriz. Özetle işleyen demir ışıldar. Beyninizi ne kadar atıl bırakıp hazıra alıştırırsanız Alzheimer hastalığı da size o kadar yakın olur. Onun dışında egzersiz yapmak da koruyucu faktörlerden birisidir. En basit egzersiz günlük düzenli ve tempolu yürüyüştür. Özellikle bir spor dalı ile profesyonel uğraşmak zorunda değilsiniz. Basit kültürfizik egzersizleri bile işinizi görebilir. Yeter ki düzenli yapılsın. Düzenli ve dengeli beslenmenin önemi ise yadsınamaz. Akdeniz tipi beslenmenin Alzheimer hastalığına karşı koruyucu olduğu bilimsel çalışmalarla da kanıtlanmıştır. Bol yeşil yapraklı sebze, meyve, balık, yağ olarak zeytinyağı, bakliyat içeren bir beslenme düzeni kesinlikle faydalı olacaktır.”
Ön belirtilere dikkat
Sevda Sarıkaya hastalığı önce hastanın kendinde fark ettiği bazı belirtilerle başladığına dikkat çekiyor: “Zihinsel hızı yavaşlamıştır ve hafif hafif unutkanlıklar başlamıştır. Bu evrede yakınları pek hissetmez ve genelde bu evrede doktora pek gidilmez. Bir sonraki evrede hasta unutkanlıklarını inkar eder ama yakın çevresi tarafından fark edilir. İşte o zaman başvuru en sıktır. Özel eşyalarını kaybetme, söylediklerini tekrarlama, söylenenleri inkar etme sıktır. Daha sonraki dönemler de yer-yön yetisinin kaybı ile birlikte kaybolmalar başlayabilir. Bu biraz daha ilerlemiş halidir. Zamanla da bunun üzerine birçok bulgu eklenir. Ama özetle başlangıçta yaşananlar bunlardır.”
Hasta ve hasta yakınları bir araya geliyor
Dünya Alzheimer Günü dolayısıyla düzenlenen Ulusal Alzheimer Farkındalık ve Hasta Yakınlarına Destek Sempozyumu, Üsküdar Belediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşecek. 21 Eylül günü Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenecek sempozyum hasta ve hasta yakınlarını bir araya getirmeyi hedefliyor. Etkinliğie Dr. Sevda Sarıkaya, Dr. Nagehan Ersoy Tunalı, Dr. Başar Sarıkaya da katılacak.
Hastalık hızla yayılıyor
Araştırmalara göre hastalığa yakalanma sayıları bu artışla devam ederse 2050 yılında hasta sayısının tüm dünyada 135 milyona çıkabilir. Ancak dünyanın gelişmiş ülkelerinde bu oranların her geçen gün düştüğüne de dikkat çekelim. Konuyla ilgili farkındalık kazanmak hastalığı önlemek, ertelemek, geciktirmek adına önemli. Hastalığın yan bulgularını ortadan kaldırmak mümkün. Ancak hafıza ile ilgili yaşanan sorunların tedavisi mümkün olmuyor. Yine de bu konuda yapılan sayısız çalışma var.
Amerikalı ünlü filozof Ralph Waldo Emerson Alzheimer’a yakalandığında, eski yazılarından birini okuyup, “Kim yazdıysa iyi yazmış” der. Emerson, yıllarca bu hastalıkla mücadele eden önemli isimlerden biri. Geçtiğimiz yüzyıla göre hastalıkla ilgili çok daha derin bilgilere sahip olsak da Alzheimer hala büyük bir sorunumuz. Hastalıkla ilgili farkındalığın az olması bunun nedenlerinden biri. Bunun önüne geçebilmek için tüm dünyada 21 Eylül Alzheimer Günü olarak çeşitli etkinliklerle değerlendiriliyor.
Araştırmalar göre Türkiye’de 600 bin Alzheimer hastası var. Medine A.’da Alzheimer’la mücadelesini sürdüren bir hasta yakını. Eşini 6 yıl önce kaybetmiş. Hiç beklemedikleri bir anda kendilerini bu hastalıkla mücadele ederken bulmuşlar. Nadir bir vaka olarak eşi çok genç, 51 yaşında bu hastalığa yakalanmış. En başta ufak tefek unutkanlıklar, dil sürçmeleriyle kendini gösteriyormuş. Hasta yakını süreci şöyle anlatıyor: “Ufak unutkanlıklar yaşadığı bir dönemde kitap okurken bana gelip, "bu cümleleri anlamıyorum, bir türlü zihnimde netleşmiyor" dedi. Bu ön bir belirtiymiş ama biz anlamamışız. Aradan biraz daha zaman geçince ufak unutkanlıklar arttı. Bazı olayları tekrar tekrar ona hatırlatmam gerekiyordu. Nerede ne yaptığını, ne söylediğini unutur oldu. Kelimeleri unutmaya başladı.”
MEZUN OLDUĞU OKULUN ADINI UNUTTU
Akıllarına önce psikiyatriste gitmek gelmiş: “İlk büyük şoku o gün, psikiyatristte yaşadım. Bir şeylerin yolunda gitmediğini biliyorsunuz ama yanınızdaki insana durup, "Benim adım ne, hangi okuldan mezun olduk?" diye sormuyorsun. Ama doktor bu soruları ona sordu. Ve hiçbirine cevap veremedi. Denge problemleri yaşamaya başladı. Mizacı değişti. Söz verdiği konuları unutmaya, yapmadıklarını yaptığını iddia etmeye başladı. Farklı doktorlara gittik. En nihayetinde organik beyin sendromu yani Alzheimer teşhisi konuldu.” Medine Hanım en büyük sorunu toplumla yaşadıklarının altını çiziyor. “Yakın çevremiz bile ne yaşadığımızı anlamadı” diyen Akbaş, “51 yaşındaki bir adam alzheimer olabilir mi! Çok nadirde olsa bu erken başlama sendromu olabiliyormuş. Çapa Tıp Fakültesi'nde heyete çıktı. Kendisine sorular soruldu. Çok ilginç bir vaka olarak anıldı orada. Erken yaşta başlayan bir vaka olarak.” Hasta yakının da işinin çok zor olduğunu söyleyen hasta yakını, “Mücadelede tek başınıza kalıyorsunuz. Sevdiğiniz insan sizi unutuyor, çocuklarını unutuyor. Her şeyle siz mücadele ediyorsunuz. Ben yine de onu, onla yaşamayı, hastalığını da çok sevdim” diyor. Medine Hanım, tüm mesaisini eşine göre ayarlamış. Çevresindeki insanlardan yardım almış: Okuduğu kitapları tekrar tekrar okuduk, eski arkadaşlarıyla görüştürmeye çalıştık. Doktorlar büyük yardımcımız oldu. Ama olacak olanın önüne geçilmiyor.”
ÇOK BOYUTLU BİR HASTALIK
Medine A.’nın yaşadıklarında yalnız değil. Alzheimer’a bağlı sorunlar bu hastalıkla mücade eden birçok hasta yakınını etkiliyor. Doktor Sevda Sarıkaya’nın çalışmaları ise bunlara çözüm getirmeyi hedefliyor. Dr. Sarıkaya uzun yıllardır Alzheimer hastalığı ve diğer tür Demanslar üzerine çalışmalar yapan bir nöroloji uzmanı. Aynı zamanda Alzheimer hakkında farkındalık oluşturmaya, hasta yakınlarına destek olmaya çabalıyor. 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü’nde her yıl düzenlenen “4. Ulusal Alzheimer Farkındalık ve Hasta Yakınlarına Destek Sempozyumu”nun fikir annesi ve moderatörü Sr. Sarıkaya’ya Alzehimer’ın ne olduğunu, nasıl fark edilebileceğini, önlemlerin ne olacağını sorduk. Sarıkaya, Alzheimer hastalığının en sık görülen Demans türü olduğunu belirterek beyin hücre ölümü ile ilerleyen zihinsel fonksiyonlarımızı etkileyen bir akıl hastalığı olarak tanılanabileceğini söylüyor. Sarkıkaya şunları anlatıyor: “Alzheimer hastalığında ön planda hafıza etkilenir. Önce unutkanlıkla başlayıp daha sonra beynin diğer bölgelerine yayılır. Örneğin yer-yön bulma ile ilgili beyin alanını tutmaya başladığında hastalar kaybolmaya başlar. Aritmetik yeteneklerimizle ilgili alan etkilenirse para hesabı yapamamaya başlar gibi. Hastalar eşyalarının çalındığını düşünebilirler, ya da ortada hiçbir neden yokken eşlerinin onları aldattığını düşünebilirler. Çok boyutlu bir hastalıktır. Başkaca birçok bulgu gelişebilir. Çünkü etkilenen organ komuta merkezimiz olan beyindir.”
ENGELLENME İHTİMALİ YÜZDE 35
Alzheimer farkındalığının hastalığın engellenmesinde de önemli rolü var. Sarıkaya bunun öneminin altını çizerken, bu hastalığın hiçbirimize uzak olmadığını anlamamız gerektiğine dikkat çekiyor. Sarıkaya, ünlü bilim dergisi Lancet’te yayımlanan bir makaleye göre Alzheimer hastalığı henüz oluşmadan yüzde 35 engellenebileceğini söylüyor ve ekliyor: “Bu çok büyük bir orandır. Bunun için yapmamız gerekenleri, nelere dikat etmemiz gerektiğini öğrenmek için önce durumun farkında olmalıyız. Bir de hasta ve yakınlarını sosyal hayata çekebilmemiz açısından çok önemli. Bu hastalar sokağa bile çıkamaz hale geliyorlar. Çünkü hastalık hakkında bilgisi olmayan insanların kötü sözlerine ve davranışlarına maruz kalıyorlar. Sadece hasta değil, tüm aile toplumdan dışlanıyor. Ayrıca bu hastalık toplumda öyle sayısı az olan bir hastalık da değil. Türkiye’de yaklaşık 600 bin Alzheimer hastası var. Yakınlarını da işin içine dahil ederseniz, bu hastalıktan muzdarip milyonlar var bu ülkede.”
ZORLAŞTIRAN EK BULGULAR
Alzheimer hastalığını tamamen ortadan kaldırabilecek bir ilaç olmadığına dikkat çeken Sarıkaya, “Mevcut ilaçlar sadece hastalığın seyrini yavaşlatmaya yönelik ilaçlardır” diyor. Ama burada belirttiği çok önemli bir durum da var: “Bu hastalıkta işleri zora sokan şey aslında hastalığın kendisi değil ek bulgularıdır. İşte bunların tedavisi büyük ölçüde mevcuttur. Tabi bu bulgular tedavi edilince hastalıkla birlikte kaliteli yaşam da mümkün olur. Ama unutkanlık şu an için geri çevrilemiyor. Ancak önümüzdeki yıllar içerisinde tedavide aşamalar kaydedeceğimize inanıyorum.”
Sanata da yansıyor
Dünya genelinde Alzheimer hakkında farkındalık sağlamak için farklı çalışmalar yapılıyor. Onlardan biri de tabi ki filmler. Beyazperdeye bu konuda yansıtılan ve dikkat çeken yapımlar arasında 2004 yılında vizyona giren Unutma Beni (Still Alice) filmi var. Film, New York'taki Columbia Üniversitesi'nde başarılı bir dilbilim profesörü olan Alice Howland’ın hikayesine odaklanıyor. Howland, çok iyi bildiği bazı kavramları unutmaya başlar. Unutkanlıklarının artması üzerine bir nörologla görüşür ve testler sonucunda Alzheimer hastalığının ilk aşamalarına girdiğini öğrenir. Ailesiyle birlikte bu hastalıkla mücadele etmeye başlar. Konuyla ilgili farklı yayınevlerinden çıkan kitaplar da var. Erdem Yayınları’nın bastığı Yaşlı Kralın Sürgünü bunlardan biri. Yazar Arno Geiger, Alzheimer olan babasının hikayesini anlatıyor. Bizim Alzheimer Hikayemiz de Paloma Yayınevi’nden çıkan bir anlatı. Kitapta, Alzheimer konusunda aktif olarak çalışan, Emmy Ödüllü televizyon muhabiri Meryl Comer, kocasının Alzheimer hastalığıyla mücadelesini ona sonuna kadar evinde bakmayı seçmiş bir eşin gözünden anlatıyor.