Yenidoğan Çetesi davası adliye ressamının çizimine böyle yansıdı.
İstanbul'da bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan çetesi yöneticisi ve üyesi 22'si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava, 9'uncu gününde devam ediyor. Mahkemede ilk savunma yapan sanık tutuksuz yargılanan hemşire Renginar Molla oldu. Molla, Silivri Kolan Hastanesi'de çalıştığını, hemşirelik dışında bir şey yapmadığını dile getirerek, hastaların basamaklarını Fırat Sarı'nın belirlediğini, doktorun yaptığı görevleri hiçbir zaman yapmadığını belirtti. Öte yandan verilen ara sonrası salona getirilen bazı sanıklar ağlarken, Hasan Basri Gök ve Hakan Doğukan'ın sanki bileklerinde kelepçe yokmuş gibi ve yenidoğan bebeklerin ölümünden yargılanmıyormuş gibi kendi aralarında pişkin pişkin gülüşmeleri dikkat çekti.
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması 9. gününde devam ediyor.
Yeni Şafak muhabiri Emin Gülgönül, Bakırköy Adliye'sinden Türkiye'nin merak ettiği davanın detaylarını aktarıyor.
"Görev bilinciyle doktorluk yapmaya çalıştım"
Tutuksuz sanıklardan Bağcılar Özel Şafak Hastanesi Başhekimi Semiha Yavuz, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini belirterek, insan sevgisini ve saygısını ailesinden alarak, görev bilinciyle doktorluk yapmaya çalıştığını savundu.
'Çok uzun bir denetim oldu'
Yavuz, "Yenidoğan yoğun bakımda, 25 Eylül 2023'te çok büyük bir denetim oldu. Tek tek bütün hastaları gezdik. Ne tedavi aldıkları, hangi kanalla, hangi sevkle geldikleri, ailelerinin onayı olup olmadığı tüm gün değerlendirildi. Çok uzun bir denetim oldu." dedi.
Yavuz, evde olduğunda bebeğin durumu kötüleşince kendisini çok defa aradıklarını, hasta başına giderek değerlendirme yaptığını sözlerine ekledi.
Hastanede çalıştığı dönemde Fırat Sarı'yla bir anlaşma yapılmadığını öne süren Yavuz,
"Çocuk doktoru olduğum için böyle bir şeye ihtiyacım olmadı. Benden öncede olmadığını biliyorum."
ifadelerini kullandı. Fırat Sarı'nın "Bağcılar Medilife'ta Semiha'yla anlaşma yaptık." şeklindeki ifadelerinin aktarılması üzerine bunu kabul etmediğini kaydetti. Yavuz'un savunması sonrası duruşmaya ara verildi.
Yenidoğan duruşmasında pişkinlik
Verilen ara sonrası salona getirilen bazı sanıklar ağlarken, Hasan Basri Gök ve Hakan Doğukan'ın sanki bileklerinde kelepçe yokmuş gibi ve yenidoğan bebeklerin ölümünden yargılanmıyormuş gibi kendi aralarında pişkin pişkin gülüşmeleri dikkat çekti.
"Suçlamalarla ilgili örgütün varlığını kabul etmiyorum"
Bağcılar Şafak Hastanesi İşletme Müdür Yardımcısı Mustafa Kazan, söz konusu hastaneden kendi isteğiyle istifa ettiğini anlattı.
Kızılay Hastanesi'nde çalışırken gözaltına alındığını, psikolojisinin bozulduğunu, bu nedenle emekli olduğunu ve İstanbul'dan taşındığını belirten Kazan,
"Suçlamalarla ilgili örgütün varlığını kabul etmiyorum. Gözaltına alındığım zaman örgütü öğrendim. Kimseyi tanımıyorum. Bahsi geçen örgütle para alışverişim yoktur. Örgüt üyesi olarak iddia edilen kişiler beyanlarında beni tanımadıklarını söylediler."
dedi.
Sanıklardan sadece Gıyasettin Mert Özdemir'le görüşmesinin olduğunu iddia eden Kazan,
"Mertle aramda asla 'Eşine SGK yaptıralım.' gibi bir görüşme geçmedi.
Mert'e ödeme yapmadım. Bu ödemelerin hastanenin muhasebesinden yapıldığı iddianamede açık ve net görülmektedir.
Benim bir örgüte bile isteye yardım etme durumum söz konusu olamaz."
savunmasını yaptı.
Tutuksuz sanık Kazan, bebek sevkleriyle ilgili Özdemir'le konuşmasının sorulması üzerine şöyle devam etti:
"Benimle konuşmalarında kabul etmemişti. Sonra nasıl kabul etti, bilmiyorum. Ben ödemeyle ilgili sonraki konuşmada, muhasebenin bana ilettiğini ona ilettim. Büyük ihtimal muhasebe ona ulaşmamıştır, beni aramıştır. İlk görüşmeyi ben yaptığım için ödemeyle ilgili beni muhasebeden biri arıyordu. Bunun sebebini bilmiyorum.
Gıyasettin'in bebekleri nasıl, nereden getirdiğini bilmiyordum. Gıyasettin benimle konuştuğunu söyledi. Anlaşmayı benimle yapıp yapmadığıyla ilgili bir şey söyledi mi hatırlamıyorum."
Mustafa Kazan, duruşma savcısının
"Bebeğin yoğun bakıma alınması gerekiyor, ölüm tehlikesi var. Para karşılığında bu işin olması seni rahatsız etmedi mi?
" sorusu üzerine, "Uygun değil. Şikayete bulunmadım, 3 tane çocuğum var ama iş aradım." diye konuştu.
"Bu bebek ölürse sorumluluk olur diye tereddüt olmadı mı?" sorusunu cevaplayan Kazan, "Nasıl olmasın benim de çocuğum var. Başhekimim çok titizdir. Hastane doktorlarına güvendim. İçim o yönden rahattı." ifadelerini kullandı.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda görülen duruşmanın 9'uncu gününde ilk savunma yapan sanık tutuksuz yargılanan hemşire Renginar Molla oldu. Molla, üzerine atılı suçlamaları kabul etmedi.
'Doktorun söylediklerini yaptım'
Molla, Silivri Kolan Hastanesi'de çalıştığını, hemşirelik dışında bir şey yapmadığını dile getirerek,
"Doktorun söylediklerini yaptım. Hasan Basri (Gök) asistan olarak geldi. Ben sorumluydum. O gelince arka planda kaldım. Sorumlu doktorum Fırat Sarı'ydı. Kendisine ulaşamadığım zaman Hasan Basri'ye ulaşırdım. Fırat Sarı'yı çocuk doktoru olarak bilirdim."
"Ben de Hasan Basri öyle deyince 'Fırat Sarı istiyor.' diye düşündüm. Bu yüzden 'Hasta tamam.' dedim. Basamakları hasta dosyasında değiştirdim. Ama 3'ten 1'e basamakları değiştirmedim, 2'ye çektim. Basamak benim anladığım bir şey değil. Doktorun yaptığı görevleri ben hiçbir zaman yapmadım."