ÖNDER İmam Hatipliler Derneği, tarihimize kara bir leke olarak geçen 28 Şubat’ı şahitlerinin anlattığı bir program düzenledi. “Tanıklardan Dinliyoruz” başlıklı etkinlikte dönemin zorlukları masaya yatırılırken, o dönemi anlatan manşetler, karikatürler ve kitaplardan oluşan bir de sergi düzenlendi. Konuşmacılardan Yayıncı Cevat Özkaya, 28 Şubat’ı kitlelere anlatmanın yolunun sanattan geçtiğine işaret etti.
28 Şubat post-modern darbesi 27. yılında, ÖNDER İmam Hatipliler Derneği tarafından “Tanıklardan Dinliyoruz” programında konuşuldu. Dönemde yaşananları anlatmak, direnişi hatırlamak ve anıları paylaşmak için düzenlenen programda gazeteciler, yazarlar ve akademisyenler söz aldı. Etkinlikte, 28 Şubat’a giden süreçte dindar insanları sindirmek ve baskılamak için gazetelerin attığı manşetler ve yayınladıkları aşağılayıcı karikatürler ÖNDER Genel Merkezi’nde izleyicilerin dikkatine sunuldu. Ayrıca 28 Şubat’ı anlatan 30 civarında kitabın sunulduğu sergiyle, dönemin hafızası katılımcılara hatırlatıldı.
Gün boyunca düzenlenen altı oturumda yaşananlara günümüzden ışık tutuldu. Darbe dönemine farklı boyut-lardan bakılan söyleşilerde Yazar Ahmet Mercan, İsmail Kılıçarslan, Avukat Cihat Gökdemir, Yayıncı Cevat Özkaya, ÖNDER’den Demet Tezcan, İbrahim Solmaz, Sinan Özyurt, Abdullah Ceylan, Gazeteci Ekrem Kızıltaş, Hayrunnisa Çiçek, Sümeyye Ertekin ile akademisyen Sümeyye Kuşakcı konuştu.
BİR DİRENİŞ KÜLTÜRÜ KAZANDIK
İlk oturumun konuğu yazar ve şair Ahmet Mercan, 28 Şubat sürecinde sanatın etkisini değerlen-dirdi. O döneme damga vuran marşların sözlerini yazan Mercan, yaptıkları eserler sayesinde insanların dayanışma içine girdiğini aktardı. 28 Şubat ile bir direniş kültürü kazanıldığına dikkat çeken Mercan, Yeni Şafak’a şu değerlendirmede bulundu: “Sanat bir direniş biçimi olarak önemli bir misyona sahip. Ama 28 Şubat, sanat gruplarımız için çok güçlü bir dönem değildi. Fakat yapılan etkinlikler, hem dayanışma hem coşku hem mağduriyeti engelleyip direnci artırmak adına önemliydi. ‘Meryem Gibi’ eserimi, sözün adresini bulamadığı, çaresizlik karşısında yapabileceklerimi düşündüğüm bir dönem yazdım. Hz. Meryem’in söz söyleyemeyecek halini başörtülü kızlara benzettim.”
28 Şubat’ın tarihinin yazımında sıkıntılar olduğuna dikkat çeken yazar, yaşananları günümüze aktarabilmenin reçetesini, “Bir kere o dönem ne olduğunun kronolojisine ihtiyaç var. Bunun yanında duygu tarihi de lazım. Kim nelerle uğraştı, nasıl yaşadı bunları dinleyince olayı yakalıyorsunuz. Bunu yazarak anla- tacağız, tiyatroya dökeceğiz, sinemada yaşatılacak. 28 Şubat’ı yaşayanların büyük bir kısmı, böyle bir şey olmamış gibi unutma derdinde. Geri dönüşler almamız lazım ama dönemi yaşayan-ların çoğu suskun” ifadeleriyle anlattı.
SANATÇI BİRİKİMİMİZ YOK
Oturumda darbeler tarihi üzerine bir konuşma gerçekleştiren Yayıncı Cevat Özkaya, sahibi olduğu Pınar Yayınları’ndan bugüne kadar dört 28 Şubat kitabı çıkardı. Dönemin tanıklarından da olan Özkaya, dönemin ruhunun sanatla tam olarak aktarılamadığının altını çizerek şunları söyledi: “Aktaramadık çünkü öyle bir sanatçı birikimimiz yoktu. Hal böyleyken 28 Şubat’ın insanların ruhlarında meydana getirdiği yıkımı sanat olmadan anlatamıyorsunuz. Ülke tarihinin en büyük eylemi ‘El Ele’yi bugün internette göremiyorsunuz. Çünkü yazılmaz ve anlatılmazsa görülmez. Ancak sanatsal üretimle kitleye yayabilirsiniz. Düşünsel anlamda şu işkence yapıldı diye anlatılıyor ama bu kitleye yayılabilecek bir şey değil. Eğer teorisi yapılabilirse kitle bunu alır. Yeni insanların, gençlerin bu anlatımlardan hikâye çıkarması, senaryo ortaya koyması lazım. Bunu da popüler araçları kullanarak yapmak mümkün.”